11 Nisan 2022 11:00

Polemiğin neoliberal dönüşümüne bir örnek: İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

İbrahim Karagül Fotoğraf: Yeni Şafak

Paylaş

Türkiye basın tarihi ağır sözlerin kullanıldığı kalem kavgalarına tanıktır. Emin Karaca, ‘Türk Basınında Kalem Kavgaları’ adlı kitabında bu açıdan iyi bir derleme sunar. Hüseyin Cahid, Arif Oruç, Nâzım Hikmet, Peyami Safa, Necip Fazıl, Çetin Altan ve başka pek çok ismin yakın tarihimize kadar uzanan polemik dökümünü sunan bir çalışmadır bu.

Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel tarafından, 1924 ile 1931 yılları arasında çıkarılan aylık edebiyat ve magazin dergisi Resimli Ay’da Nâzım Hikmet, “Putları yıkıyoruz” başlığı altındaki polemikleriyle sivrilmişti. Hikmet, Resimli Ay yazarları için, “Gözlerini dogmaların kör ettiği vatan haini komünistler” ifadelerini kullanan Yakup Kadri’ye, yoksulluktan perişan haldeki halkın parasıyla İsviçre’de tedavi gördüğünü ima ederek, Resimli Ay’ın haziran 1929 tarihli sayısında şu sözlerle yanıt verir:

“Ben ki bileklerimde tel kelepçeyi/ bir altın bilezik gibi taşımışım,/ ben ki ilmikleri sabunlu iplere bakıp/ kıllı kalın ensemi kaşımışım,/ tehdidine pabuç/ bırakır mıyım hiç? (…) / Haki ceketli ölülerin ceplerinden/ çalarak parasını/ satın aldın kendine-/ İsviçre dağlarının havasını.”

Neoliberal dönüşüm dönemiyle birlikte basındaki polemik dili de dönüşüme uğrar. İktidar cephesi açısından, edebiyat, tarih ve felsefeyle beslenen polemik dilini akçeli ilişkilerin dünyasında şekillenen fikri derinlikten uzak kara propaganda dili almaya başlar.

Bu dönüşümün izlerini tek bir vücutta izlemek ise ilginçtir. Bir gün Twitter’de Mehmet Bekaroğlu’nun, İbrahim Karagül için, mealen, “Bu çocuk eskiden analitik düşünen bir çocuktu” diyerek Karagül’ün geçirdiği dönüşüm karşısındaki şaşkınlığını ifade ettiği anımsıyorum.

1995 yılında çalışmaya başladığı Yeni Şafak’ta 2012 yılı temmuz ayında genel yayın yönetmeni olan Karagül, 8 yıl sürdürdüğü bu görevini, 2020 yılının aralık ayında bırakmıştı.

Karagül, 8 Nisan 2022 günü de Twitter hesabından şu paylaşımı yaptı: “Yeni Şafak’taki köşe yazılarım bugün itibariyle sona erdi. 21 yıl aralıksız yazdım. Dünyada olan biten birçok konuyu ilk kez, yeni cümlelerle buradan aktardım. ‘Türkiye Yükselişi’ için öncü sözler söylemeye çalıştım. Yeni Şafak’a, Albayrak ailesine minnetlerimi sunuyorum.”

Bekaroğlu’nun da işaret ettiği gibi, Karagül’ün yöneticilik dönemi öncesi yazılarında analitik bir tartışma üslubu dikkati çeker. En azından, iktidar cephesinin yazarlarının güncel meselelere nasıl baktığını izlemek için bakma ihtiyacı duyardınız.

Karagül’ün, Yeni Şafak’ta, gazetenin manşetine de taşınan yöneticilik dönemi yazıları ise fikri kaliteden uzak, megaloman bir ruh halinin izlerini taşıyan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yüceltmek ve muhalefeti düşmanlaştırmak üzerine kurulu bir sistematiğe sahiptir. Bu, Karagül’ün sosyal medya paylaşımlarında da sıkça rastlanan bir dildir. Yeni Şafak’taki köşe yazılarının sonlandığını duyururken kullandığı, “Türkiye Yükselişi için öncü sözler söylemeye çalıştım” ifadesi bile kendisini koyduğu yeri, o ‘yüce makamı’ ima ediyor.

31 Mart 2019 yerel seçimlerinde AKP’nin İstanbul’u kaybetmesinin ardından, genel yayın yönetmenliği sürerken Yeni Şafak’taki köşesinde yazdığı ve gazetenin manşetine taşınan yazısında “İstanbul’da seçimler mutlaka yeniden yapılmalı” diyen Karagül, şu ifadeleri kullanıyordu: “Ekrem İmamoğlu bir ‘proje’dir.”, “Bu; ikinci ‘Baykal kumpası’dır.”, “Seçime ‘müdahale’ edilmiştir.”,  “ABD ve FETÖ bu işin neresinde?”, “Mesele seçim değil, çok daha ötesidir..” (5 Nisan, 2019) O seçimler bu tür yazıların baskısı ve YSK’nin marifetiyle yenilendi. Ancak yenilenen seçimlerde fark çok daha fazla açıldı.

Mehmet Bekaroğlu, TV 5’te 11 Nisan 2019 günü katıldığı ‘Kulis Ankara’ programında Karagül’e şöyle sesleniyordu: “İbrahim Karagül gelsin cevap versin. Kaç lira ile geçiniyordu, şimdi kaç lira ile geçiniyor? Ben söyleyeyim bugünkü rakamlarla 3 bin lira ile geçinen adam şu anda 50 bin lira ile geçiniyor. Dünyaları döndü. Kaynak temel olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve iştirakleridir arkadaş. Bunlar kesilecek. Bu panikle bunları yazıyor. Birincisi bu, ikincisi partinin içinde çok ciddi kavgalar var. Gruplar var. Pelikanlar var, ördekler var, kazlar var. Öyle büyük kavgalar var ki, ölüm kalım. Hakikaten onlar için bir beka problemi.”

O süreç aslında Karagül’ün kendisine biçtiği o ‘yüce makam’ın da sarsıldığı, kendisi için irtifa kaybının hızlandığı süreçtir. İrtifa kaybının başladığı süreç ise 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasıydı.

Karagül’ün yayın yönetmenliğini bırakmasına ve köşe yazılarının sonlanmasına giden sürece dair, ‘içeriden’ duyduğumuz çok çeşitli söylentiler var. Ama bu bir dedikodu yazısı olmadığı için onlara girmiyoruz. Yazılarının son bulmasına dair gerekçenin ise gazetede Pakistan’da İmran Han’a dair yer alan haberle tam aksi yönde kaleme almış olduğu yazısının patronaj tarafından yayımlanmaması olduğu söyleniyor. Bunu, enerjisini çoktan kaybetmiş bir ilişkinin artık ruhen de son bulması olarak okuyabiliriz. 

Ezcümle, İbrahim Karagül, polemik dili ve gazeteciliğin neoliberal dönüşüm süreci içindeki yozlaşma serüveninin aynı vücuttaki seyrini anlatır bize. Güç seviciliği, megalomanlık, düşmanlaştırma, paranoya ve nefret dilinin, sonunda o dilin sahibini de yiyip bitirdiği bir serüvendir bu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa