Erdoğan yönetimi neden batılıların diplomatik kuşatması altında?

Fotoğraf: DHA
Bu hafta, Türkiye’nin gündemi diplomasiydi. Çarşamba günü İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Ankara’daydı. Perşembe günü Antalya’da, Türkiye’nin ara buluculuğu ile düzenlenen Rusya-Ukrayna-Türkiye üçlü dışişleri bakanları toplantısı yapıldı. Aynı gün Erdoğan Biden’la telefon görüşmesi yaptı. Dün Türkiye'ye gelen NATO Genel Sekreteri Stoltenberg Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile görüştü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da görüşecek. Pazar günü Yunanistan Başbakanı Miçotakis, pazartesi günü ise Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock Ankara’da olacak. Önümüzdeki hafta ve muhtemelen sonrasında da yeni ziyaretçilerle Ankara’ya yönelik diplomatik kuşatma devam edecek!
Türkiye’ye yönelik bu diplomasi ilgisi olağan bir zamanda olsa “Hayırdır inşallah” denirdi! Ama Ukrayna’nın işgali ve şehir savaşları aşamasına gelmesi ve giderek tırmanan özellikler göstermeye başlaması, diplomasi tarafında Biden, Putin, Macron, Shultz, Johnson, Lavrov, Blinken, Stoltenberg… gibi emperyalist mihrakların en üst düzey yöneticilerinin yüz yüze ya da telefonla görüştüklerine dair haberlerin yoğunluğu dikkate alındığında, Türkiye’ye yönelik diplomasi trafiğinin “olağanüstü” bir trafik olmadığı görülmektedir.
‘HİÇBİR ŞEY OLMADIYSA DA MUTLAKA BİR ŞEY OLDU’ KIVAMINDA BİR DİPLOMATİK ZAFER!
Bu yoğun diplomasi içinde Erdoğan yönetimi özellikle Antalya’daki görüşmeye çok önem veriyordu. Çünkü bu toplantı, Ukrayna’da bir çatışmanın çıkma ihtimalinin yükselmeye başladığı günlerde Erdoğan’ın “Ukrayna ve Rusya arasında ara buluculuk” yapma isteğini açıkça ilan etmesinden beri, Türkiye’nin bu isteğini kabul ettirmiş olmasının ifadesi olarak gösterilerek Erdoğan tarafından kamuoyuna Biden’la yaptığı telefon görüşmesi ile birlikte, “diplomatik bir zafer” olarak ilan edildi.
Ancak görüşmelerden sonra yapılan değerlendirmelerde; Ukrayna tarafı, ateşkes konusu da dahil hiçbir konuda bir ilerleme sağlayamadıklarını, Rusya’nın bir “teslimiyet listesi” sunduğunu söylerken Rusya tarafı da Ukrayna, ABD, NATO ve AB’ye yönelik suçlamalarını sürdürdü.
Çavuşoğlu görüşme sonrasında yaptığı açıklamada “Bu toplantı başlangıç, mucize beklenmemeli” diyerek başarısızlığı ve “Görüşmelerde yol alınmadığını” kabul etti. Ama Erdoğan ise bu toplantının olmuş olmasını “diplomatik zafer” olarak ifade ediyor.
Seçim sonrasında AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un “Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oldu” özdeşi kıvamındaki değerlendirmesi gibi; bu toplantı sanki iki taraf arasındaki “ilk ve tek temas”mış gibi gösterilerek “önem derecesi” yükseltiliyor, başarı gibi gösteriliyor. Ama, gerçek bu değil. Tersine bir haftadan beri Ukrayna ve Rusya temsilcileri Belarus’ta görüşmeleri sürdürüyorlar. Nitekim Lavrov da sorunların çözümüne ilişkin görüşmelerin Belarus’ta sürdürüldüğünü söyledi.
