İrfan Atasoy ve Kunt Tulgar’ın ardından
Görsel: Film afişi
Sinemada yaprak dökümü sürüyor. Gidenlerin arkasından yazmak çok zor. Daha önce bu sayfada sinema ve tiyatrodan Altan Karındaş, Rasim Öztekin, Aytekin Çakmakçı, Ertem Göreç, Serdar Selvidal, Mehmet Ezici, Oktay Yavuz, Ekrem Turan Gökkaya ve Mustafa Dik; edebiyat dünyasından Demir Özlü, Erol Toy, Sporcu ve Tiyatrocu Yazar Hakan Dilek’in vedaları üzerine “Dört mevsim sonbahar" ile “Siz orada çoğalırken, biz burada çok eksiliyoruz” başlıklı iki yazıya yer vermiştik.
Ölümlerin ardından yazmak zorken, acı verici ve üzücüyken bir yazıda kısa süre içinde arka arkaya kaybettiğimiz onca tanıdığın, dostun ardından yazmak çok zordu, çok üzücüydü. Her cümleyle acılarım tazelendi. Ne yazık ki, yaprak dökümü sürüyor, haberler yine ve arka arkaya “ölüm ölüm” gelmeyi sürdürüyor. Bir acının üzüntüsünü hafifletemeden bir başka ölümün, düşen yaprağın acısı ekleniyor acılarımıza.
İRFAN ATASOY
Geçtiğimiz günlerde önce unutulmaz Sinemacı Oyuncu, Yönetmen, Yapımcı, Yılmaz Güney’in can arkadaşı İrfan Atasoy’un 3 Şubat 2022’de doğum gününde hayatını kaybettiği haberi geldi. Aradan çok geçmemişti, bu kez de (17 Mart 2022) Yeşilçam’ın iz bırakan, unutulmaz isimlerinden Yönetmen, Senarist, Yapımcı, Oyuncu ve Seslendirme Sanatçısı Kunt Tulgar’ın acı haberini aldık. Yeşilçam sineması için çok değerli, unutulmaz isimler yine arka arkaya aramızdan ayrılıp yıldızlara karışmışlardı. İrfan Atasoy da Kunt abi de tanıma, sohbet edebilme, söyleşi yapma olanağı bulduğum, benim için çok değerli insanlardı. İkisi de çok yönlü, tam bir sinema emekçisiydi ve Yeşilçam sinemasında çok emekleri vardı.
İrfan Atasoy birçok sinemacı gibi Adana doğumluydu. (3 Şubat 1937) Sinemaya senaryo yazarı olarak adım attı. Filme çekilen ilk senaryosu henüz yirmi yaşındayken yazdığı Kahraman Üçler (1961) olur. Sonrasında 18 senaryosu filme çekilen İrfan Atasoy 50 filmde oyuncu olarak yer alırken 4 filmin yönetmenliğini, 34 filmin de yapımcılığını üstlenir. İrfan Atasoy’un oynadığı filmler arasında benim unutamadığım, Yılmaz Güney’le birlikte oynadığı, Erol Taş’ın ürkütücü, inanılmaz bir kötü adamı canlandırdığı Yılmaz Duru’nun yönettiği 1967 yapımı “İnce Cumali”, yine Yılmaz Duru’nun yönettiği 1974 yapımı “Susuz Yaz”, Melih Gülgen’in yönettiği “Adanalı Kardeşler” (1972), “Maskeli Şeytan” (1970), Casus Kıran/Yedi Canlı Adam (1970), “Kızıl Maske” (1968), “Casus Kıran (1968), “Killing İstanbul’da (1967), “Killing Uçan Adam’a Karşı” (1967) gibi defalarca izlediğim filmleri de var. 1967 yılında “İnce Cumali filmiyle yapımcılığa ve aynı yıl içinde Klink İstanbul’da filmi ile de oyunculuğa başlayan İrfan Atasoy’un Yılmaz Güney’e -kimi zaman filmine- oynadığı tavlalar ve dostlukları Yeşilçam sokaklarında ballandıra ballandıra anlatılırdı.
