Cem Karaca’yı anlamak, anmak ve toplumsal riya (3)
Dönemin gazete küpürü.
Bugün yaşayan bütün kuşakları derinden etkilemiş olan unutulmaz Sanatçı; Şarkıcı, Besteci, Söz Yazarı Cem Karaca 18 yıl önce 8 Şubat 2004’de geçirdiği kalp krizi sonrasında 58 yaşında aramızdan ayrılır.
Kırgın çıkar son yolculuğuna Cem Karaca. Bir medya yalanıyla vatandaşlıktan çıkarılmış, bir başka medya yalanı ve iftirasıyla “dönek” damgası yemiştir. Medya yalanları bu kadarla da kalmamış, ölümüne kadar sürmüştür. Yalan ve iftiraya dayalı “dönek” damgası çok yaralamıştır onu. Şarkılarında, söyleşilerinde yanıt verir buna. Hürriyet’ten Yener Süsoy’un “Bunca yıllık delikanlı arkadaşım yoksa ‘dönek’ler arasında mıydı?” sorusunu “Kendi ülkeme olan özleminden dolayı ‘Ya devlet başa ya kuzgun leşe’ diyerek savcıların hakkımda toplam 200 sene ceza istedikleri bir rizikoyu göze alıp ülkeme dönmem şayet döneklikse, ben döneğim arkadaş!” diye yanıtlamıştır. “Oh Be” adlı parçasında memleketine duyduğu özlemini, dönemeyişini anlatırken çok özlediği memleketine döndüğünde onu dönek olarak suçlayanlara da yanıt verir: “Ben döneksem döndüm diye memleketime Döndüm baba döndüm işte oh be”
Aynı söyleşide Marksizm’le ilgili soruyu da şöyle yanıtlar: “Marksist olmak da çok kolay bir şey değil, Marx’ı okudum, onayladığım çok tarafı var, diyalektik benim rehberimdir. Ama diyalektik materyalist değilim, çünkü inancım var. Bir zamanlar ateist olduğumu da zannettim ama sonra mukadderat denen şeyin insan hayatındaki önemini yaşadım.” Söyleşinin tamamını buradan okuyabilirsiniz.
EL ÖPME MESELESİ
“Ben Robert Kolejliyim, belli bir kültürden, belli bir aileden geliyorum. Bunu yapmam icap ediyordu. ‘First Lady’ konumundaki bir hanımefendiye benim gibi bir centilmenin yapması gereken oydu. Elini öpmek değil, dudakları çok hafif değdirmek. Bunun yağcılıkla ilgisi yok. Yener, namerdim ki, Turgut Bey’in elini öpüp başıma koymadım.”
“Bu buluşmanın ad ‘Özal’dan af dileme’ olabilir mi?
“Özür dilemek bir erdemdir, hata yapmışsam ben de özür dilemesini bilirim. Benim özür dilemem gereken bir konu yoktu ki. Hatta sanırım özür dilenmesi gereken kişi bendim. Çünkü benim kutsal vatandaşlık hakkım üzerinde büyük spekülasyonlar yapılmıştı. Vatan haini bile ilan edilmiştim. Hayatımın en güzel sekiz yılı çalınmıştı.”
“Ben bir rock ozanıyım” diyen Cem Karaca solun kendi içindeki sürtüşmelerden, ayrışmalardan ve bunun kendi deyimiyle “Gayriinsani tavırlarda kendini dışa vurmasından” rahatsızdır, usanmıştır, bunun yarattığı bir bezginlik hali yaşar.
’80’lerin sonundan ’90’ların başına kadar çıkardığı albümlerle başarı kazanmayı sürdürür. Tüm yaşadıklarına rağmen şarkı sözlerinde bulunan eleştirilerini azaltmaz. Bu eleştirilerini mizahi ve ironik bir dille yapar.
Cem Karaca sol yapılanmalara destek verip gecelerinde şarkılar söylerken, muhalif şarkılar yaparken, sağcılar ve devlet tarafından “hain-komünist” diye damgalanırken, dönek diye yaftalayıp dışlayanlarca muhalif, aydın sanatçı sayılırken, ülkesine dönmek için başbakanla görüşünce ya da Müslüman-dindar olmayı seçince muhalif aydın olmaktan çıkmış mı oluyordu? Oysa ülkesine döndükten sonra da bir iki şarkısını ayrı tutarsak muhalif şarkılar söylemeyi sürdürmüştür Cem Karaca.
Geçmişte müziğin siyasal tartışma alanına taşınmasında öncülük yapan sanatçılardan biri olmuş, işçi sınıfı Cem Karaca şarkılarıyla, Cem Karaca işçi sınıfıyla bütünleşmiştir. Müzik yapmaktan başka bir yolu olmayan bir müzisyenin gurbet elde hayatta kalma çabası zorlu geçer. Memlekete döndüğünde bir parça yorgun, kafası karışıktır Cem Karaca’nın.
Son büyük konseri 17 Ocak 2004’te Ankara Saklıkent’te olur. Son günlerinde Aydın Şeref, Zafer Şanlı, Mahmut Özen, Gür Akad ve Barış Göker’den oluşan “Yol Arkadaşları” grubuyla sahne alır, konserler verir.
YALNIZLAŞMA SÜRECİNDE YAŞADIĞI SAVRULMALAR
Cem Karaca’nın eleştirilecek yanları yok muydu? Elbette vardı. Müziğini çok seviyor, bugün hâlâ dinliyor, yazımda söz ettiğim konularda savunuyor olsam da benim de eleştirdiğim çıkışları, savrulmaları, yanlışları vardı tabii ki.
Eşinin “Son yıllarında dindarlaştığını, sahneye besmelesiz çıkmadığını” söylediği Cem Karaca’nın, o dönem “Hizmet Hareketi” olarak tanımlanan yapılanmayla F. Gülen’le yakınlaşması, Gülen’den, Mehmet Şevket Eygi gibilerinden övgüyle söz etmesi Gülen’in “Gurbet Ufukları” adlı CD’sinde “Emeği karşılığı para aldığını, ortada profesyonel bir iş olduğunu” söylese de “Hazan” şiirini seslendirmesi, yapılanmanın toplantılarında, televizyonunda konserler vermesi, bana göre en önemli hatası, savrulması, sapmasıydı.
Beni şaşırtansa iyi eğitimli, kendini yetiştirmiş, kültürlü birikimli, hayat tecrübesi olan, ömrünü solcular arasında geçirmiş bir sanatçının Gülen gibi, Eygi gibi çapsız, sol düşmanı insanlara övgüler düzüyor olması, “Gülen Hareketi”ne destek vermesiydi.
1977 sonrasında sözü ve Besteci Sarper Özsan’a ait olan “1 Mayıs Marşı” ve plağın diğer yüzündeki sözleri Bertolt Brecht’ten uyarlanan, Sarper Özsan bestesi “Durduramayacaklar Halkın Coşkun Selini” parçalarını seslendirmesi TİKP üyesi olan Sarper Özsan’la iş birliği, Cem Karaca’yı da etkiler, partinin gecelerinde sahneye çıkmaya başlar. Bunlardan birkaçına izleyici olarak ben de katılmıştım. En unutulmaz konseri Spor Sergi Salonu’nda 10 bin kişinin katıldığı şenlikte verdiği konserdi.
1 Mayıs plağında şunlar yazılıdır: “Bu plak radyolarınızda çalınmaz, televizyonda da izleyemezsiniz. Ancak bir yürüyüşte yüz binler söyler bir ağızdan, yarını nasırlı elleri, pırıltılı beyinleri ve gereğinde balyoz gibi yumruklarıyla kuracak olan işçi, emekçi, köylü ve yiğit halkımız söyler.”
Halk Ozanı Abuzer Karakoç’un amansız hastalığa yakalandığı günlerde ilik nakli için yurt dışına çıkabilmesine katkı olması için, Sadık Gürbüz’den Hasret Gültekin’e, Cem Karaca’ya çok sayıda sanatçının katıldığı bir dayanışma konseri düzenlenmişti. Her sanatçı 2-3 parça seslendiriyordu. Sıra Cem Karaca’ya gelip, sahnedeki yerini aldığında bir grup insan yuhalamaya ve Özal’ın partisini kastederek “Anavatan’a git, sen Anavatan’a” diye slogan atmaya başladığında Cem Karaca “Anavatan’dan ülkemi kastediyorsanız geldim işte. Benim tavrım, sözlerim her zaman tartışıldı, öyle olmasaydı ben şeyh, sizler de mürit olurdunuz” dedikten sonra şarkılarını söyledi.
Not: Moğollar grubundan Cahit Berkay, Taner Öngür, Emrah Karaca ve Müzisyen, Oyuncu Renan Bilek’in Cem Karaca için söyledikleri yer darlığı nedeniyle haftaya kaldı.
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04