Güçlendirilmiş parlementer sistem iradesi
Altı siyasi parti (CHP, Deva, DP, Gelecek, İyi Parti ve Saadet Partisi), “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisi ve vaadini 28 Şubat günü, 52 sahifelik bir belge ile açıkladılar.
Belgenin 35-41. sahifelerinde “Demokratik hukuk devletinin güçlendirilmesi” başlığı altında temel hak ve özgürlükler bölümünde, düşünce ve ifade, toplantı ve gösteri yürüyüşü ile örgütlenme özgürlükleri, din ve vicdan özgürlüğü, kadın hakları, basın özgürlüğü, sivil toplum, sosyal haklar, çevre hakları ve sürdürülebilirlik başlıkları altında değerlendirme ve taahhütlerde bulunmaktadırlar. Şahsen, olumludur bu yönde bir irade beyanında bulunmak diye düşünüyorum ama yetersizdir de diyorum.
Belgede Türkiye’nin insan hakları, demokrasi ve barış sorununun en önemli halkası olan Kürt sorununa değinilmemektedir. Oysa bir realite var ve bu realite Türkiye’nin düşük yoğunlukta bir çatışma ortamını yaşamasıdır. “Düşük yoğunluklu savaş” da denilebilir. Zamanında dendiği gibi (1990’lı yıllar). Her gün savaş uçakları ülkenin bir bölümünde ve Suriye ve Irak devletlerinin semalarında uçmakta, bombalamalarda bulunmakta ve Milli Savunma Bakanının zaman zaman açıkladığı gibi, son beş altı yıl içerisinde 10-15 bin insan bu silahlı çatışmalarda ve operasyonlarda yaşamını yitirmektedir. Dolayısıyla silahlı çatışma/savaş olgusu görmezden gelinerek ve bu çatışmanın altında yatan nedenler üzerinde düşünmeyerek, fikir beyan etmeyerek ve çözüm önermeyerek Türkiye’nin demokratikleşmesinden söz edilemez.
7 siyasi partinin “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisinin kanımca en zayıf halkası budur diye düşünüyorum. Doğal olarak eğer Türkiye’nin temel sorunu insan hakları ve demokrasi sorunu diyorsak en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğunu tespit etmemiz gerekir. Bu meseleyi Türkiye demokrasisinin temel sorunu olarak görmek gerekir. Can aldığı için. Çözümsüzlük dağın taşın, doğanın bombalanmasına sebep olduğu için. Dünyadaki bütün etnik sorunların çözümünde olduğu gibi bu sorunun da adının ve nedenlerinin ortaya konması gerektiği için. Demirel’in zamanında (1991/1992) çok veciz ve yerinde ifadesi ile “Kürt realitesini tanıma” ile ve tanımanın gereklerinin demokratik ve barışçıl yollarla yerine getirilmesinin mümkün olduğu için. Nedir bu tanımanın gerekleri?
Barıştır. İnsan haklarıdır. Barışın diğer bütün haklar ve özgürlükler ile ilişkisi olduğu için. Barışın kalkınma ve gelişme ile ilişkisi var. İnsan onuru ile ilişkisi var.
6 siyasi partinin açıklanan iradesinde elbette başka eksikler de var. Eşitlik ilkesi gibi. Milyonlarca Alevi yurttaş eşit yurttaşlık talebinde bulunuyor. Herkes için geçerli ama Alevi toplumu özelinde görüşlerini ve taleplerini dillendiriyorlar. Haklı olarak.
Sosyal haklar vurgusu çok önemli. Elbette gelir dağılımı adaletsizliğini ortadan kaldıracak ve sosyal adaleti tesis edecek bir irade beyanının daha yüksek sesle dile getirilmesi gerek…
İktidardaki koalisyondan sonra bu 6 partili ittifakın görüşleri de ortaya kondu.
Şimdi toplum sosyalist/komünist, yeşil/ sol akımların iradelerini bekliyor sanırım.
Üçüncü ve dördüncü bir bloktan, bloklardan, ittifaklardan söz ediyoruz.
Ve elbette Türkiye demokrasisi açısından Kürt halkının büyük çoğunluğunun oylarının aktığı HDP’nin iradesini görmek istiyor toplum.
HDP’nin değeri ve önemi, mahkeme salonlarına hapsedilemez ve sığmaz.
HDP’yi özgür bırakmak lazım.
Türkiye’nin HDP’ye, onun barış ve demokrasiden yana güçlü duruş ve katkılarına ihtiyacı var.
Evrensel'i Takip Et