NATO’dan ‘doğu kanadı’ hamlesi

Fotoğraf: Dursun Aydemir/AA
Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya yönelik başlattığı işgal harekatı bütün acımasızlığıyla sürüyor. Kiev yakınlarındaki Buça’da yapıldığı iddia edilen toplu katliamın ne kadar gerçek ne kadar senaryo olduğu konusunda farklı açıklamalar, karşılıklı suçlamalar devam ediyor. Her bakımdan her iki tarafın etkisinde olmayan bağımsız uzman heyet ya da heyetlerin olay yerindeki incelemesi ancak yayımlanan görüntülerin gerçekliği konusunda ikna edici veriler sunabilir. Gerisi savaşan tarafların kara propagandasından ibaret...
Bugün 44. gününe giren savaşın acımasızlığı, yaptırımlar, tehditler arasında gözden kaçan bir diğer önemli ayrıntı da NATO’nun Doğu Avrupa’daki askeri gücünü artırmaya karar vermesi ve bu yönde hızlı adımlar atması. Son yıllarda Polonya ve Baltık ülkeleri Letonya, Estonya ve Litvanya’nın içinde olduğu “kuzeydoğu kanadı”na askeri yığınak yapan NATO, son haftalarda ise Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Slovakya’nın içinde olduğu “Doğu kanadı”na yığınak yapmaya başladı. Hem Ukrayna’ya hem de Karadeniz’e komşu Romanya, Karadeniz’e komşu Bulgaristan ve Ukrayna’ya komşu Slovakya’ya yeni dönemde NATO’nun Doğu Avrupa’daki önemli merkezleri olacak. Bu üç ülke ile birlikte Macaristan’a yerleştirilmeye başlanan dört “Müdahale Gücü” (Battlegroup), Rusya’ya karşı yeni cephe olma özelliği taşıyor.
1997’DE İMZALANAN NATO-RUSYA KURULUŞ SENEDİ HÜKÜMSÜZ
Hem kuzeydoğu hem de doğuya yerleştirilen askeri gücün ne kadar geçici ne kadar kalıcı olduğu konusunda NATO merkezi tutarlı bir açıklama yapmaya yanaşmıyor. Gelişmelere bakılırsa, Rusya sınırına ya da yakın bölgelere yapılan askeri yığınak bundan sonra kalıcı olacak. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş bunun meşru zeminini oluşturuyor. En azından, Almanya ve ABD bölgede kalıcı olmak için bunu kullanıyor. Zira mevcut savaş ortamında Rusya’nın itiraz etme gücünü de yok etti.
Halbuki; 1997’de Paris’te imzalanan NATO-Rusya Kuruluş Senedi (NATO-Russland-Grundakte), NATO’nun Doğu Avrupa’daki yeni üye ülkelere kalıcı asker yerleştirmeyi, üs kurayı yasaklıyor. Başka bir değişle NATO, 1997’de imzaladığı sözleşmeyle Rusya’ya Doğu Avrupa’ya kalıcı asker yerleştirmeyeceğinin güvencesini vermiş. Geçici olarak yerleştirileceklerin sayısı ise 1000-1200 ile sınırlandırılmış.
Rusya’nın Ukrayna hamlesine karşı NATO hızlıdan Doğu hamlesi yaparak, bölgede askeri yığınağı arttırdı. Son haftalarda ABD başta olmak üzere NATO’nun önemli ülkelerinin temsilcileri Romanya, Bulgaristan ve Slovakya’da cirit atıyor. Hafta içinde bir NATO sözcüsünün basına yansıttığı bilgilere göre, “Macaristan, Slovakya, Romanya ve Bulgaristan’da görev yapacak dört müdahale gücü harekete geçebilecek ilk aşamaya geldi.” (n-tv.de, 05.04.2022)
DOĞU KANADINA KISA SÜREDE GÖNDERİLEN ASKER SAYISI
n-tv’nin aynı haberine göre, 21 Mart itibariyle Slovakya’ya Almanya, Hollanda, Çekya ve ABD’den gelen 2100, Macaristan’a 800 Hırvat, Bulgaristan’a 900 ABD, Romanya’ya ise 3 BİN 300 Fransa, Belçika, İtalya ve ABD’den gelen NATO askeri yerleştirilmiş.
Doğu kanadına yapılan bu yeni yığınağın yanı sıra, 16 Mart 2022 itibarıyla Polonya’da 10 bin 500, Litvanya’da 4 bin, Letonya’da 1700, Estonya’da 2000 NATO askeri konuşlandırılmış. Özellikle Letonya, Estonya ve Litvanya’da NATO’nun asker sayısı ulusal orduya göre oransal olarak çok yüksek. Örneğin Estonya’nın ulusal askeri gücü 7 bin, Letonya’nın 7 bin 400. Bu gidişle birçok Doğu Avrupa ülkesinde NATO’nun asker sayısı ulusal ordu sayısını geçecek. Bu bugüne kadar görülebilmiş bir durum değil.
Hafta içinde bir açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in şu sözleri bunu doğruluyor: “İttifakın Doğu Avrupa’da 40 bin NATO askeri var. 100 binlerce asker, yüzlerce savaş gemisi ve uçağı da alarm durumunda.” (www.flz.de)
ABD AVRUPA’DAKİ ASKERİ GÜCÜNÜ ARTTIRIYOR
NATO’ya paralel olarak ABD de Doğu Avrupa’daki askeri gücünü arttırıyor. Pentagon’un verilerine göre halen Avrupa’dan 70 bin ABD askeri bulunuyor. Bunun yarısı, “Avrupa’daki kışla” durumundaki Almanya’da. 7 bin ABD askeri de her yıl tatbikat için Avrupa’ya geliyor. Özellikle 2014’te Kırım’ın ilhakından sonra ABD Avrupa’daki askeri gücünü artırmaya başladı. 2013’te Avrupa’daki askeri sayısı 63 bine kadar düşmüştü. Soğuk Savaş yıllarında ise bu rakam 250 bin idi.
Asker sayısının artması ve Doğu Avrupa’da yeni üslerin kurulması askeri yığınağın geçici değil kalıcı olacağını gösteriyor. Temsilciler Meclisinde konuşan ABD Genel Kurmay Başkanı Mark Milley, “Baltık ülkeleri, Polonya ve Romanya’nın NATO üsleri kurmaya çok çok istekli” olduklarını ifade ederek, daha önce bu ülkelerde geçici olan askeri üsler ve askeri yığınağın kalıcı olması gerektiğini ifade etti. Haziranda yapılacak NATO zirvesinde de bu yönde bir kararın alınması bekleniyor.
Ukrayna savaşından önce NATO tarafından başlayan doğu kanadı hamlesi, böylece Rusya ile 1997’de imzalanan “Kuruluş Senedi”nin vadesinin dolduğu anlamına geliyor. Dolayısıyla, Ukrayna savaşının nasıl ve ne zaman sonuçlanacağından bağımsız olarak, NATO “Kuruluş Senedi”ni çöpe atmakla Rusya sınırında bir adım daha kalıcı şekilde yaklaşmayı garantilemiş bulunuyor. ABD ve NATO cephesinden savaşın uzamasına dair verilen mesajlar, Zelenskiy’nin NATO üyeliğinden vazgeçmeye hazır olduğunu söylemesine rağmen bir ilerleme sağlamamasının arkasında Batı cephesinde görünenden daha derin planların olduğunu gösteriyor.
ÜÇ KOLDAN RUSYA’YA SALDIRI PLANI MI?
ABD ve NATO liderliğinde Batı’nın Rusya’yı kuşatma hamlelerine bakıldığında, askeri dizilim giderek Hitler Almanya’sının SSCB’de yönelik 1942’de üç koldan büyük sanayi kentlerine başlattığı “Büyük Savaşı” anımsatıyor. Faşist ordu Baltık üzerinden Leningrad (St. Petersburg), Polonya ve Belarus üzerinden Moskova, Balkanlar, Ukrayna, Karadeniz üzerinden Stalingrad (Volgagrad) hedef almıştı. Üç kent de kuşatılmış, ancak Kızıl Ordunun sergilemiş olduğu müthiş direniş karşısında yenilgiden kurtulamamıştı.
NATO’nun yıllardır Doğu Avrupa’da sırf iş olsun diye ya da Rusya’yı korkutmak için tatbikatlar yapmadığı, bir savaş konsepti çerçevesinde hareket ettiği her hamleden sonra daha net görülüyor. Her hamlenin bedelinin tahmin edilenden ağır olduğu Ukrayna sahasında yaşananlar gösteriyor. Bu nedenle, Rusya’nın işgal politikalarına karşı çıkarken NATO’nun büyük savaş hazırlıklarına da sessiz kalmamak gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et