Yıllarca filmlerini izlediğim, sinema yolculuklarını bildiğim İrfan Atasoy’la da, Kunt Tulgar’la da 2006 yılında “Fantastiğin Sineması” belgeselini çekerken yüz yüze tanışma olanağı bulmuştum. İrfan Atasoy’u ’90’lı yıllarda ne zaman Gazeteci Erol Dernek Sokak’tan geçsem güleç yüzüyle sinema emekçileriyle sohbet ederken görürdüm. Çekim için buluştuğumuz film şirketi de bu sokaktaydı. Belgesel için yaptığımız söyleşide anlattıklarından notlar aktarmak isterim:
SÖZ İRFAN ATASOY’DA
*“Askere gittim, askerdeyken 2 tane senaryo yazdım. Birini 20 liraya birini 50 liraya. Bunların biri çekildi, biri sansürden geçemedi. Bir piçi anlatıyordum. ‘Türkiye’de piç yok’ diye, sansür reddetti bunu.”
* “Canlı Adam” filminde çok enteresan bir şey oldu. Şimdi beni düşmanlarım yakalamıştı, bir kotrada eğleniyorlardı. Beni de ellerimden bağlayarak denize atmışlardı. Kotranın arkasında çekiyorlardı. Sonra film ekibi beni denizde unuttu. Hava soğuktu hem de çok soğuktu. Morarmıştım. Artık ölümle burun buruna gelmiştim. Neden sonra Kameraman Ali Yaver “İrfan Bey nerede” diye sorunca beni hatırladılar. Hemen koştular beni yukarı çektiler. Çektikleri zaman işin ucuna gelmiştim, morarmıştım. Donmuştum daha doğrusu. O arada 2 tane hanımı soydular, onların arasında, onların vücut ısılarıyla kendime geldim. Bu fikir Yönetmen Yılmaz Atadeniz’in aklına gelmişti. Tehlike aklımıza gelmiyordu. Bütün mesele o işi iyi yapmaktı. Yani ölürsek ölürüz, yaşarsak film iyi olur diye düşünüyorduk. Bu düşünceyle çok tehlikeli sahneler çektik. Ne dedilerse yaptım; atla dediler atladım, zıpla dediler zıpladım, uç dediler uçtum. İşte sonunda bu iyi filmler ortaya çıktı.”
*“Kızıl Maske filminde de çok enteresan bir şey oldu. Düşman trenle kaçıyormuş. Ben de köprünün üstünden trenin üstüne, düşmanı yakalamak için atlayacakmışım. Damından kayarak pencereden girip düşmanı yakalayacakmışım. Yapılması mümkün değil yani. Şimdi tren karşıdan geliyor. 1500- 2000 kişi de birikmiş, ben trenin üstüne atlayacağım. Tren karşıdan geliyor süratle, ben trene baktım, baktım. Tren geldi geçti. Yani cesaret edemedim atlamaya, gerçek bu. Çetin (İnanç) geldi ‘Abi niye atlamadın?’ dedi. ‘Nasıl atlayayım, ya ölürsem’ dedim. Çok zor bir iş. ‘Sen atlarsın’ dedi. Atlayamamış olmama rağmen, çekimleri izlemek için biriken halk alkışladı. Sonra tren gitti, yeniden geliyor. Geldi geldi köprünün altından geçerken kamerada üstümde Rafet abi çekiyordu. Ben atladım trene. Trenin damı delindi içine girdim. Pencereden girme sahnesi gitmiş oldu. Örneğin benim trenin üstüne atlamamı dünyanın hiçbir yerinde hiçbir aktör yapmaz. Biz yaparız anlıyor musunuz?”
*“Filmcinin hiç itibarı yoktu. Biz de yaptığımız işin 7. sanat olduğunu bilmiyorduk. Devlet bilmiyordu ki. Çünkü devlet sinemada satılan biletin üstüne eğlence rüsumu koymuştu. Bar, pavyon, genelev kategorisinde tutmuştu. Biz de ondan yaptığımız işi, eğlence işi olarak gördük.
*“Bizim değerini bilmediğimiz bu ürünler bugün çok önemseniyor. Tabii bu bizi üzüyor. Halkımız bunun ne kadar önemli olduğunu anlamış ki, büyük kitleler olarak izlemişler. Fakat biz yapımcı, oyuncu, yazan olarak anlayamadık.”
Not: Haftaya Kunt Tulgar’la tamamlayacağız yazımızı
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04