Savaşa dur demek
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/206269.jpg)
Fotoğraf: Ukrayna Acil Durumlar Bakanlığı
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali dünyayı ayağa kaldırdı. Batı dünyası demek belki daha doğru olur. Avrupa, Amerika… Daha da özelleştirmek mümkün: NATO üyesi ülkeler!
İşgallere ve savaşlara ilkesel olarak karşı çıkmak lazım.
Savaşa, barışa ve dünyanın düzenine ilişkin şöyle bir hatırlama faydalı olabilir:
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni kabul ve ilan ettiğinde takvimler 10 Aralık 1948 tarihlerini gösteriyordu. Ön Söz’de (Başlangıç’ta) savaş işaret ediliyordu. Şöyle deniliyordu:
“İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,
İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu (…).”
“Başlangıç” harika bir 2. Dünya Savaşı’nda yaşananları ve sonrasını-ne yapmalı sorusu sonrası yapılması gerekenleri- içeriyordu.
Savaşta milyonlarca insan yaşamını yitirmişti. Bir daha savaşlar olmasın diye de insan haklarına ve özgürlüklerine dayalı bir uluslararası (dünya ) düzeni ve her bir ülkede sosyal düzen isteniyordu, 28. maddede…
“Herkesin bu Bildirge’de ileri sürülen hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşebileceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.”
Birleşmiş Milletler Şartı’nın (1945) amaç maddesinde barış temeldi ve savaşsız bir dünya gerekliydi, şarttı.
İLO Anayasa’sının (1919) daha birinci cümlesinde sosyal adalet ilkesine vurgu yapılıyordu. Sosyal adalet yokluğunun kaçınılmaz olarak savaşlara yol açmasına dikkat çekiliyordu.
12 Ağustos 1949 tarihinde de dört Cenevre Sözleşmesi kabul ve ilan ediliyordu. Savaş hukukunun, başka bir deyiş ile, Silahlı Çatışma Hukuku ya da insan hakları savunucularının daha çok kullandığı nitelendirme ile İnsancıl Hukuk’un en önemli temel belgeleriydi Cenevre Sözleşmeleri. Ortak 3. maddelerinde savaşta mutlak yasaklanan eylemler sayılıyordu (Keyfi öldürmeler, işkenceler, rehin almalar, harp dışı kalmış kişiler, siviller gibi). Sonra 1977 yılında Cenevre Sözleşmelerine ek protokoller kabul edilmişti. Tarihi binalar, kültürel hazineler, doğal varlıklar, sivil yerleşim alanları ve siviller korunacaktı…
Olmadı, olmuyordu…
Savaşlar durdurulamıyordu.
Belgelerde yazılanlar hayata geçmiyordu. Çünkü eşitsizlik esastı. Sosyal adalet ilkesi, her bir ülkede ve dünya ölçeğinde hayata geçmiyordu. İoanna Kuçuradi Hoca’yı binbirinci kez anmalıyım: “Sosyal adalet bir ilkedir, gelir dağılımı adaletsizliği ise bir durumdur.”
Dünyanın hali özet olarak budur diye düşünüyorum. Eşitsizlik!
Fakat her şart altında işgale ve elbette savaşa karşı çıkmak lazım.
Herkesin ve elbette halkların barış hakkına sahip çıkmak lazım.
Yaşasın barış!
Evrensel'i Takip Et