Savaş, siviller ve acılar

Fotoğraf: Ukrayna Acil Durumlar Servisi

Her can kıymetlidir, değerlidir. İnsan, hayvan fark eder mi? Böcekler de, tavşanlar da can taşıyor. Ağaçlar yanıyor, otlar, çayır-çimen…Sular zehirleniyor, dereler nehirler ve atmosfer…

Savaş böyle bir şeydir. Her canlı için, yıkımdır, vahşettir… Sadece her canlı için de değil; canlı cansız her varlık için, savaş yıkımdır.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve işgali ile başlayan savaşın acı sonuçları da görülmeye başlandı. Kiev yakınlarındaki Buça kentindeki sivillerin katliama uğraması, son örnek.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin ilgi ve yetki alanındaki bir konu. Nasıl bir süreç yaşanacak bilemiyorum. Cezasız mı kalacak bu insanlığa karşı işlenen suçlar?

İki taraf da savaş bilançosunu açıklıyor zaman zaman. Kuraldır ya, kendi tarafının az, karşı tarafın çok zayiat verdiğine ilişkin sayılar açıklanıyor. On binlerce asker ölmüş silahlı çatışmalarda, her iki taraftan da.

Mesela Rusya mart ayı başında, Ukrayna’nın 2 bin 203 askeri altyapı tesisini imha ettiğini, yüze yakın uçağını, 800’e yakın tankını vurduğunu, 500’den fazla askeri aracını tahrip ettiğini, yok ettiğini açıklamıştı.

Ukrayna da, 11 binden fazla Rus askerini öldürdüğünü, 40’tan fazla Rus uçağını, 50’ye yakın askeri helikopterini yok ettiğini açıklamıştı.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğince yapılan açıklamaya göre, 4 milyondan fazla mülteci komşu ülkelere göç etti. Ülke içinde de 6.5 milyon sivil insan yerinden edildi. Böylece Ukrayna’da yerinden edilen insan sayısı 10 milyonu geçmiş durumda.

BM İnsan Hakları Komiserliği de savaşta 1276 sivil insanın yaşamını yitirdiğini açıkladı. 150’den fazla çocuk ölmüş, yüzlerce çocuk da yaralı…

Barışın değerinin anlaşılması için illa ölmek gerekmiyor. Bu biliniyor. Barış hakkı herkes içindir. Her insan içindir. Her toplum içindir. Her halk, her millet içindir.

Her ülke olan bitenden ders çıkarmalı ve savaş durumunu yaşamamalı. Savaş/çatışma halinde ise, durdurmalı, konuşmalı, tartışmalı, müzakere etmeli …

Çatışma nedenlerini masaya yatırmalı ve çatışmaya neden olan koşulları, durumları insan hakları perspektifi ile ortadan kaldırmalı. Johan Galtung’un dediği gibi, çatışmaları aşarak dönüştürmeli…

Sadece iç çatışmalar da değil. Milletlerarası ya da değil, bütün çatışmalar için İnsan Hakları Evrensel Bildirisi 28. maddede yazıyor. İnsan haklarına dayalı bir uluslararası düzene, hem Ukrayna halkının hem Rus halkının hakkı var. Bu hak aynı zamanda her iki ülke sosyal düzenleri, iç düzenleri için de geçerlidir.

Bir misal de kendimizle, Türkiye için de verilebilir. Sorunları, söz gelimi çatışmaya neden olan Kürt sorununu, haklar ve özgürlükler temelinde çözüme kavuşturabiliriz. Olana bitene böyle bakabilmeliyiz.

Güneyimizde -Suriye’de- ne olmuşsa ve olmaktaysa, tümü de insan hakları standartlarını tanımamakla ilgiliydi. Rusya/Ukrayna gerilimi de savaş nedenleri arasında sayılanların bazıları ile ilgilidir. Uzmanının 1800’lü yılların başlarında (Carl von Clausewitz ) dediği gibi, “Savaş politikanın başka araçlarla sürdürülmesi” ise (Bu araçlar şiddet araçlarıdır, bunda tartışma yok) o zaman politika neydi ki, şiddet araçları devreye girdi sorusu sorulmalı.

Bir de ister milletlerarası/devletler arası savaş olsun, isterse bir ülkenin sınırları dahilinde/ egemenlik  alanında milletlerarası nitelik taşımayan savaş olsun/silahlı çatışma yaşansın, mutlak yasaklardan söz etmiştik önceki yazılarımızda. İşkence, keyfi öldürme, rehine almalar, silahlı çatışmanın tarafı olmayanların öldürülmesi mutlak yasaktır. İnsancıl hukuk ya da savaş hukuku ya da silahlı çatışma hukuku sivil yerleşim alanlarının bombalanmasını, tarihi ya da doğal /kültürel hayata saldırı düzenlenmesini yasaklar. Hem 4 Cenevre sözleşmeleriyle hem de 1977 tarihli Cenevre Sözleşmelerine ek protokoller ile yasaklar. Savaşanlar, savaş yasa ve geleneklerine uymak zorundadır.

İnsan acıları üzerine konuşuyoruz, biliyorum. Lafı daha fazla uzatmadan, barış talebinde bulunan milyonlarca Rusya ve Ukrayna halkına destek için bir kez daha “savaşa hayır, barış hemen şimdi” sloganı ile sözlerimi tamamlıyorum.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Palavra çöktü

Palavra çöktü

Merkez Bankası, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, daha yılın ilk sunumunda yüzde 21'den yüzde 24'e yükseltti. Enflasyonu düşürme bahanesiyle 20 aydır ücret ve maaşlara saldıran ekonomi yönetiminin hiçbir öngörüsü gerçekleşmedi. Enflasyonun temel sebebinin iç talep ve ‘ücret artışları’ olduğu palavrası tamamen çöktü.

2025’te asgari ücrete yüzde 30 zam

Memur ve emeklilere yüzde 11.54 zam

İşçi emeklilerine yüzde 15.75 zam

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et