04 Mart 2022 23:34

Ülke güvenliği halkın birliğine ve bilincine dayanır

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Doğa insanın aklının yanına çok önemli bir sigorta yerleştirmiştir, o da basirettir. Akıl ne zaman hırsa yenilir ya da siyasi şeytani işlere yönelirse, basiret onun önünü keser ve aklıselim mekanizması akıl denen o muazzam planlama yeteneğini yoluna koyar. Basiret bir insanın bulunduğu kademeye göre topluma yarar sağlar. Örneğin yönetimin oldukça alt kademesinde görevde olan bir insanın zaten yönetildiği için, sadece işini randımanlı yapabilmesi için basirete ihtiyacı vardır. Yönetimin üst kademelerindekilerin ise, tüm çalışanların iyi koordinasyonu ve ahenginin sağlanabilmesi için yüksek basirete ihtiyacı vardır. Kamu yönetiminin üst kademesi, parlamento mensupları ve icranın tepesindeki yöneticiler için aklın ve zekanın toplumsal yarara yönlendirilebilmesi nedeniyle basiret olmazsa olmaz elzem koşuldur.

Sebebi ne olursa olsun büyük acı içinde ülkesini savunmaya çalışan Ukrayna halkı, siyasetin üst kademesindeki yöneticiler için örnek oluşturabilecek tarihsel öğreti oluşturmaktadır. Rus tanklarının ve askerlerinin ülkesini işgali karşısında Ukrayna halkının tek vücut olarak cephede adeta insan zinciri oluşturması göz yaşartıcı kader beraberliği timsalidir. İşgalin sonucu ne olursa olsun, Ukrayna halkının ülkeyi savunma birlikteliği, bizzat başkanın da, onlarca göstermelik koruma halkasının arkasına sığınmadan, halklar arasında ayırım yapmadan tüm halkına inanarak halkıyla birlikte savunmanın ön safında yer alması, tarih kitaplarına halkı ile bütünleşmiş komutan olarak geçecektir.

Savaşlar, özellikle de savunma savaşları halkı birleştirir. Bu sav doğru olmakla beraber, halkların sulh dönemlerinde siyasi hırsla ayrıştırılması ve birbirine düşman kılınması, olası zor dönemlerde toplumun direncini kırar ve başarı şansını azaltır. O nedenledir ki, siyasi liderlerin tüm davranış ve kararlarında öz çıkarlarını düşünmesi çok doğal olmakla beraber, ondan önce toplumsal çıkarı öncelemesi gerekir ve bunun için de aklın öncelikle basiretin emrinde kullanılması temel etiksel ilkedir. Basiretin devre dışına alındığı durumlarda, akıl yine çalışır, hatta çok etkili dahi çalışabilir, fakat siyasinin şahsi ihtirasına hizmete yönelirken, toplum yararı göz ardı edilebilir.

Halkların siyasi hırslarla bölündüğü durumlarda ülkenin zarar görmesi savaşı dahi gerektirmez. Toplumsal hizmetlerin görülmesinde partizanlık virüsünün devreye girmesi, kurt kemirmesi nedeniyle içten içe çürüyen tahta misali toplumu çökertir. Bu durum bir savaş halinden de beterdir. Savaş, aralarında siyasi farklılıklar olan toplumu toparlayabilirken, sulh dönemlerinde güdülen partizanlık ve demokrasiden uzaklaşıcı eğilimler halkların ülke birliğine olan aidiyet duygusunu zayıflatır, toplumda ekonomik etkinliği düşürür ve uzun sürede toplumu çökertir. İmparatorlukların çöküşleri arasında önemli sebeplerden biri de adam kayırmacılığı, rüşvet ve yolsuzluk vb. gibi siyasi etik kurallarına taban tabana zıt siyasi davranışlar olmuştur.

