Ukrayna savaşı ve ‘ılımlı’ NATO’culuk!
NATO, AB ve ABD liderlerinin Rusya-Ukrayna krizi hakkındaki video konferansı | Fotoğraf: DHA
Ukrayna savaşında “Amerika, Avrupa Birliği, NATO ve Batı İttifakı”ndan yana açık tutum alan Hasan Cemal gibiler için çok söz söylemeye gerek yok. H. Cemal, T24’te 6 Mart’ta yayımlanan yazısında “Amerika olmasaydı Stalin’in Avrupa’yı istila etmesi, Boğazları ve Doğu Anadolu’yu işgal etmesi önlenemez; ABD ve NATO olmasaydı ‘soğuk savaş’ta demokrasi ve özgürlükler totalitarizm karşısında zafer kazanamaz; Türkiye NATO’nun, Batı İttifakı üyesi olmasaydı ve AB yoluna girmeseydi bugün demokrasi umudumuz yaşıyor olamazdı” diyor. H. Cemal, ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistlerin bugün artık kendilerinin bile dillendirmekten vazgeçtikleri yeni dünya düzeninin (YDD) bütün dünyaya “demokrasi, barış ve refah” getireceği gibi tezleri sıralamaktan; tarihin çöp tenekesine çoktan atılmış fikirlerin modası geçmiş bir savunucusu olmaktan öteye gidemiyor. Daha önemlisi Ukrayna savaşında meselenin Ukrayna’nın bağımsızlığı falan değil; iki emperyalist güç arasındaki mücadelede Rusya karşısında ABD, NATO ve batı ittifakının kazanması meselesi olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Başta da söylediğimiz gibi H. Cemal’lerin tarafı ve tutumu belli. Asıl tehlikeli olan benzer görüşlerin üstü örtük olarak savaşa karşı sosyalist bir tutum alma ve toplumsal mücadelelerin kazanımlarını koruma adına savunulmasıdır. Ahmet İnsel, Birikim’de yayımlanan “Ukrayna Savaşı Karşısında Putinciliğin Farklı Çeşitleri” adlı yazısında tam da bunu yapıyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal harekatının emperyalist bir saldırı olduğu ve Rusya’nın emperyalist emellerinin bugün ‘Putincilik’te cisimleştiği konusunda İnsel’le aynı görüşteyiz. Ama iş bunun bir adım ötesine geçmeye; ABD, NATO ve batı ittifakının Ukrayna’nın emperyalist savaşın içine sürüklenmesindeki rolüne gelince İnsel, ‘ılımlı’ bir NATO’cu olarak karşımıza çıkıyor.
İnsel’in “ılımlı Putincilik” eleştirisi adı altında savunduğu görüşleri biraz kazıdığınızda altındaki “ılımlı NATO’culuk” hemen kendini gösteriyor. Şöyle diyor İnsel: “Bu tavırda olanlar, genellikle sorunun çok karmaşık ve uzun tarihi bir arka planı olduğunu anlatarak söze başlıyorlar. Ardından NATO’nun yaptıkları, Sırbistan’ın bombalanması, ABD’nin Irak saldırısı, Libya’ya askeri saldırı gibi gerçekten menfur girişimleri sıralayarak, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını terazinin karşı kefesine koyuyorlar. Böylece Ukrayna’da yaşanan insanlık dramında iki tarafın da eşit sorumluluğu olduğunu söyleyerek, en azından ima ederek, sorunun sadece diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini söylüyorlar. Ukrayna’nın kendini savunması için ona askeri yardım yapılmasını, emperyalistler arası savaşı körüklemek olarak nitelendirip, eleştiriyorlar.”
İnsel, devamında Ukrayna’ya silah gönderilmesine karşı çıkmanın 1936’da İspanya’da Franco faşizmine karşı kendilerini savunması için cumhuriyetçilere silah verilmesine karşı çıkmaktan farksız olduğunu söylüyor. İnsel’in bu görüşlerini bağladığı nokta, bütün bu eleştirilerin amacını da açıklıyor: “Asgari bir demokratik yaşamın olduğu batılı emperyalistlerle otokratik Putin yönetiminin eşitlenemeyeceğini” söyleyerek “ılımlı Putinciler” olarak nitelediği çevreleri “Otokratik yönetimlerle batı emperyalizmlerini aynı kefeye koymak”la eleştiriyor!
Şimdi adım adım gidelim.
Birinci olarak, batılı emperyalistlerin emri altındaki Zelenskiy yönetimini savunmak ile işgale karşı Ukrayna halkının yanında olmak ayrı şeylerdir. İnsel’in hatırlatılmasından hoşlanmadığı Irak’ta ABD işgaline karşı çıkmak ile Saddam diktatörlüğünü savunmanın aynı şey olmadığı gibi.
Batılı emperyalistlerin Ukrayna savaşındaki tutumunu “Ukrayna’nın kendini savunması için ona askeri yardım yapılması” biçiminde açıklayan İnsel’e yanıtı yine batılı emperyalistlerin temsilcileri veriyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, “Zelenskiy öldürülürse B planı hazır” diyor; NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de Ukrayna ordusunun NATO’dan aldığı eğitim sayesinde Rus işgaline direnebildiğini söylüyor. Mart ayında Brüksel’de yapılan NATO liderler zirvesinden Doğu Avrupa’ya 40 bin yeni asker gönderilmesi, yeni üslerin kurulması ve silahların yerleştirilmesi kararı çıkıyor.
ABD Dışişleri Bakanı’nın savaşın taraflarından birinin sözcülüğüne soyunduğu ve NATO’nun bölgeye asker ve silah yığınağı yaptığı koşullarda durumu “Ukrayna’ya askeri yardım” ile açıklamaya çalışmak ancak batılı emperyalistlerin “demokratik değerlerin koruyucusu” olduğunu savunmakla mümkündür. Zaten İnsel de böyle yapıyor; ABD ve NATO’nun başını çektiği batılı emperyalistlerin “demokratik emperyalistler” olduklarını söyleyerek bütün demokratları ve sosyalistleri “otokratik emperyalist Putin”e karşı onlardan yana tutum almaya çağırıyor.
Siz bakmayın ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya verdiği “desteği” İspanya iç savaşında Sovyetler Birliği’nin Franco faşizmine karşı direnen cumhuriyetçilere verdiği desteğe benzetmesine. Aslında İnsel de “demokratik emperyalistler” (ABD, AB ve NATO) ile “otokratik emperyalistler”in (Putin) aynı kefeye konamayacağını söyleyerek Ukrayna savaşının iki emperyalist güç arasında bir mücadele olduğunu kabul ediyor ve bununla da kalmayarak tarafını da ilan etmiş oluyor.
Oysa biz tam da bu nedenle, ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistlerin Irak ve Libya gibi ülkelerdeki işgallerini ve yarattıkları büyük yıkımı hatırlatmaya çalışıyoruz. Yani batılı emperyalistlerin işgallerini, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini meşrulaştırmak için değil; aksine “demokratik” görünümlü emperyalistlerin de otokratik emperyalistlerden farkı olmadığını; ülkelerin yıkıma uğratılması, ekonomik kaynaklarının yağmalanması ve haklara karşı katliamlar konusunda onlardan geri durmadıklarını göstermek için! Çünkü bu gerçek görülmeden baskı altındaki ülke halklarının şu ya da bu emperyalist gücün savaş ve işgal tehdidinden kurtulmalarını sağlayacak bir mücadele hattının tutturulması da olanaklı değildir.
Eskinin “yetmez ama evet”çisi Ahmet İnsel, aynı liberal-sol aydın tutumunu Ukrayna savaşı karşısında da sergilemekten geri durmuyor. Emperyalistler arasındaki paylaşım mücadelesinin bir ön cephesi haline gelen Ukrayna savaşında da “yetmez ama NATO” diyor!
İnsel’in aralarında yer aldığı liberal-sol aydınların devlet içindeki iki gerici güç arasındaki mücadelede önemli dönemeçlerden biri olan 2010 referandumunda demokrasiyi savunmak adına “yetmez ama evet” demeleri, tek adam rejiminin önünü açmıştı. Bugün İnsel’de tipik bir temsilcisini gördüğümüz liberal-solcular, Ukrayna savaşında da demokrasi ve barışı savunmak adına “yetmez ama NATO” diyerek emperyalist savaşın taraflarından birine yedekleniyorlar. Bu tutum, emperyalist savaşı engellemek bir tarafa tıpkı “yetmez ama evet” tutumunda olduğu savaşın taraflarından birinin (ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistlerin) attığı bütün adımları ve yaptığı bütün hazırlıkları meşrulaştırmaya hizmet ediyor.
Görüldüğü gibi, işçi sınıfı ve halkların mücadelesine inanmadığı için liberal sol aydının ufku, iki emperyalist güç arasında daha “demokratik” bulduğundan yana tutum almaktan öteye gidemiyor. Oysa dünyayı adım adım sürüklendiği emperyalist savaş tehdidinden taraflardan birine yedeklenmek değil; ancak bu savaştan hiçbir çıkarı olmayan dünya işçi sınıfı ve baskı altındaki halkların birlik ve mücadelesi kurtarabilir. Bu nedenle Ukrayna savaşında da alınması gereken tutum, ABD-NATO ve işbirlikçi Zelenskiy yönetiminden yana olmak değil; işgale karşı Ukrayna halkı ile dayanışmayı büyütmek olmalıdır.
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30