Bakan Nebati de sınıfına göre duyumsuyor, sınıfına uygun konuşuyor

Nureddin Nebati | Fotoğraf: Hazine ve Maliye Bakanlığı

Şaşırma duygumuzu sıfırlamayı çoktan başardılar. “Yok artık, bu da mı söylenir?...” diyebileceğimiz ve ama iktidar sözcülerinin dilinde rutin hale gelmiş sözleri duyunca, “bu kadarı da pes” bile diyemiyor insan. Kalakalıyorsunuz. Şaşırmıyorsunuz ama. Ülkeyi böyle yönetirken başka türlü davranmaları, başka bir dil tutturmaları mümkün değil çünkü, biliyorsunuz. ‘Ne dersek odur’ pervasızlığıyla beslenip semiren bir iktidarın, başka şeylerle birlikte ‘diplomatik’ davranma yeteneği de körelip tükeniyor sonuçta. Hoyratlık, kibir, sınıf düşmanlığı, her ne derseniz, o kadar şeffaflaşıyor ki, dile de yansıyor. Hata ya da ‘pot kırma’ olmuyor duyduklarınız, nasıl bir gerçekle karşı karşıya olduğumuzun itirafı oluyor sadece.

Sıralamaya sayfalar yetmez. Bakan Nebati’nin geçtiğimiz günlerde ettiği sözler mesela: “TL’yi olabilecek en düşük seviyeye düşürdük. Türk Lirası en düşük durumda, daha ineceği bir yer yok, vatandaş rahat olsun..”! Bu ülkede iş adamı, iş kadını olmak o kadar tatlı o kadar güzel ki... Türkiye ekonomisini kurtardık elhamdülillah...”

Hatırlarsınız, Hazine ve Maliye’nin başında bulunuyorken ‘damat Bakan’ da Türk Lirası Etiyopya para birimi Bırr karşısında bile değer kaybediyorken çıkıp “Size ne, maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?​” şeklinde konuşabilmişti. Memleketin ekonomisini, parasını yönetenlerin ettikleri bu kelamlar tesadüfi olmasa gerek. Başka türlü konuşamıyorlar. Sıkıştıran koşulların üzerine kendi gerçekliklerini ekleyin, ortaya bu çıkıyor işte.

Düşünsenize, bir işi de paranın değerini korumak olan bir Bakan, parayı pul ettikleri için rahat olun diyebiliyor. Güzel bir şeymiş gibi anlatıyor. Gözleri yine ışıklı ışıklı, alabildiğine rahat. Sokaktaki insanın yaşamını, ihtiyaçlarını azıcık hesaba katabilen biri utanır herhalde ama Bakan, bırakın utanmayı, bu diplerdeki gerçeklikten halkı teselli edecek bir  gerekçe buluyor aklınca. “Rahat olun, bundan kötüsü olmaz” diyor. Kötüyü kabul edin yani. Milyonlarca insana vaat edebileceği hiç bir şey yok çünkü. Onlar kötüyü yaşamaya devam etsin. Tatlı ve güzel şeyler var ama, “iş adamı, iş kadını olmak!” Bakan, bu ‘tatlı ve güzel’ dünyanın içinden konuşuyor. Kendisi de bir patron olan Nebati’nin ve onun mensubu olduğu patron iktidarı için paranın değersizliğinin bir önemi yok gerçekten de. Tersine, itiraf edildiği üzere, bile isteye izlenen bir ekonomi politikasıdır. Türk parası pul olmuş, ne gam, birileri dolarla kazanıyorlar zaten. Sadece kendilerine ‘kötüyü kabul edin’ denen fanilerin canını yakıyor olan biten. Emeğiyle geçinmeye çalışanlar, işsizler, yoksullar, iki yakasını bir araya getiremeyenler... paranın değersizleşmesiyle hayatları daha bir değersizleşiyor! Onların giderek daha bir değersizleştirilmiş, sudan ucuz hayatlarını bir utanç vesilesi yapacak değil ya Bakan Nebati. Herkes sınıfına göre duyumsuyor, sınıfına göre konuşuyor. Gözlerdeki o ışıltının bir nedeni de değersizleştirilmiş yoksul hayatlarıdır işte. Amaçtır, sonuçtur. Bu dil, ve uslup, bu politikaya yakışmakta, bütünlemektedir.

Bütünleyen bir şey daha var Nebati’nin konuşmasında. Para en dipte belki ama “Bayrak yere inmeyecek, ezan susmayacak...” demektedir. Daha ne olsun değil mi! Yıllar önce (1 Mart 2012), Erdoğan’ın arşivlere geçmiş şu sözlerini hatırlatsak: “Para tıpkı bayrak gibi tıpkı milli marş gibi bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı milletin itibarıdır...” Aradan geçmiş on yıl. ‘Neredeeen nereye?​’

Bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını, milletin itibarını” simgelediği söylenen para, “bundan kötüsü olmaz” denilen noktada. Ortadaki çelişkiyi ‘bayrak, ezan’ hamaseti dışında siyasal argüman üretemeyen iktidar mahfillerinden beklemek boşuna elbette. Ne yapsınlar, ne desinler başka? Cebi ve midesi boş kalmış insanların en azından algıları boş bırakılmamalıdır. Hamaset ihmal edilmemelidir. Parası pul olsa da, milliyetçiliğin, dinciliğin öyle ya da böyle para ettiği bir ‘bereket’ de var nasılsa!

Dolayısıyla Bakan Nebati’nin, para enkazı ifşasına ‘bayrak inmez ezan susmaz’ ajitasyonunu iliştirmesi karşısında ‘ne ilgisi var?​’ diye şaşırmamak lazım. Evet, hiç bir ilgisi olmasa da yine de bir ilgisi var! Toplumsal dokuya derinlemesine izler bırakmış bu hamasî geleneğin alıcısı hâlâ var. Bırakalım AKP/MHP’nin kemik konsolidasyonunu, ‘muhalif’ olduğu iddiasındaki bazılarını görünce... Ukrayna’daki savaşa dair anlatılan Bayraktar efsanelerine mest olanlar, ‘onur duydum, gururlandım’ diyenler... Oysa o ‘onur duyulanlar’ ile bu hukuksuzluk, bu adaletsizlik, bu ekonomik gidişat, bu pul olmuş para gerçeği vb... arasında çok somut bir bağ, organik bir ilişki var. Bunu görmeden bütünlüklü olunmaz.

Milliyetçilik böyledir; tutarlı, bütüncül bir muhalifliğe de izin vermez.

İLGİLİ HABERLER

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et