Burjuva demokrasilerinde siyaset bir tür piyasa sürecinde rekabet koşullarında çalışan yönetim sistemi olarak görülebilir. Bilindiği üzere, seçim öncesinde siyasi partiler yönetim programlarıyla birbirine rakip olurlar. Bu rekabet toplumun taleplerine en yakın kadroyu işbaşına getireceği mantığına dayanır. Ancak rekabet seçime kadardır, seçim sonrasında siyasi otoriteyi eline geçiren siyasi kadro, haddini aşarak devleti ele geçirmeye değil, diğer siyasilerle iş birliği içinde memleket meselelerini suhuletle çözmeye yönelmelidir. Bu bilincin oluşumu ve sistemin kurgulanmasının yolu da siyasi partilerin mutlak hakimiyeti altında olmayan bağımsız parlamentodur. Altılı ittifakın bu yolda attığı adımı desteklemek önemlidir.

Parlamento şeklen değil, toplumu temsil yetki gücü ile siyasette etkili ve topluma yararlı olur. Bunun birinci şartı toplumsal ekonomik güç ve gelir dağılımının oldukça adil olmasıdır. Ekonomik güç dağılımı adaletsizliğe saptığı ölçüde parlamentonun kararları güç baskısına girer ve toplumsal yarardan sapar. Şu halde, salt seçimlerin demokrasi koşulu olarak kabul edildiği toplumlarda oluşan parlamento formu Fransız Devrimi’nin tarihe kazandırdığı siyasi demokrasi gereği olsa da, toplumsal ekonomik güç ve gelir dağılımının göstergesi niteliğindeki ekonomik demokrasi anlamında sınıfta kalır. O zaman devlet, bırakalım baba devlet olma niteliğini bir yana, toplumun tümünün yararı doğrultusunda karar alma gücünü  de yitirir. Bunun sebebi, toplumlarda ve devlet yapılanmasında sosyolojik ögelerden çok ekonomik güçlerin önemli olmasıdır. Parlamento etkinliğinin ikinci koşulu ise, parlamenterlerin ait oldukları parti başkanının vekili değil, gerçek anlamda ve vicdanen hür olarak milletin vekili, yani milletvekili olmalarıdır.

Bu anlayışla gönül isterdi ki, altılı ittifakın programında kurumsal üstyapılarla birlikte altyapılara da el atılmış olsa idi. Hatta altyapıda etkili değişimler gerçekleştirilmeden üstyapılanmada arzulanan verimin sağlanamayacağı bilinciyle program hazırlanmış olsa idi.  

Böylesi bir altyapı değişikliğini altılı ittifak yapabilir mi? Ben bu konuda fazla iyimser olamıyorum. Birinci sebep, özelleştirmeler neticesinde hemen her kuruluş özel ve yabancı sermayenin eline geçmiş bulunmaktadır. Devlet yapılanması ulusal yarar bağlamında karar almada yerli ve yabancı sermayenin emrine girmiştir. Türkiye gibi yarı gelişmiş, fonlarını ulusal gelişme programları doğrultusunda kullanmak zorunda olan  bir ülkede bu denli finans kesiminin böylesi yerli ve yabancı özel sermayeye bırakılması ülke üzerinde oynanan ekonomi suikastıdır. İkinci sebep, önemli cari ve tasarruf açığı yanında, enerji ve teknoloji açığı da yaşayan ülkenin dış kaynağa ve desteğine gereksinmesi önemli boyutta olup, bu zaruret, ülkenin iç ekonomi politikasını da kıskacı altına almış bulunmaktadır. Bir üçüncü sebep de, kapitalizmin henüz olgunlaşmadığı, işçiliğin henüz kemale ermediği koşullarda, dinciliği de yedeğine almış olan sağ politikaların ülkede hüküm sürdüğü siyasi sömürüdür. Bu sebeplerden bir kısmı sistemin olağan işleyiş kuralı doğrultusunda gelişmiştir, fakat büyük bir kısmı da emperyalistlerle amaç birliği yaparcasına siyasi hırslarla ülkeye giydirilmiştir.

Ne olurdu; ülkemiz üzerinde uygulanan siyaset, ülkeye yaptığı tahribatın onda biri kadarı ile de bilincimizi yükseltmede etkili olabilseydi!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa