1 Mayıs’a giderken eğitim emekçilerinin durumu

Fotoğraf: @egitimsenist'in Twitter hesabından alınmıştır
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre Türkiye’de 775 bin kadrolu, 114 bin sözleşmeli olmak üzere 889 bin öğretmen görev yapıyor. Özel okullarda çalışan öğretmen sayısı 162 bin. Kamuda görev yapan öğretmenlerin yüzde 56’sı kadın, yüzde 44’ü erkek iken, yüzde 65’i 40 yaşın altında. Öğretmen dışında kadrolu ve sözleşmeli statüde görev yapan personel sayısı 79 bin 451. MEB verilerine göre Türkiye’de 53 bin 620 resmi eğitim kurumu olmasına rağmen 81 ilde İŞKUR’dan geçici statüde istihdam edilen toplum yararına çalışma (TYÇ) personeli sayısı sadece 42 bin.
EKONOMİK KRİZ VE EĞİTİM EMEKÇİLERİ
Uzun süredir etkisini hissettiren ve her geçen gün ağırlaşan ekonomik sorunlar, toplumun tüm kesimleri gibi, eğitim emekçilerini de derinden etkiliyor. TÜİK tarafından açıklanan resmi veriler bile resmi enflasyonun üç haneli rakamlara doğru ilerlediğini gösteriyor. Fiyatlara, faturalara yansıyan gerçek enflasyon, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan hayat pahalılığı nüfusun büyük bölümünün ağır bir borç ve geçim krizi yaşamasında neden olurken, eğitim emekçileri de bu durumdan fazlasıyla etkileniyor.
Türkiye’de eğitim emekçileri, OECD ülkeleri arasında ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından son sıralarda yer alıyorlar. Siyasi iktidar yıllardır bütçeden en çok payı eğitime ayırdığını iddia etse de, yüz binlerce eğitim emekçisi yıllardır açlık sınırına yakın, yoksulluk sınırına uzak bir yaşam sürdürüyor.
Eğitim emekçileri gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla arar hale getirildi. Hem devlet okullarında, hem de özel okullarda çalışan eğitim emekçilerinin en temel ekonomik, demokratik ve özlük haklarına ilişkin talepleri yıllardır yok sayılıyor ya da görmezden geliniyor.
ÜÇTE İKİSİ GEÇİM SIKINTISI YAŞIYOR
Eğitim emekçilerinin üçte ikisi, kendisinin ve ailesinin yaşamını sürdürebilmek için çok sayıda zorlukla mücadele ederken, özellikle son yıllarda satın alım gücündeki azalma çalışma ve yaşam koşullarını olumsuz etkiledi. Eğitim emekçilerinin üçte ikisi insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürebilmek için ek işler yapmak zorunda bırakıldı.
On yıl önce 1920 lira aylık alan 9. derece 1. kademedeki bir öğretmen 970 ABD doları alabiliyorken, bugün aynı derece ve kademede 6 bin 532 lira alan ve sözleşmeli olarak istihdam edilen öğretmen ancak 448 ABD doları alabiliyor. Son 10 yılı temel aldığımızda 9/1 derecedeki bir öğretmenin maaşındaki aylık kayıp 522 ABD doları, başka bir ifadeyle 7 bin 610 lira oldu. Benzer şekilde on yıl önce 9/1 derecedeki bir öğretmen, maaşı ile 14 çeyrek altın alabiliyorken, bugün 4 çeyrek altın ancak alabiliyor.
YÜZDE 80’İ BORÇ İÇİNDE
Yıllardır ekonomik sorunlarla boğuşan eğitim emekçilerinin yüzde 80’inden fazlası borç içinde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. OECD verilerine göre Türkiye’de eğitim emekçileri çok çalışmalarına rağmen, emeklerinin karşılığını alamıyorlar.
Eğitim emekçileri sadece çalışırken değil, emekli olduklarında da ciddi anlamda geçim sıkıntısı yaşıyorlar. Yüz binlerce eğitim emekçisinin beklediği 3600 ek gösterge uygulaması hayata geçse bile bu düzenlemenin, 2008 yılından itibaren göreve başlayanlar başta olmak üzere, emekli maaşlarındaki dramatik azalmayı telafi edecek bir artış getirmesi beklenmiyor.
ESNEK, GÜVENCESİZ VE ANGARYA ÇALIŞMA
Kamuda ve özel sektörde görev yapan eğitim emekçilerine yönelik düşük ücret politikaları, esnek, güvencesiz ve angarya çalışma örnekleri belirgin şekilde artmaya başladı. Eğitim alanında hayata geçirilen esnek çalışma ve angarya uygulamaları, eğitim emekçilerinin sadece çalışma biçimlerinin değil, iş ve görev tanımlarının da ihtiyaca göre esnekleştirilmesine neden oldu.
Yıllardır ciddi bir sorun olan öğretmen ve yardımcı personel atamalarının yapılmaması hem öğrencileri hem de eğitim emekçilerini mağdur ediyor. Okulların üçte ikisinde tek bir kadrolu yardımcı personel istihdam edilmiyor. İŞKUR üzerinden hizmet satın alınarak istihdam edilen personel mevsimlik işçi gibi yılda en fazla 10 aylık olarak istihdam ediliyor. İhtiyacın çok altında öğretmen ataması yapıldığından ülke çapında 85 bini aşkın ücretli öğretmen yasal asgari ücretin çok altında ve sigorta primleri 13-14 gün üzerinden yatırılarak çalıştırılıyor.
Ücretli öğretmenler, tıpkı ‘parça başı’ ya da ‘götürü usulü’ iş yapan işçiler gibi, sadece girdikleri ders karşılığı ücret aldıklarından, eğitim sisteminin yeni kuşak ücretli köleleri olarak istihdam ediliyorlar. Kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulaması yetmezmiş gibi, uzman öğretmenlik, başöğretmenlik gibi yeni kademeler üzerinden ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi ihlal ediliyor.
GÜVENLİK SORUŞTURMASI, MÜLAKAT, TORPİL
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kamu istihdamında güvencesiz/sözleşmeli istihdam uygulamaları benimsendi. KPSS sınavında başarılı olan çok sayıda öğretmen ya ‘güvenlik soruşturması’ ile ya da mülakat aşamasında elendi.
İktidarın istediği şekilde yaşamayan ve düşünmeyenlere yönelik olarak benimsenen ayrımcı tutumlar, mülakatlarda sorulan ve öğretmenlikle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan elemeye yönelik sorular nedeniyle KPSS’de yüksek puan alan çok sayıda öğretmenin ataması yapılmadı. Sadece son beş yıl içinde 60’ın üzerinde ataması yapılmamış öğretmen ya intihar etti ya da mesleğinden başka bir işte çalışırken iş cinayetine kurban gitti.
TALEPLERLE 1 MAYIS’A
Ağır ekonomik kriz koşullarında yaşam mücadelesi veren milyonlarca emekçi gibi, eğitim emekçileri de bir taraftan geçim sıkıntısı yaşarken, diğer taraftan en temel ekonomik, mesleki ve özlük haklarına yönelik tehditlere karşı karşıya bulunuyor.
Eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleşme uygulamaları ile kuşatılan, düşük ücrete, esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya mahkum edilen eğitim emekçileri, haklarını savunmak ve taleplerini daha güçlü haykırmak için bulunduğu her yerde 1 Mayıs alanlarında mutlaka yerini almalıdır.
Evrensel'i Takip Et