21 Mart 2022 00:20

El Clasico’nun firari yıldızları

Di Stefano ve Puskas da Barcelona formasıyla sahada

Kubala’nın jübile maçında Real Madrid’in efsaneleri Di Stefano ve Puskas da Barcelona formasıyla sahada | Fotoğraf: El Grafico/Wikimedia Commons

Paylaş

Macaristan’da ekim 1956’da Budapeşte Ayaklanması patlak verdiğinde ülkenin en güçlü kulüp takımı olan Honved, Şampiyon Kulüpler Kupası’ndaki Athletic Bilbao eşleşmesine hazırlanıyordu. 1. Tur mücadelesinde ilk maç 7 Kasım’da Budapeşte’de oynanacaktı ancak Sovyet tanklarının ülkeye girdiği, her gün onlarca kişinin öldüğü koşullarda bu pek mümkün görünmüyordu. Ordu destekli Honved önce maça hazırlanabilmek için ülke dışına çıktı ve Brüksel’e yerleşti. Sonra ilk maçın yeri Budapeşte’den Bilbao’ya alındı. Honved’in efsanevi kadrosunda Puskas, Czibor, Kocsis, Bozsik gibi dünya futbolunun büyük yıldızları vardı ama San Mames’teki maç Bask ekibinin 3-2’lik galibiyetiyle sonuçlandı. Budapeşte’de SSCB’nin müdahalesi ayaklanmayı yenilgiye uğratmıştı ancak rövanşın akıbeti belirsizliğini koruyordu. Puskas’ın başını çektiği isimler, profesyonel futbolcu olarak çok daha fazla para kazanabilecekleri Avrupa ülkelerinde kalma taraftarıydı, Macaristan’a dönmek istemiyorlardı. Ayrıca rövanş maçı öncesi birçok ülkeden tur teklifi geliyordu. Bu tip turlar o dönemde takımların bir numaralı gelir kaynağıydı. Rövanş maçı 20 Aralık’ta Brüksel’de oynandı, müsabaka 3-3 sonuçlandı, Honved elendi ve aralarında Puskas, Czibor ve Kocsis’in de olduğu oyuncular Macaristan’a dönmedi. İstikamet önce Brezilya sonra Venezuela’ydı. Honved ve MTK’nin birçok oyuncusuyla birlikte 21 yaş altı milli takımı 1957 yılını Macaristan dışında karşıladı ve birçok futbolcu kendilerine yeni ülkeler seçtiler. Budapeşte Ayaklanması’nı takip eden süreç, ülke futbolunun 50 yılda biriktirdiği büyük deneyim ve yeteneğin kaybolmasıyla sonuçlandı.

Bu dönemde futbolcuların ülke dışına çıkarılmasında ve sonrasında ailelerine kavuşmalarında büyük rolü olan Emil Östreicher, Real Madrid’de çalışmaya başladı. Östreicher, Santiago Bernabeu’yu Puskas transferine de ikna eden isimdi. İtalya’daki Czibor ve İsviçre’deki Kocsis’i İspanya’ya getirme görevi ise Macar futbolunun yetiştirdiği esas büyük yıldız (ve esas büyük firari) Laszlo Kubala’ya düşmüştü. Kubala, ülkeyi 1949’da terk etmiş, 1951’de Barcelona ile Real Madrid’i birbirine düşüren bir serüvenin ardından Barça’ya imza atmıştı. Kubala inanılmaz gücü, hızı ve tekniğiyle sahada öyle şeyler yapıyordu ki, İspanya ve Avrupa futboluna tek başına çağ atlatıyordu. Barajı aşan frikikleri, duraklamalı penaltıları, ayağına yapıştırdığı topla rakipleri üzerine çekip sonra hızı ve gücüyle onları ekarte etmeleri… Hepsi görülmemiş işlerdi. Ayrıca Kubala’nın “sosyalizmden kaçıp” İspanya’ya gelmesi Franco’nun rejimi için müthiş bir propaganda fırsatıydı. Transferinde ve sahaya çıkmasının önündeki yasağın kaldırılmasında Franco’nun desteği büyük rol oynamıştı. (Yani Franco sadece Real Madrid’e değil Barça’ya da kıyaklar geçmişti) 1955’te “Huzur Arayışı” adıyla Kubala’nın kendini oynadığı bir propaganda filmine çevrilen bu hikayenin daha görkemli bir sonucu da vardı: Camp Nou’nun inşası. Kubala’nın tribünlere çektiği kalabalık artık Les Corts’a yetmiyordu ve 1957’de 90 bin kişilik Camp Nou açıldı. “Viking tanrısı gibi sarışın, Yunan savaşçısı gibi güçlü” Kubala artık “Camp Nou’yu inşa eden adam” olarak yeni bir lakaba kavuşmuştu.

Barcelona’ya tüm bunları kazandıran ve stadın önüne heykeli dikilen yıldız, Czibor ve Kocsis’i de getirmiş, Di Stefano’lu, Puskas’lı Real Madrid’in karşısına dikmişti. İspanya bu dönemde tamamı “göçmen” yıldızlar sayesinde dünya futbolunun merkezi haline gelmişti. Dün 282.’si oynanan El Clasico’nun futbol ve siyaset tarihine geçen pek çok hikayesi var. Kubala, Czibor, Kocsis ve Puskas’tan oluşan Macar firariler de o sayfaların en heyecanlıları arasında. Puskas, hiç kurtulamadığı söylenen göbeğine rağmen Real Madrid’de 242 gol atıp 10 kupa kazandı. Kubala 131 golü ve 14 kupasının yanı sıra Barça’yı baştan yarattı. Czibor ve Kocsis de onun Barça’dan ayrıldığı 1961’e kadar en büyük destekçileri oldu. Franco, futbolun yardımıyla İspanyol milliyetçiliğine dair efsaneler türetip Real Madrid’i “en büyük elçisi” yaparken sahada esas tarihi, firari yabancılar yazdı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa