NBA takvimi değişmek zorunda
Fotoğraf: Keith Allison/Wikimedia Commons (CC BY-SA 2.0)
Eskiden haftada bir maç herkes için yeterliydi. Hafta sonu gelince maçımızı izler, keyfimize bakardık. Çok meraklıysak rakiplerin maçlarını da izlerdik ya da kentimizde, muhitimizde stat varsa ona giderdik. Avrupa kupaları bizim de düzenli şekilde boy gösterdiğimiz bir yer haline gelince “haftada iki maç”a alıştık. Sonra yoğun takvimden şikayet eden teknik direktör ve futbolcuların sayesinde aslında “haftada üç maç” izlediğimizi fark ettik. Biraz daha büyüyünce NBA’le tanıştık. Aman Allah’ım! İki güne bir maç! Hele bir de televizyon yayınları başlayınca her gün “maç keyfi” sağlayan bu takvimin hastası olduk. Bu yoğunluğun oyuncular ve genel olarak spor üzerindeki etkisini sorgulamadık. “NBA’de normal sezonda neden 82 maç var?” Bu absürt rakam zaman zaman aklımızı kurcalasa da üstüne düşmedik. Ta ki verimliliği çok daha isabetli bir şekilde ölçen mekanizmalar devreye girene kadar. Sonra takımlar daha hızlı oynamaya, daha fazla üçlük atmaya ve yıldızlarını daha fazla dinlendirmeye başladı. Artık NBA’de neden bu kadar çok maç olduğunu soranların sayısı hiç olmadığı kadar fazla. Onlara en son NBA Başkanı Adam Silver da eklendi. Giannis Antetokounmpo, Kevin Durant, Stephen Curry, Klay Thompson, Joel Embiid, Luka Doncic, LeBron James, Anthony Davis, Devin Booker, Ja Morant, Paul George, Kawhi Leonard, Kyrie Irving, James Harden gibi ligin en büyük yıldızlarından oluşan uzun bir listenin 70 maçın altında sahaya çıktığı, 82 maçın tamamında oynayanların sayısının bir elin parmaklarını geçmediği bir sezonun ardından Silver, bu sorunu çözecek formüller üzerine düşündüklerini dile getirdi.
“2 güne 1 maç” düzeni aslında bir NBA geleneği değil. Malum, ABD’nin folklorik sporu beyzbol, ülkenin diğer geleneksel sporlarından çok daha farklı bir spor. Ne Amerikan futbolu ve hokey kadar sert, ne basketbol kadar hızlı. Sakatlık riski bu sporlardan çok daha az ayrıca o kadar yorucu da değil. Yalnız futbolun aksine bu açık hava sporunun nazlı bir yanı var: Yağmur altında oynanmıyor. Dolayısıyla yağışın az olduğu bahar ve yaz aylarında, takımların neredeyse her gün maç yaptığı sıkışık bir takvimde oynanıyor beyzbol. Hokey, 1. Dünya Savaşı sonrası Kanada ve ABD’nin sanayi kentlerinde kurulan takımlarla ligleştiğinde beyzbolun ticari başarısını kapalı salonlarda yakalamayı hedefliyordu. Bu yüzden beyzbol sezonu biterken başlıyor, başlarken bitiyordu. Hokey salonu sahipleri, maç sayısının kısıtlı olduğu bu spordan beyzbol kadar para kazanamayınca hokeysiz günleri basketbolla değerlendirmek istediler. Artık bir hokey, bir basketbol maçı oynanıyordu. 1950’ler sonrası her iki ligin normal sezonu da 70’er maçtı. “2 güne 1 maç” modeli hokey ve basketbolla birlikte neredeyse her gün maç demekti. Her iki sporun popülaritesi de beyzbolun yanına yaklaşamıyordu gerçi ama salon sahipleri maksimum verim elde ettikleri bir sistem kurmuştu. NBA normal sezonu, 1961/62’de 80, 1966/67’de 81, 1967/68’de 82 maç üzerinden oynanmaya başladı. NHL de ona paralel bir seyir izledi. Ancak artık “salon sahipliği” belirleyici değildi. TV gelirleri çok daha önemli hale gelmeye başladı ve takım sahipleri de farklılaştı. Bu sırada oyun da epey değişti, fiziksel açıdan çok daha zorlayıcı hale geldi.
Bir zamanlar “Salon boş kalmasın” diye salon sahiplerinin örgütsüz oyuncu grubuna dayattığı yoğun takvim halen kullanımda. Çünkü daha fazla maç daha fazla para demek. Hem TV anlaşmaları hem de halen birçoğu kapalı gişe oynayan NBA takımlarının salon gelirleri bakımından… Ancak bir tehlike ufukta beliriyor. NBA’de normal sezon oyunu, yani “ürün” alarm veriyor. Play-off gelene kadar “gerçek basketbol” izlemediğimiz aşikar. Bu yüzden takımlar yıldızlarını mümkün olduğunca dinlendiriyor, buna rağmen sakatlıkların önüne geçilemiyor. Adam Silver ve NBA ciddi bir kararın eşiğindeler. Ya tedrici hamlelerle normal sezonu kısaltıp her maçın daha kaliteli bir ürün haline gelmesini sağlayacak adımları atacaklar ya da NBA normal sezonu bir şov ligi olarak kendi kendini tüketecek, bayağılaşacak ve lig prestijini yitirecek.
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25