Babalar gibi sattılar... Sıra Zeytinde

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel
Zeytinliklerde hiçbir enerji veya maden faaliyetine izin verilmeyeceğini belirten yasa, yerli yabancı şirketlere destursuz giriş hakkı tanıyan bir yönetmelikle delinmek üzere. Yedi kez benzer girişimde bulunuldu; ya halk direnişiyle veya Danıştaydan dönerek yürürlüğe sokulamadı. Zeytinliklerin ancak belirli bir hektarın üstünde ‘zeytinlik’ olarak kabul edileceği, aşağısının kurtarmayacağı gibi eğip bükmelere, eski köye yeni adet getirmelere, formül üstüne formüle rağmen bu doğa yadigarı, kadim geçim kaynakları büyük talandan kurtarılmaya çalışılmıştı. Fakat halk direnince yönetmelikler uykuya yatırılıyor, sonra tekrar gündeme geliyor. Yora yora dayatılıyor.
İktidar vazgeçmiyor. Yerine maden ocakları, santraller açabilmek için zeytinlikler feda edilecek. Soma Yırca köylülerinin başına gelen ibretliktir; termik santral için 6 bin zeytin ağacının kesilmesiyle geçim kaynakları kurutulan köylüler santral artığı kömürleri toplayarak geçinmek zorunda bırakılmışlardı. Şimdi ise büyük bir doğa kıyımı ve insan hayatını, geçimini hiçe sayan bir yağma kapıda. Bölgede yerleşik halkı geçim kaynağından yaşam alanlarından, ortak kullanım imkanlarından mahrum ederek tekellerin kasasını doldurmayı önceleyen bir iktisadi ahlaksızlık.
Yeni yönetmeliğin sadece lokal sonuçları yok. Bugün ayçiçeği yağında yaşanan kıtlık zeytinyağının da yakın geleceği. Bir zamanlar Trakya, Güney Marmara ve Ege’nin topraklarını kaplayan ayçiçeği tarlaları artık nasıl kuruduysa zeytinlikler de öyle olacak. Kendi yağıyla kavrulabilir durumdaki bir ülke tarımı ve üreticiyi desteklemektense arazileri ranta açtıkça başkasının sattığına muhtaç duruma geldi.
Rusya işgaliyle birlikte şantaj ve ambargo konusu edilen ticaretin şimdi eti, sütü, buğdayı, şekeri de etkileyeceği tahmin ediliyor. Gayet normal. Ticaret uluslararası ilişkilerden, krizden ve savaştan etkilenmeyen bir insan faaliyeti değil. Brezilya’dan sığır eti, Venezuela’dan peynir, Bulgaristan’dan saman, Rusya’dan yağ vb. derken bütünüyle ithalata bağımlı hale gelen gıda sektörü en küçük siyasi istikrarsızlıkta ya da iktisadi kriz anında alarm veriyor.
Bütün bunlar kaçınılmazdı. “Ucuz da olsa pahalı da olsa her şeyi satacağım. Babalar gibi satacağım” diyen, AKP iktidarının ilk bakanlarından Kemal Unakıtan zamanından başlayarak sadakatle uygulanan Kemal Derviş’in yıkım programı kapsamında sadece sanayi tesisleri satılmadı. Büyük tarım arazileri yerli yabancı tekel sermayesine peşkeş çekilirken, küçük üretim giderek çözüldü. Küçük üreticiye devlet sübvansiyonu tedrici olarak kısıldı. Bunlar devletin altına imza attığı, gümrük ve koruma tarifelerini uluslararası tekellerin yararına gevşeten anlaşmalar gereğince, yapılabildi. Buna göre tekelleri ‘haksız rekabet’e maruz bıraktığı gerekçesiyle köylüye yerli tohumların kullanımı bile yasaklandı. Gübre, tohum, sulama, ilaç, mazot, ÖTV maliyetleri arttıkça üretici artık yaşayamaz oldu.
Şimdi sıra zeytinde. Nasılsa İtalya’dan veya diğer Akdeniz ülkelerinden pahalıya yağ ithal edilebilir, Afrin’den kayıt dışı ve bedavaya zeytin transfer edilebilir. Ayçiçeği yağında yaşanan ibretlik durumun sebebi de ilan edilmiştir zaten: dış düşman, savaş, ambargo.
Zeytinlik yönetmeliğinin yanı sıra çıkarılan sit kararına göre koruma alanlarına inşaat izni veriliyor. Örneğin Ege’de zeytinlikler ile yan yana, iç içe olan sit alanlarında tesis, otopark, iskele, santral kurulabilir. Bu durumda zeytinliği kurtaran koruma alanı elden ve tarihten gidiyor.
Yapıyorlar çünkü yapabiliyorlar. Ve üstelik bunun kamu yararına olduğu iddia ediliyor. Bu koca bir yalan. Kamu yararı ifadesinin geçtiği her yerde kastedilen, aslında yandaş sermayenin çıkarı. Kamu halk demek değil, bundan kastedilen sermaye. Yani bir kamu yararı, halk faydası yok. Doğrudan doğruya halka ait olanın halkın elinden alınması var. Zeytin ağaçlarının kökünde maden aranacak! Toprak sondajla delik deşik edilecek.
Yapılanlar bazı durumlarda şaka gibi. Samsun Ladik Akyar köyü yakınlarında maden aramak için dokuz yerde sondaj çalışması var, Sondajları MTA yapıyor ama ne arandığı belli değil. Bilgi alamayan köylüler yaşam alanlarını tehdit eden bu aramaların sebebini CİMER üzerinden MTA’ya sorduklarında ‘kuvars kumu’ yanıtını almışlar. Üstelik aynı bölgede 23 sondaj planlanmış. Böyle çok vaka var. Sondajlardan hiçbir şey çıkmazsa sorun değil, santral kurulur, otopark yapılır! Köylük yerde otopark ne arıyor denebilir. Demeyin! Sit ve zeytin yönetmeliği her şeye müsait.
Şu anda herkes savaşa odaklanmışken çıkarılan son yönetmelikler satılacak son malzemeyi de pazara sürmek için. Zeytinlikte yatan yüzlerce yıllık birikim ve emeği bir kalemde silmek de bir avuç asalağın harcı. Bugün ayçiçeği yağı için oluşan kuyrukların yakın geleceği bir gıda kıtlığına işaret ediyor. Çünkü evet, her şeyi, taşı toprağı, kumu babalar gibi sattılar.
Evrensel'i Takip Et