01 Nisan 2022 00:50

Rusya-Ukrayna görüşmeleri ve Erdoğan’ın rolü

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Paylaş

Rusya ve Ukrayna arasında İstanbul’da gerçekleştirilen müzakerelerden sonra yapılan açıklamalar, Erdoğan yönetiminin ‘ara buluculuk’ rolüne neden sarıldığını da açıklıyor. Bu görüşmeler üzerinden “Erdoğan’ın dünya lideri olduğu” ve artık “6 değil, 60 parti bir araya gelse onu yıkamayacağı” propagandasının yapılması, Erdoğan iktidarının ara buluculuk rolüne daha çok iç politikadaki güç ve itibar kaybını durdurmak bakımından ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Dolayısıyla daha önce Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ’da gördüğümüz gibi Ukrayna savaşında da dış politika, iç politikada dengeleri lehine çevirmenin bir aracı haline getirilmek isteniyor.

Bilindiği gibi Rusya ve Ukrayna arasındaki müzakereler, Rusya’nın işgal girişiminin ilk haftasında Belarus’ta başlamıştı. Aslında Ukrayna’daki Zelenskiy yönetimi, bu görüşmelerin savaşta doğrudan Rusya’nın tarafında yer alan Belarus’ta yapılmasını istemiyordu. Ancak savaşın ilk günlerinde Rusya’nın operasyonunun kısa sürede sonuç alabileceği kaygısı/korkusu vardı ve bu nedenle Zelenskiy, görüşmelerin Belarus’ta yapılmasını kabul etmek zorunda kalmıştı.

ABD’nin başını çektiği Batılı emperyalistlerin silah ve mali yönden Ukrayna’ya verdikleri destek, Rusya’nın operasyonu kısa sürede tamamlama hesaplarını bozdu ve Zelenskiy’e yeni pazarlıklar yapabilme fırsatını sağladı. Görüşmelerin Türkiye’de devam ettirilmesi Zelenskiy’in talebiydi ve zaten bu role soyunmaya dünden razı olan Erdoğan’ın Putin’i ikna etmesi çok zor olmadı. Çünkü Putin yönetimi de NATO üyesi olmasına ve Ukrayna’ya SİHA desteği sağlamasına rağmen yaptırımlara karşı çıkarak Rusya ile ilişkilerini sürdüren Erdoğan yönetimini böylesi bir pozisyonda tutmayı kendi çıkarları için uygun buldu. Elbette Putin’in ara buluculuk rolünü kabul etmesinde Erdoğan yönetimi ile 2016’dan sonra kurduğu ilişkilerin önemli bir rolü vardı.Ama Erdoğan olsun ya da olmasın,bir yandan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve öte yandan Türkiye’nin Karadeniz, Kafkasya ve Doğu Akdeniz gibi bölgedeki egemenlik mücadelesi bakımından taşıdığı jeopolitik önemin böylesi bir kararın alınabilmesindeki etkisi de gözardı edilmemelidir.

Burada ara buluculuk rolüyle ilgili şunu da belirtmek gerekiyor: Çin başta olmak üzere ara buluculuk için adı geçen ülkeler bu konuda Erdoğan iktidarı gibi istekli olmadılar çünkü bu rolün yaratacağı riskleri almak istemediler. Mesela geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ın müzakerelerdeki 6 başlıktan 4’ünde uzlaşma olduğu açıklaması, Ukrayna Dışişleri Bakanlığı tarafından yalanlanmıştı. Devamında Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Kırım’ın ilhakına karşı yaptığı açıklamaya bu kez Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova “Bizce bu açıklama, beyan edilen bu iş birliğinin dışına çıkıyor. Bu, her şeye rağmen Türk temsilcilerin yorumda bulunmaması gereken bir konu” yanıtını vermişti. Yani üstlendiği rol, Türkiye’yi gerilimin bir parçası haline getirme riskini taşıyor ve dahası Ukrayna’nın Türkiye’den istediği ‘garantörlük’ rolü bu riskin kalıcılaşması anlamına geliyor.

Peki, Erdoğan soyunduğu rol üzerinden hangi hedeflere ulaşmak istiyor?