RUSYA, TÜRKİYE’NİN BATI’NIN ‘YUMUŞAK KARNI’ OLARAK KALMASINI İSTİYOR
Gerçekte her iki taraf daha toplantıdan önce bir ilerleme sağlanamayacağını bilerek gelmişlerdi. Öyle de oldu!
Böyle olunca da biz fanilerin aklına; “Öyleyse koca dışişleri bakanları onca işleri varken Kiev ve Moskova’dan kalkıp hiçbir şey çıkmayacak bir görüşme için mi Antalya’ya geldiler?” sorusu gelmektedir.
Bu görüşmelere nasıl bir süreçten geçilerek gelindiğine baktığımızda anlayabiliriz. Nitekim Antalya görüşmesi, Erdoğan’ın Putin’le yaptığı son görüşmede, böyle bir toplantı için Putin’e sunduğu teklife, Putin’in de “tamam” demesiyle, bir “hatır-gönül görüşmesi” olarak kurgulanmış!
Putin böyle bir toplantıya “evet” diyerek, Türkiye’nin çok sert biçimde uygulanacağı anlaşılan yaptırımlara katılmama tutumunu sürdürerek, batı emperyalizminin “yumuşak karnı” olarak kalmaya devam etmesini sağlamayı, batı emperyalizmi de Zelenskiy üstünden Antalya görüşmesine “onay” vererek, en azından engellemeyerek, Türkiye’nin yaptırımlara katılmasını sağlayacak görüşmeler için yumuşak bir zemin oluşturmayı tercih ettiklerini söylemek yanlış olmaz.
Gerek Antalya’daki toplantıyı engelleyen bir tutum alınmaması gerekse Türkiye’nin son bir hafta içinde adeta bir diplomatik kuşatmaya alınmış ve alınmaya devam edilecek olması, açıkça göstermektedir ki batı emperyalizmi Türkiye’nin yaptırımlara uyması için, yıllara, hatta aylara yayılan bir sabır göstermeyecek.
BATI EMPERYALİZMİ TÜRKİYE’NİN YAPTIRIMLARA ‘MUTLAK UYUMU’NU İSTİYOR
Türkiye ile Rusya’nın ticari ilişkilerinin boyutu dikkate alındığında, batılıların Türkiye’nin Rusya’ya karşı yaptırımların etkin bir tarafı olması için kısa zamanda sonuç almak isteyecekleri apaçıktır.
Erdoğan, Biden’la yaptığı telefon görüşmesinde; iki taraftan yapılan açıklamalardan anlaşıldığına göre, Türkiye’ye karşı uygulanan ambargonun kaldırmasını, “F-16’ların modernizasyonu” ve “F-35 projesine döndürülmesi” gibi talepler öne sürmüştür.
Biden da bu konularda Senato ve Temsilciler Meclisini ikna etmek için çalışacağı sözünü vermiştir. Ama burada “ikna etme”nin açıkça söylenmese de bir şartının olduğu, bunun da “Türkiye’nin ABD’nin beklentilerine yanıt vermek için gerekli tutumu alması”, burada en sıcak talebin de Rusya’ya uygulanan yaptırımlarda gerekli gayret ve disiplini göstermesi olduğudur.
Hele de Ukrayna’daki savaştan da bağımsız olarak Batı emperyalizmi ile Rusya (Arkasında kimi rezervlerine karşın Çin’in olduğu) arasında emperyalist paylaşım mücadelesinin daha da sertleşeceği bir döneme girildiği dikkate alındığında, Erdoğan’ın Rusya ve Batı emperyalizmi arasında salınarak “Durumu idare etmesi”nin birkaç ay öncesi kadar bile kolay olmayacağı artık herkesin kabul ettiği bir gerçektir.
Emperyalizme ve onun paylaşım mücadelesinin aracı olan savaşa karşı mücadele eden güçler bu gerçekleri dikkate alan bir mücadele çizgisi geliştirdikleri ölçüde başarılı olabileceklerdir.
Evrensel'i Takip Et