Ukrayna savaşı ve tersine etkenler

Kiev'de hasar gören bir bina | Fotoğraf: AA

Savaş koşulları, savaşın dolaysız tarafları yönünden daha güçlü olmak üzere burjuva ideolojik-politik etkiyle, halkın geniş kesimlerini bir süre için de olsa, sosyal-ekonomik ve politik taleplerini savunmadan alıkonmasına olanak sağlar. Haklı-haksız savaşlar farklılığı saklı tutularak söylenirse, askeri yıkımla gerçekleştirilenlerden denebilir ki daha fazlası düşünsel-zihinsel, ahlâksal erozyonla gerçekleştirilir. Rus halkına, kültürel ürünleri ve değerlerine yönelik anglo sakson düşmanca kampanya güncel örnektir. Binalar, yollar para akıtılarak yeniden yapılabilir, ancak düşünsel kültürel yıkım o denli kolay tamir edilemez.

Savaş, toplumların yaşamında çok yönlü kırılma etkenidir. Kazanan açısından kırılma, sonuçsal güdü ve kazanımlar üzerinden bir miktar tatmin edilmiş olması nedeniyle daha sınırlı olabilir. Kaybeden açısından ise, kırılma büyük altüst oluşlara yol açabilecek kapsama genişlemeye adaydır. 

Ukrayna’da devam eden savaş bu türden çok yönlü kırılmaları yeniden gündeme getirdi.

Devlet yöneticileri, tekelci şirketlerin sahip ve şefleri, nükleer ve konvansiyonel silah üreticileriyle tüccarları, siyasi partiler, sendikal örgütler, fabrika ve işyerlerinde; tarım-sanayi ve hizmet işkollarında çalışan emekçiler, kent-kır küçük burjuvazisi, kent-kır yoksulları; kısaca toplumların her kesiminden insanlar bu durumdan, aynı düzeyde olmamak üzere, dolaylı-dolaysız etkilenmektedir.  Silah ve özel savaş birlikleri transferi, tehditler, küfürler, görüşmeler, ambargolar, protestolar, belirli sınıfsal çıkarlarca yönlendirilen bu etkilenmeyi işaret ediyor.

Silahlanmaya daha fazla kaynak aktarımı, ambargolar ve fiyat artışları bir arada, aynı zamanda gerçekleştiriliyor.  Emperyalistler arası çelişkiler ve etki alanları kavgası sonucu, sadece insanlar ölmüyor, sadece kentler yıkılmıyor, sadece işsizlik, yoksulluk ve açlık artmıyor, sadece küçük işletmeler, küçük üreticiler artan şekilde iflasa sürüklenmiyor doğrudan savaşan ülkelerdekiler başta olmak üzere kapitalist ülkelerin halkları, kara propaganda bombardımanıyla ideolojik kuşatmaya daha sıkı şekilde alınıyorlar.  Bombardıman sahnelerini evlerin içine taşıyanlar, halk kitlelerinden, ne gösteriliyor ve iletiliyorsa ona inanmalarını istiyor, kendilerine tabi olmalarını bekliyorlar.

Kapitalist sömürü sisteminin, emperyalistler arası güç kavgasının savaş, kırım, göç, açlık, yoksulluk, işsizlik kaynağı, nedeni ve etkeni olması böylece ‘gümbürtüye getiriliyor.’  Sanki, imha ve işgal politikası sadece şu ya da bu emperyalist devletin deli ya da akıllı, kurnaz ya da şarlatan yöneticilerinin tutumuyla bağlı bir gelişme imiş, ya da öyle olabilirmiş gibi bir görünüm verilerek işçi-emekçi kitlelerinin duygu ve düşünceleri esaret zinciriyle bağlanarak yedeklenmeye çalışılıyor.  Ve görülen o ki bu riyakârlığın etki gücü hiç te azımsanacak türden değildir.  Barış istemi ve savaş karşıtlığıyla şoven-milliyetçi, militarist ve faşizan politika ve eğilimlerin birbiriyle karışık şekilde sahneye çıkışı, sendikaların,  derneklerin, sözde demokrat partilerin yöneticilerinin, devlet yöneticileriyle tekelci sermaye partilerinin ya çağrıcısı oldukları ya da dolaysızca düzenledikleri gösterilerde boy gösterip Rus düşmanı politikaları alkışlamaları, bunu da Putin yönetiminin emperyalist genişleme politikasına karşı olmakla  gerekçelendirmeleri, bu tehdidin  küçümsenecek türden olmadığını gösteriyor.

Bu da, burjuva devlet iktidarlarıyla sermaye medyasının estirdiği bu karartıcı propaganda kasırgasına karşı, burjuva emperyalist riyakârlığın teşhirine ağırlık vermeyi gerekli kılıyor.

Bu gibi durumlar ilk kez yaşanmasa da, teknolojik gelişmelerin sağladığı olanaklar nedeniyle zihinsel esarete alma düzeyinin günümüzde çok daha güçlü olduğu bir veridir ve bu da, sermaye iktidarlarına ve kapitalist propaganda aygıtlarının ideolojik bombardımanına karşı devrimci uyanıklığın ve bağımsız sınıf tutumunun geliştirilmesini gerekli kılıyor.  Halk kitlelerinin, burjuva çıkar politikalarına yedeklenmeyecek bir düşünsel-ve pratik uyanıklık ve duyarlılığa sahip olmaları, savaş koşullarıyla birlikte artan ekonomik, sosyal ve kültürel saldırının kapitalist emperyalist kaynağını görmeleriyle dolaysızca bağlı olacaktır.

