07 Nisan 2022 00:33

Makul enflasyon

Arkada çeşitli madeni paralar, önde yükselme eğiliminde grafik

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Türkiye’nin ekonomik göstergelerinde bizzat iktidar eliyle yaratılan bozulma ve yüksek enflasyon sorununun maliyeti katlanarak artıyor. Enflasyon rakamları mart ayında resmi olarak yüzde 60’ı geçti. TÜİK’e göre tüketici enflasyonu yıllık yüzde 61.14, aylık yüzde 5.46 olarak açıklandı. Son bir yıl içinde dolar kurundaki artış yüzde 90 olmasına rağmen, üretim maliyetlerindeki oransal artışı gösteren üretici fiyatları (ÜFE) yüzde 115 oldu.

AKP’nin tek başına iktidara geldiği 2002’de yüzde 30’un altında olan tüketici enflasyonu sadece birkaç ay içinde yüzde 60’ın üzerine çıktı ve artışın önümüzdeki aylarda sürmesi bekleniyor. Enflasyondaki hızlı artış yılbaşında asgari ücrete ve memur maaşlarına yapılan zamları da kısa sürede eritti. Türk lirasında yaşanan değer kaybının halkın satın alma gücünde yarattığı gerileme de dikkate alındığında milyonlarca insan büyük bir çıkmaz içinde.

Ülkenin ve halkın ekonomisi adeta yangın yeri gibiyken, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ekonominin iyi yolda olduğunu, yıl sonuna doğru enflasyonun ‘makul’ bir seviyeye ineceğini iddia etti. Ekonomi yönetiminin her yıl hedeflediği ve bir türlü tutturamadığı ‘makul enflasyon’ oranının bu yıl da gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. 2022 sonu için yapılan enflasyon tahminleri şimdilik yüzde 50 civarında.

TÜİK tarafından açıklanan resmi verilerin çarşı, pazar ve mutfakta yaşanan yangını tam olarak yansıtmadığını hemen herkes biliyor. Haftalık, günlük, hatta saatlik olarak artan fiyatlara ek olarak, her geçen gün yoksullaşan emekçi ailelerinin uzun süredir karşı karşıya olduğu ‘geçim krizi’ne çözüm üretilmediği sürece işlerin daha da kötüye gitmesi kaçınılmaz.

En temel gıda harcamalarını bile yapmakta zorlanan milyonlarca insanın iliklerine kadar hissettiği hayat pahalılığını yansıtan gerçek enflasyon ile toplumun orta ve üst sınıflarına mensup olup da fiyat artışlarından fazla etkilenmeyenlerin enflasyonunun tek bir oran üzerinden hesaplanması hiç adil değil.

Resmi enflasyon verileri, toplumdaki tüm gelir gruplarının genel ortalamasını yansıttığı için toplumun büyük bölümü tarafından tepkiyle karşılanıyor. Çünkü gelir düzeyi farklılaştıkça, tüketim alışkanlıkları farklı olan gelir gruplarının hissettiği enflasyon da farklı oluyor. Bu durum, ülke nüfusunun büyük bölümünü oluşturan emekçilerin yaşadığı hayat pahalılığı ile resmi veriler arasında dikkat çekici farkların ortaya çıkmasına neden oluyor.

TÜİK’in enflasyon sepetinde yer alan ürünlerin fiyatlarındaki değişime ilişkin resmi veriler, uzun süredir halkın hissettiği gerçek enflasyonun çok uzağında kalıyor. Bu durum ‘TÜİK’in enflasyonu’ ile ‘halkın enflasyonu’ arasındaki makasın giderek açılmasına neden oluyor. Diğer taraftan milyonlarca insanı ilgilendiren ücret ve maaş artışlarının TÜİK verilerine göre belirleniyor olması başka bir çelişki olarak karşımıza çıkıyor.

İktidar temsilcileri enflasyondaki artışı her ne kadar dış gelişmelere bağlayarak açıklamaya çalışsa da, halkın önemli bölümü asıl nedenin ne olduğunu çok iyi biliyor. Türkiye gibi ülkelerde fiyat artışı sorunu bir kez başladığında enflasyonun bir sarmal şeklinde sürekli kendi kendini büyüterek artması en çok ücretli emekçileri ve onların ailelerini etkiliyor.

Giderek artan hayat pahalılığına, peş peşe gelen zamlara karşı şimdiden güçlü bir tepki gösterilmediği sürece ekonomide yaşanan sorunların çok daha ağırlaşmasının önüne geçmek mümkün görünmüyor. Toplumun tüm kesimlerini, sendikalar, emek ve meslek örgütleri öncülüğünde asgari ücret başta olmak üzere, tüm ücret ve maaşlara ‘ek zam’ yapılması talebi üzerinden harekete geçirmek gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa