küçük İskender’i anımsamak
Şair küçük İskender
Fotoğraf: Kadir İncesu
Ölümlerin ardından yazmak zordur, hele tanıdık birinin, sevdiğiniz bir insanın zamansız ölümü ardından yazmak daha da zordur. Fakat hayat bizi, bizim kuşağı ölümlerle sınıyor uzun zamandır, sevdiklerimizin ardından acılı, kırık dökük cümleler kurdurup yazılar yazdırıyor. Son yıllarda arka arkaya gelen haberlerde ne çok kaybettik, sevdiklerimizi, dostlarımızı, yakınlarımızı. Her ölümle biraz daha eksiliyor, biraz daha ıssızlaşıyorduk. Anılarımız, geçmişimiz kimsesizleşiyor, yok oluyordu.
Son zamanlarda sinema, edebiyat, tiyatro, sanat alanından ne çok sevdiğimiz, hayran olduğumuz değerli sanat insanı dostumuz, arkadaşımız ayrıldı aramızdan. Birinin acısı hafiflemeden, alışamadan daha (Ki alışabilmek zaten olanaksız) bir diğerinin kötü haberi geliyordu. 3 Temmuz 2019’da medyaya yansıyan haberde; “Bir süredir kanser tedavisi gören ve Küçük İskender adıyla tanınan Şair Derman İskender Över 55 yaşında yaşama veda etti” diyordu.
Evet değerli arkadaşım, Beyoğlu’dan, Cihangir’den komşum küçük İskender’e kanser teşhisi konulmuş, çok kısa bir ömrü kaldığı söylenmişti. İskender hemen teslim olmadı hastalığa da ölüme de direndi. İyileşmesini, bu amansız, ölümcül hastalığı yenmesini bekledik fakat olamadı. Kötü haberi bekliyor olsak da hayata meydan okumuş olan İskender’in aramızdan ayrılmasını kabullenebilmek zordu.
küçük İskender’le arkadaşlığımızın başlangıcı ‘80’li yılların ortasına uzanır. O yıllardaki ortak arkadaşlarımızdan dolayı tanımıştım, sık sık buluşuyor, görüşüyorduk. O günlerdeki buluşma mekanlarımız Beşiktaş’taki Kafe Çello ve onun biraz aşağısında bulunan, soyadını şu an anımsayamadığım Dursun’un işlettiği Kafekondu’ydu. İskender’in, henüz küçük İskender olmadığı günlerdi. Tiyatro ve şiirle ilgilenen İskender Derman Över tıp öğrencisiydi, çevresi de kendisi gibi edebiyat ve tiyatro seven gençlerden oluşuyordu.
İskender’in de sürekli geldiği Çello Kafe her kesimden genç insanın buluşma noktasıydı. İskender şiirlerini yazdığı kağıtları duyuru panosuna asar, okuyanlardan beğeni ve eleştiri almaya çalışırdı. Kendi şiirlerini de sevdiği şairlerin şiirlerini de etkileyici güzel okurdu. Tiyatroyu, oyunculuğu, yönetmenliği sürdürseydi eminin o alanda da çok başarılı olur, farklı çalışmalar yapar adını yine yazdırırdı tarihe. Şiirde kararlı, inatçı ve inançlıydı ve çok çalışarak başardı Derman İskender Över’den, adını erken yaşta tarihe yazdırmayı başaran şair Küçük İskender yaratmayı.
İskender gerçek bir marjinal ve “öteki”ydi, farklıydı. Kendi seçtiği hayatı yaşadı, reddederek yaşadı. Yaratıcıydı, özgündü, kendine hastı. İstese reklam ajanslarında çalışır paralı bir hayatı olabilirdi. İstemedi, reddetti. Küçük İskender’in, köprü altı sonrası Beyoğlu’nun yeniden keşfedilmesinde, gençliğin kültür sanat ve eğlence merkezine dönüşmesinde önemli ve öncü bir rolü vardır. İskender’le aynı dergilerde yazdık, aynı mekanlarda yaşadık, çok ve güzel anılar biriktirdik. 2000 yılının başında Halil Barutçu ile birlikte yayımladığımız, yayın yönetmenliğini yaptığım UÇ Edebiyat dergisinin de önemli ve sürekli yazarlarındandı İskender. Ne zaman şiir istemeye gitsem çekmecesinde bana, UÇ’a verecek bir şiiri olurdu. Arkadaşımdı, dostumdu. Veli Bar’da yaptığı şiir akşamlarından çıkışta evinde batak oynar eğlenirdik.
Hayatı dolu dolu ve kimseye hesap vermeden, istediği gibi yaşadı küçük İskender. “Öteki”, olmanın, marjinalliğinin, başına buyrukluğunun, hayata başkaldırmanın ve meydan okumanın bedelini de ağır ödedi. Her ölüm gibi erken ve zamansız oldu aramızdan ayrılışı. Şiirinde yazdığı gibi, ölümünden sonra karakutusu bulunamayacak belki de.
“ne bir aşk zerafetine bir hayal tabiri.
küçücük ömrümhep rüzgar gülleri kokacak!”
“küçücük kabrim
bir çocuk kalbi gibi haylaz olacak!”
Küçük İskender ölümünden sonra ne yapılması gerektiğine dair bir soruya şu şekilde cevap vermişti: “Ben öldükten sonra nasıl bir ritüel olur diye düşünürsek, mesela Can Baba’nın mezarına şarap dökmek gibi bir şey de istemem ben. Benim arkamdan domuz gibi içsinler de istemem. Kim ne yapmak istiyorsa yapsın o beni ilgilendirmez de, benim istediğim benim öldüğümü duydukları gün mesela dansa gitsinler isterim. Yani dansa gitmeyenler dansa gitsin. Bir gün önce dansa gidenler de uzun zamandır çok özledikleri sevgililerini arasınlar. O arayanlar varsa ne bileyim parti versinler o gece, yani çok eğlensinler. Ben öldüm diye eğlenmesinler, böyle bir adam yaşadı diye eğlensinler.”
“Ben Ölürsem” şiiriyle bir kez daha anımsayalım küçük İskender’i:
Ben ölürsem kara kutumu bulamayacaklar
ne bir aşk zarafeti
ne bir hayal tabiri.. küçücük ömrüm
hep rüzgar gülleri kokacak!
bir sinek cenazesinden dönmüşüm de sanki
ağzım burnum kanyak
denizden yeni çıkartmışlar yağmurun ölüsünü
mevsimlerden napalm günlerden ilkbahar
hummalı sabrımın glayöllü dağ köyleri
sana hasret şakımak mı yakışacak
çok arayacak çocukluğum esas sırrını
benim yüzüm bir kedi amipidir
ben ölürsem o kendiliğinden çoğalacak!
ben ölürsem kara kutumu bulamayacaklar
ne bir buz yorgunluğu
ne bir sinema perdesi yırtık… küçücük kabrim
bir çocuk kalbi gibi haylaz olacak!
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04