Birinci olarak; savaşın devam edip gerilimin tırmanması, Erdoğan’ın hareket alanını sınırlıyor. Bir tarafta ABD-NATO ve öbür tarafta Rusya ile ilişkileri eskisi gibi sürdürme pozisyonunu zora sokuyor. Dolayısıyla Erdoğan, dış politikadaki bu sıkışmışlıktan kurtulmak için savaşın bitmesini istiyor.

İkincisi; oynamaya soyunduğu rol, Erdoğan iktidarının yine kendi çıkarları için bu savaşın bitmesini isteyen AB’li emperyalistlerle ilişkilerinin kısmen de olsa tamir edilmesinin önünü açıyor. Geçen hafta Brüksel’de yapılan NATO zirvesinde Erdoğan’ın Macron ve Draghi ile yaptığı görüşmelerden sonra Fransa ve İtalya’nın SAMP/T savunma füzelerinin Türkiye’de üretimi konusunun gündeme gelmesi, bu yöndeki gelişmelere işaret ediyor. Ancak ABD Başkanı Biden’ın NATO zirvesinde, Ukrayna savaşının sona erdirilmesi konusunda önemli bir role soyunan Erdoğan ile görüşmemesi de ABD’nin beklentisinin ara buluculuk değil; Türkiye’nin S-400 sorunu başta ABD-NATO’dan yana açık bir tutum alması olduğunu ve bu beklentisi gerçekleşmeden ilişkileri normalleştirmeye yanaşmayacağını da ortaya koyuyor.

Bütün bunlarla birlikte Erdoğan’ın ciddi riskleri de göze alarak ara buluculuk rolüne soyunmasının asıl nedeni, dış politikada attığı/atacağı adımların iç politikadaki güç ve itibar kaybını tamir etmesi beklentisidir. Bu görüşmelerden sonra iktidarın yaptırdığı seçim anketleri üzerinden AKP ve Erdoğan’ın oyunun yüzde 3 artış gösterdiği yönlü haberler ve iktidarın medyadaki sözcülerinin “Erdoğan’ın dünya liderliği” üzerine dizdikleri methiyeler de bu gerçeğe işaret ediyor.

Belirtmek gerekir ki, Erdoğan’ın dış politikaya böylesine umut bağlaması, aslında iç politikadaki umutsuzluğundan kaynaklanıyor. Çünkü ardı arkası kesilmeyen zamlarla ücretler eriyor ve halkın yaşadığı ekonomik yıkım derinleşiyor ama artan açlık, yoksulluk ve işsizlik karşısında iktidarın halka sunabilecek bir şeyi bulunmuyor. Öte yandan da en son Meclise sunulan torba yasada “Şirketlerin itibarını sarsan haberlere hapis cezası verilmesi” yönündeki yasal düzenleme ve yüz binlerin katıldığı Newroz gösterilerinden sonraki gözaltı ve tutuklamalar, halkın artan hoşnutsuzluğu ve demokratik talepleri karşısında iktidarın çözümü baskı politikalarına daha fazla sarılmakta bulduğunu gösteriyor.

Böylesi bir tabloda dış politikada bir başarı hikayesi yazılarak (Mesela iktidarın medyadaki borazanlarından Abdülkadir Selvi, Ukrayna savaşı sürecinde Erdoğan’ın dünya televizyonlarında ABD Başkanı Biden’dan dört kat daha fazla haber olduğunu söyleyip bunu Erdoğan’ın küresel liderliğinin bir kanıtı olarak sunuyor) iktidardan kopuş halindeki emekçi halk kitlelerinde yeniden beklenti yaratılmaya çalışılıyor. Ancak emperyalistlerin çatışma bölgelerindeki (NATO zirvesi sonrasında Doğu Avrupa’da) asker ve silah yığınağını ve askeri-silah harcamalarını arttırmaya devam ettikleri bir siyasal ortamda Erdoğan’ın sarıldığı can simidinin (ara buluculuk rolünün) yara alması hiç de uzak bir ihtimal olarak durmuyor. Dahası açlıktan midesi guruldayan halkın da artık böylesi başarı hikayelerine umut bağlayıp bekleyecek mecali de bulunmuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa