İnsan haklarının korunmasında sorumluluk
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/181718.jpg)
Fotoğraf: Forgemind ArchiMedia/Flickr (CC BY 2.0)
İnsan hakları hukukunda ta başından beri, insan haklarının korunmasında -bu anlayışın doğal sonucu olarak ihlallerde de- sorumluluk devletlere aittir.
İki belge, devletlerin sorumluluğunu çok net ifade ediyor. İlki, kısa adı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirisi (9 Aralık 1998), ikincisi de daha yeni, ağustos 2021 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 15 No’lu Protokol’dür. Protokol, Sözleşme’nin başlangıç metninin son paragrafında insan haklarının korunmasından esas olarak devletlerin sorumlu olduğunu vurguluyor.
İnsan haklarının korunması ödevi/yükümlülüğü devletlere ait olunca doğal olarak ihlallerdeki sorumluluk da devletlere ait oluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de oluşturduğu içtihatta bu sorumluluğu/yükümlülüğü, pozitif ve negatif yükümlülük olarak tasnif ediyor, değerlendiriyor. Negatif yükümlülük, ihlal etmeme yükümlülüğüdür. Söz gelimi devletin güvenlik görevlisi, polisi, askeri ya da daha genel bir ifade ile kamu görevlisi işkence yapmayacaktır. İşkence yasağına, mutlak yasağa uyacaktır. İnsanların “İşkence görmeme hakkı” diyelim biz buna, bu hakka saygı duyacaktır. Devletler, söz gelimi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf devletler hem 1. maddede saygı yükümlülüğü taahhüdünde bulunuyorlar hem de 13. maddede kamu görevlileri yükümlülüklere aykırı hareket ettiklerinde yaptırım uygulayacaklarını taahhüt ediyorlar. Devletler hem kamu görevlileri eliyle ihlalde bulunmayacaklarını taahhüt ediyorlar (negatif yükümlülük) hem de insan haklarının ihlal edilmemesi için önlemler alacaklarını taahhüt ediyorlar. Buna da devletlerin pozitif yükümlüğü diyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bir başka ifade ile pozitif yükümlülük önlem alma yükümlülüğüdür. Bu yükümlülük sonuç yükümlülüğü değildir. Devlet gerekli ve yeterli önlemleri almış olmasına rağmen ihlalleri önleyememiş olabilir. Tek tek kişiler, örgütlü yapılar, topluluklar ihlallerde bulunabilirler. Devletler bireylerin, toplulukların ihlallerde bulunmaması için önlem almak zorunda. Devletler, ihlaller olduğunda soruşturmak, adli yargılama yapmak ve ihlallerde bulunanları cezalandırmak zorunda. Bunlarla ilgili kurumlar, mekanizmalar oluşturmak, yasalar çıkarmak, usule ve esasa yönelik mevzuat oluşturmak, kadrolar yetiştirmek devletlerin yükümlülükleri arasındadır.
Buraya kadar genel bilgileri aktardık. Eksiklerimiz olabilir. Son 30-40 yıllık dönemde yeni bir durum var artık.
Yeryüzünde Birleşmiş Milletler üyesi 193 devlet var. İnsan hakları ihlallerinden yalnızca devletlerin sorumlu olduğu tezini aşındıran gelişmelere tanık oluyoruz. Aslında yalnızca değil “esas olarak” deniyor. İfadede sorun var.
Peki nedir gelişme?
Çok uluslu şirketlerin sorumluluğu ne olacak? İşletmelerde insan hakları bakımından sorumluluk ne olacak?
Birkaç yıl önceydi sanırım, Güney Kore merkezli Samsung’un bütçesinin Türkiye devletinin bütçesinden fazla olduğuna dair haberler vardı. Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu geçen yıl 17 Mart 2021 tarihinde yaptığı basın toplantısında, “Samsung’un 2020 yılı geliri; 1 trilyon 600 milyar lirayken Türkiye’nin 2020 bütçe geliri 1 trilyon 29 milyar 493 milyon lira!” Destek için savaşa gittiğimiz Güney Kore’de bir şirketin cirosu ülkemizin gelirleri toplamından daha fazlaysa başka misale gerek yok!” demişti.
Bütçe karşılaştırmaları da yapılabiliyor. Samsung’un bütçesinin 240 milyar dolarları aştığı, Türkiye bütçesinin 160-170 milyarlarda olduğuna dair bilgiler de var.
Bu büyük sermaye gruplarının insan hakları hukuku bakımından insan haklarının korunmasında sorumluluğu, yükümlülüğü, ödevi yok mu? Mesela ekonomik ve sosyal haklar bakımından sorumluluk. Sendikal haklar bakımından sorumluluk. Çevre hakkı bakımından sorumluluk. Sağlık hakkı ve çalışma koşulları bakımından sorumluluk gibi…
Bir düşünelim derim ben.
Sadece politik olarak değil, çok uluslu şirketlerin insan hakları hukuku bakımından sorumluluklarının neler olabileceğini düşünelim…
Bir de Türkiye bakımından, işletmelerde insan hakları konusu henüz yabancısı olduğumuz bir konu…
Bu konuyu da düşünelim.
Evrensel'i Takip Et