‘Sovyetler’i yıkıp ‘Birliği’ korumaya çalışandan hayır mı gelir?!
Ekran görüntüsü, Rusya Savunma Bakanlığının Youtube kanalında yayımladığı videodan alınmıştır
Aslında hep vardı ama özellikle 12 Eylül 1980 darbesi sonrası çok daha belirginleşti. Türkiye’de, sağdan sola uzayan siyasal-ideolojik düzlemi baştan başa kesen, örtülü veya açıktan savunulan ya da olup biteni yorumlarken bakış açılarına sinmiş başlıca iki eksenden söz edilebilir. Bir tarafta serbest piyasacı ekonomik temelin yansıması, liberal siyasal-ideolojik eksen. Diğer tarafta ise milliyetçilik ve ‘kutsal devlet’ten beslenen, devrimci-sosyalist solun irtifa kaybetmesiyle boy atan, nihayet Kürt hareketine tepkiyle yeni boyutlar kazanan ‘ulusalcı’ eksen...
Bu sürecin hikâyesi bir köşe yazısına sığmayacak kadar uzun. Ama şu genelleme yapılabilir herhalde: Değişen gündemlerde değişik biçimlerde ve de birbirini tetikleyerek siyasal saflaşmalara yön verdi her iki eksen de. Solun kapsama alanında da bunun yansımalarını çokça gördük, görüyoruz.
***
İki haftayı geçen Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline dair değerlendirme ve tartışmalarda da aynı şey. NATO’nun yayılmacılığını tartıştırmayan liberal-‘Batıcı’ çizgi ile Rusya’nın işgaline laf ettirmeyen ulusalcı-‘Avrasyacılık’... Etki ve yansımalarıyla süreci bütünlüklü olarak anlamayı ve ‘iliştirilmemiş’ bir siyasal çizginin konusu yapabilmeyi güçleştiriyorlar. Etki alanları ise sadece liberaller ya da Avrasyacılardan ibaret değil. Öyle olmadıklarını bildiklerimize de sirayet edebiliyorlar. ABD ve NATO’nun rolünü tartıştığında Putin’ci ya da Rus’çu, işgale karşı çıktığında ise NATO’cu sayılabiliyorsun. Hem bunlar devimci-demokrat-solun kapsama alanında da yaşanıyor. ‘İşgal bir an önce bitmelidir’ diyeni NATO’culukla itham etmek sadece Perinçekçi çevrenin işi değil mesela. Öyle olsa, ‘eşyanın tabiatıdır, yakışır’ der geçilir. Dünyaya bakınca sadece Avrasya/Atlantik mücadelesi gören, ‘anti emperyalistliğin yolu Avrasyacılıktan geçer’ diyenlerin başka türlü düşünme şansı yok tabi ki. Bulaşıklık ve bulanıklık çok daha yaygın oysa. Özellikle sosyal medya mecralarındaki tartışmalar bunu gösteriyor.
***
Manipülasyon amaçlı olduğu belli kızıl bayraklı bazı Rus tanklarının görüntüleri bile akıl almaz bir kafa karışıklığına işaret eden bir coşku ve iştahla paylaşılabiliyor. Sonuçta, NATO’cu emperyalist/kapitalist sistemle elele, Sovyet sistemini yıkıp dağıtan bir çizginin temsilcisidir o tanklar. Dünya kapitalizmiyle bütünleşip yılda 800-900 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşan, ücretli emek ve özelleşmiş mülkiyet sistemi üzerinde yükselen, kapitalist hiyerarşide yer arayan bir oligarklar sisteminden bahsediyoruz. Sadece “Rusya’nın güvenliği” argümanından hareket eden, Ukrayna ordusuna darbe çağrısı yapabilen, nükleer silahtan bahsedebilen, “Lenin’in Ukraynası” diyerek, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını ‘fantezi’ olarak eleştiren, sonuçta da NATO sistemini güçlendirecek (ki bunu görüyoruz zaten, ABD Avrupa’yı yeniden NATO’yla yoğurmaya başladı, çatlak sesler dindi, vs..) bir işgale girişen Rusya... Devrim, sosyalizm, enternasyonalizm, barış, vb iddia ve değerlerle ilgisi olmayan, dahası bunlardan (en az Zelensky ya da emperyalist şefler kadar) nefret eden bir Rusya yönetimi... ‘Sovyetler’i yıkıp ‘Birliği’nin üzerinde oturmak isteyen!.. Açmaz da burada zaten. O ‘Birlik’ UKKTH’yla inşa edilmişti. 70 yıl ayakta kaldı. Şimdi onu bizzat yıkan bir yapının insanlığın ilerici mirasına katabileceği ne olabilir ki?
Peki, ABD’nin ve NATO’nun yayılmacılığı ve savaş kışkırtıcılığı, böylesi bir bagajı da taşıyan bir işgali olumlamayı gerektirebilir mi? Aksi durumda NATO’cu sayılırmışız!
***
Rusya’yı eleştirmek NATO’culuktur diyenler, bir gerçeği görmezden geliyorlar: NATO’nun eli bu ülkenin devrimcilerinin, sosyalistlerinin, demokratlarının kanına bulaşmıştır. 12 Mart, 12 Eylül darbeleri, Kontrgerilla tezgahları, finansını ABD’nin yaptığı Özel Harp Dairesi,... Söylemeye bile gerek yok, NATO’yu savunmak, eleştirel bakmamak, devrimcilik okulundan sopayla kovalanma gerekçesidir! Ukrayna meselesinde de kışkırtıcıdır NATO/ABD, gelinen noktada soluk aldıracak bir ateşkes olasılığından bile rahatsız olunmaktadır. Bolca silah sözü verilmekte, savaş sürsün istenmektedir. Doğrudur, Ukrayna’nın yıkımı üzerinden Rusya’yı çökertmektir amaç. Uzun sürecek bir Ukrayna bataklığında debelenmesi istenmektedir Rusya’nın, vs..vs.. Bütün bunlar doğrudur. Ama böyle diye, ortadaki işgale, Ukrayna halkının mağduriyetine, iki ülke halklarının arasına salınan ve uzun yıllar sürecek kin, nefret ve düşmanlığa nasıl sözümüz olmaz?
***
Sonuçta işgaldir. Bir an önce sona erdirilmeli, müzakerelerle sonuç alınmalıdır. NATO’cu emperyalizme karşı kendisini savunurken yine NATO’culuğa özgü işgallere girişmek kimseyi sempatik kılmıyor. Sosyalist bir tarihten mi geliyormuş, geçelim, sosyalizmi yıkan bir güncelliğin temsilcilerini lanetleriz sadece. 70 yıllık birikime çöküp gaspetmiş bir mafyatik-kapitalist güruhun günah ve suçlarını savunmak, kapitalist emperyalist barbarlığa karşı ona misyon atfetmek için bir nedenimiz yok. Kapitalist güçler arasındaki bu çatışmanın gerici niteliği ortada: Ölüm ve yıkım, milyonlarca insanın göçertilmesi, nükleer tehditleri, lejyoner takviyeleri, Rus edebiyatına, müziğine, kültürüne karşı ırkçı düşmanlık gösterileri... İnsana, insanlığa vaat edilen hiç bir ilerici değer yok. Karşılıklı birbirini tetikleyen, koşullayan bu barbarlığın savunucusu olamayız. Efendim ya reel politik? Yere batsın reel politiğiniz!.. Bir başka politik alternatifin eksikliği değil midir zaten, o ‘reel politik’ denilen düdüğü bu denli pervasızca öttüren?!
- 1 Mayıs, 10 Not 05 Mayıs 2024 04:46
- İstanbul seçimi, sazan sarmalı ve Zana’nın trajedisi! 29 Mart 2024 19:51
- Solun ayarını seçimler mi bozuyor, yoksa ayarlar bozuk mu zaten? 09 Temmuz 2023 04:40
- Sosyalistlerin muaf olma hali ya da kaybeden sadece "Burjuva muhalefeti" mi?! 25 Haziran 2023 01:55
- Yenilmek de direnerek olsun, teslim olarak değil! 21 Mayıs 2023 04:40
- 1 Mayıs notları ve 14 Mayıs imkânı 07 Mayıs 2023 02:19
- Tarihi seçimler ve solda sekterlik halleri 30 Nisan 2023 04:17
- ‘Ayşe Teyze’ler, Mahirler varken, seccade konsolidasyonu yeter mi? 09 Nisan 2023 04:56
- Ayhan Bilgen’in ‘yapıcı muhalifliği’ ve bir tür ‘itirafçılık’ hali! 02 Nisan 2023 04:48
- Şapkadan çıkan Erbakan ile ‘bize pusu kurdular’ diyen pusucu nereye koşuyor? 26 Mart 2023 04:40
- 20 Mart’a denk düşen ‘tesadüfler’ ve bir zorunluluk 22 Mart 2023 04:49
- Değişim enerjisi, kuyudaki Akşener ve ‘kazanacak aday’a ilişmek! 12 Mart 2023 10:16