Soylu’nun elçilikten onay iddiası ve komplo teorilerinin eksilmeyen cazibesi
Fotoğraf: DHA
Altı muhalefet lideri DEVA Partisi Lideri Ali Babacan’ın ev sahipliğinde bir araya geldi ve görüşmenin ardından bir açıklama yapıldı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun söz konusu ortak bildiriyi bir büyükelçiliğe “Düzeltmeye gönderdiğini” iddia etti. İddiasındaki ‘elçilik’ vurgusu, yerli-milli olmayana verdiği referans ile önemliydi ve iktidarın komplo teorilerini kullanmaya devamının en yeni örneği oldu.
Aslında Türkiye’de komplo teorilerine gösterilen ilgi yalnızca siyasal alan ile sınırlı değil. Kısa bir süre önce döviz kurundaki değişmelerin uluslararası finans çevrelerinin, ‘faiz lobisi’nin bir sabotajı olduğu en yetkili ağızlardan ifade edilmişti. Gıda fiyatlarındaki artıştan market zincirleri sorumlu tutulmuş ve üzerlerine müfettişler salınmıştı. FOX TV’de sonradan yayından kaldırılacak olan “Maske-Kimsin Sen?” programında satanizm ve paganizm propagandası yapıldığı iddia edilmişti.
Kırım-Kongo hastalığını yayan kenelerin ülkemize turistlerce getirildiği, yerli-yabancı dizi filmlerle Gezi protestolarına ve 15 Temmuz darbe girişimine ilham verildiği, Türkiye’nin dünya liderliğine doğru ilerleyişini çekemeyen bir üst aklın durmadan tuzaklar kurduğu, Lozan Antlaşması’nın gizli maddeleri olduğu, KOVİD-19 aşısı ile vücudumuza çip takıldığı gibi iddialar içeren örnekleri çoğaltmak mümkün.
Peki, Türkiye’de siyasetten ekonomiye, sosyal ilişkilerden entelektüel alana dek yayılan bir düzlemde komplo teorilerine gösterilen yüksek ilgi nasıl açıklanabilir? Bu topraklarda ‘safsataya’ dayalı akıl yürütmeler neden hiç tükenmiyor?
* * *
Aslında ‘teori’ kavramıyla uzaktan yakından bir ilişkisi olmayan komplo anlatıları, bilinmeyen aktörlerce planlanmış ve yürütülmekte olan yönlendirmeleri tanımlar. Bir günah keçisi bulma, yoksa icat etme sürecidir. Komplo teorisi tarifinde planı yapanların kimliğini bilmeyiz ama kendi çıkarlarını düşünen berbat güç odakları olduğundan eminizdir.
Komplo teorileri, görünenden ötesini aydınlatma iddiasıyla rahatlık verir. İnsanın en temel ihtiyaçlarından olan anlama ve bildiğinden emin olma arzusuna dayanan komplo teorileri tehlike ve tehdit tanımını o anda geçer akçe olan ön yargılar üzerinden üretirken, bu anlatıları kalıcılaştırarak iletişim zeminini de bozar. Gündeme sürülen bir komplo iddiası yalnızca korku üretmekle kalmaz, o tehlikeden çıkışın yönünü ve aktörlerini de ima eder.
Türkiye’de komplo teorilerinin gördüğü ilgiyi eğitim seviyesi ve okuma alışkanlıklarındaki düşüklük ile ve yalan haberleri filtreleme mekanizmaların eksikliği ile açıklama eğilimi yaygın. Bu durumu bireyin kendini önemli hissetme ihtiyacı ile açıklayanlar da mevcut. Ancak komplolar üzerinden düşünmenin sıklığı ve yaygınlığı, hatta entelektüel düzeydeki sarsılmaz varlığı bu açıklamaları yetersiz kılıyor.
* * *
Komplo teorilerine inananlar üzerine yapılan araştırmalar genellikle kişilik-karakter özelliklerine, sosyodemografik faktörlere, siyasal ideolojik tercihlere, dinsel inanca, tüketilen medya çıktılarına ve sosyoekonomik koşullara bakma eğiliminde. Komplo teorilerinin siyasal bir araç olarak kullanımına, demokrasinin zayıf, kitlelerin güvenilir olan ve olmayan bilgi arasındaki ayrımı yapacak donanıma sahip olmadığı ülkelerde daha sık rastlandığı bir gerçek. Güç kullanarak bastırmanın, haykırarak susturmanın yaygın olduğu ortamlarda, giderek güçsüzleşen bireyin karşı karşıya kaldığı düğümü, sınırsız güç atfettiği bilinmez odaklara havale ederek çözmeye çalışması anlaşılır bir durum. Bu anlamda komplo teorilerine inanışı çaresizlik içinde bir çıkış arayışı olarak görmek de mümkün.
Özellikle düşük eğitimlilerin, yoksulların ve gençlerin komplo teorilerine daha çok prim verdiğini gösteriyor araştırmalar. Birey yaşam tatmini geriledikçe, umudunu yitirdikçe komplo teorilerine yaslanıyor. Ama komplo teorilerinin yaygınlığı sadece toplumsal yelpazenin bir kanadıyla sınırlı değil. Hemen her kesimde komplo teorileri rahatlatıyor ama aynı zamanda pasifleştiriyor da. Komplo teorilerinin ikliminde kendini güçsüz hisseden özne için siyasal mücadele anlamını kaybediyor.
Bu yüzden Soylu’nun iddiasındaki gibi örneklere sıkça rastlanan ülkemiz siyasetinde komplo teorilerinin manipülatif sonuçlarına karşı hazırlık büyük önem taşıyor.
Komplo teorileri onlara izin verdiğimiz kadar etkili. Rasyonel bir algı mekanizmasının varlığı ve çelişkiyle baş edebilme kapasitesinin yükseltilmesi komplo teorilerine karşı bireyi güçlendiriyor. Bu yüzden komplo teorilerinin panzehri “daha iyi bir komplo teorisi” üretmekten değil, bunlara karşı farkındalık yaratan bir eğitim ve kirletilmemiş bilgiye ulaşma yollarını açık tutmaktan geçiyor.
- Başarısız devletin yıkılışı mı, yeni bir felaketin başlangıcı mı? 15 Aralık 2024 04:03
- Suriye’deki gelişmeler ve çözüm sürecinin akıbeti 08 Aralık 2024 05:14
- Baskıların haritası bize ne söylüyor? 01 Aralık 2024 04:56
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45