Mevcut ‘karanlık’ ve karmaşada görünmez sanılan birçok şey, ekonomik, askeri, sosyal ve politik kırılmayı potansiyel olarak içeren gelişmelerle birlikte daha açık hale gelecektir.  Putin yönetimi, Ukrayna’daki saldırısıyla Batılı emperyalist kapitalist barbarlara, halkların duygularını istismar için daha fazla gerekçe ve olanak sunarken, enerji kaynakları ve iletim kanalları üzerine emperyalist rekabet, savaş ortamından da güç alarak ambargolar eşliğinde daha da kızıştı.  Hemen tüm kapitalist ülkelerde temel ihtiyaç mallarının fiyatları arttı ve etkisi yaşamın tüm alanlarına yansıdı. İşsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı emekçilerin en önemli güncel sorunlarının başında geliyor. 

Gelgelelim bu ülkelerin yönetimleri, emekçilerin daha fazla yoksullaşması pahasına, militarizme ve savaş hazırlığına yüzlerce milyar dolar, sterlin ya da avro kaynak aktarmaktan kaçınmamaktadırlar.  Yıllık silah harcamasına 778 milyar dolar ayıran ABD’de, enflasyon % 7.5 tur ve Biden yönetimi bunu, arsız bir tutumla Putin’in politikalarıyla açıklamaya çalışıyor. 40 milyon kişinin barınma olanağından yoksun olduğu bu ülkenin emperyalist yöneticileri, 80 yılı aşkın süredir tüm dünyaya hükmetme politikasıyla on milyonlarca insanın katledilmesinin sorumlusudurlar.  Vietnam’ın kasapları, Taliban’ın üretici suç ortakları Ukrayna’da “özgürlük” keşfine çıkmışken, Alman, İngiliz, Fransız, Danimarka ve Avusturalya yöneticileri, kendi halklarına “cent” vermemek için bin türlü gerekçe uydurur ve sonuçta halkların imhasına yol açacak olan silahlanmaya yüzlerce milyar dolar, sterlin, avro kaynak ayırırken, barış ve insan hakları üzerine söylemi de sürdürmektedirler.  Savaş ve saldırı örgütü NATO’nun daha güçlü bir saldırganlığı için daha fazla kaynak ayrıldı.  Avrupa ordusu inşa politikasının sürdürücüleri Fransız ve Alman emperyalist şefleri, Amerikan emperyalist politikasının vurucu gücüne katılım paylarını artırdılar.

Ne ki bütün bunlar iki başlıca nedenle, aynı zamanda bu gerici politikaların kırılma etkenleridir.  Avrupa halkları, savaş makinesinin güçlendirilmesi için kendilerinin ceplerinden çalınmasına uzun süre sessiz kalamazlar.  Militarizmin güçlendirilmesinin Alman halkına tarihsel trajedileri anımsatması güçlü olasılıktır. Küçük ve orta burjuva kesimler bir yandan ideolojik politik gericiliğin kitle potansiyeli olurken diğer yandan tekeller tarafından pazar dışına itilmeye itiraz edeceklerdir.  Enerji kısıtlığı veya “vana kapatma” olayları, Alman sermaye çevrelerinin Rusya karşıtı tutum üzerinden birbiriyle dalaşmalarına yol açabilecektir.

Rusya karşıtı “cephe oluşturan” güçlerin bir aradalığı sağlam temellere dayanmıyor.  Emperyalist karakterini kaybetmediği sürece emperyalizmin her bir büyük gücü, diğerleriyle kaynak, toprak ve etki alanı için rekabetten çekilmeyecektir. Militarist aygıtını güçlendirmek için 170 milyar avro ayıran Alman devlet aygıtının, yeni bir büyük savaş için potansiyel güç olma olasılığı diğerlerini ciddi şekilde düşündürecek yeni bir durumdur.

Halklar, gerek kendilerine yeni ve daha ağır yükler getiren; ekonomik-sosyal yıkıma yol açan politikalar nedeniyle gerekse düşmanlaştırıcı politikaların daha büyük çatışmalara ateş taşıması nedeniyle; bunları hissettikleri ve gördükleri oranda, karşı tutumlar güç kazanacak; mücadeleyi yükseltme ihtiyacı daha geniş kesimler tarafından duyulmaya başlanacaktır.

Ancak bütün bunlar yukarıda sözü edilen başınç koşullarının itkisi oranında söz konusu olabilecektir.  Gerekli olan ise, şovenist-militarist politikanın ve burjuva ideolojik kuşatmanın sağladığı karartmanın kırılması için, gelişmeleri açıklığa kavuşturan siyasal teşhirin güçlendirilmesi ve devrimci girişkenliğin artırılmasıdır.  Uyanış ve kendi sınıfı için mücadeleyi yükseltme ancak böyle güç kazanır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et