Aşırı siyasallaşmış sayaçlar ve yasaklar
Fotoğraf: Pexels
Devletin veri ölçen, sayım ve istatistik yapan birtakım kurumları var. Bunlar belirli periyodlarla elde ettikleri sonuçları kamuoyuna açıklıyor; bürokratik kurumlar, kitle örgütleri, hükümet ve muhalefet partileri bu veriler üzerine söylem ve yönelim belirliyorlar. Gelgelelim kurumlar iktidarın bir uzvu gibi çalıştığından, baştakiler neyi gizlemek istiyorsa onu gizlemeye, verileri yukarıdan gelen manipülasyona göre ‘ayarlamaya’ eksiltip çoğaltmaya da açıktırlar. Günümüzde ise aşırı siyasallaşmış durumdalar. O yüzden güvenilirlikleri sürekli tartışma konusu.
Resmi sayaç kurumlarının ilan ettiği enflasyon verileri, yoksulluk ve açlık sınırı, TEFE-TÜFE oranları, iş cinayetlerinde ölenler, kadın cinayetlerine kurban gidenlerin sayısına yönelik müdahalenin yapılabilmesi için gerçekliğin eğip bükülmesi gerekir. Bunun için de araştırmanın ‘mefhum’u oluşturulur. Diyelim ki iş cinayeti ”mefhum”undan devletin anladığıyla iş güvenliği ve işçi sağlığı uzmanlarının anladığı farklıdır. Kadın cinayetlerinin resmi tanımı kamuoyununkine ve hâlâ hukuk kaygısı duyan adliye mensuplarınınkine denk değildir. Sonuç düşük çıksın diye özenle seçilmiş, yaygın olmayan tüketim maddeleriyle hesaplanan enflasyon oranıyla çarşı pazarda günlük tüketim alışverişi sırasında deneyimlenen oran aynı değildir.
Tam da bu yüzden, gerçek verilere ulaşmak üzere ‘sivil’ kurumlar oluşturulmuş, DİSK’in yaptığı gibi kimi sendikalar araştırma merkezleri kurmuştur. Bazı kitle örgütleri doğru verileri toplayabilmek için olağanüstü bir çaba harcıyorlar. Bu kurumların yayımladığı rakamlarla siyasallaşmış sayaçların verileri arasında son yıllarda büyük açıklıklar oluştu. Hiper safhasına geçmeye ramak kalmış enflasyonun resmi rakamlarla örtülemez hale geldiği şu sıra dışı zamanlarda eskiden göze batmayan ENAG, daha önce gündeme getirilmeyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve belki daha başkaları da göze batar hale geldi. Kriz derinleştikçe rakamlardaki ara iyice açılıyor.
Bu hafta içinde iktidar partisi TÜİK’in onaylamadığı metodolojiyi kullanan ve ona alternatif olacak şekilde veri yayımlayacak olanlara hapis cezası getiren bir yasa taslağı hazırlamış bulunuyor. Yani enflasyon oranını yarı yarıya düşük çıkaran TÜİK’in kullandığı yöntemi kullanmazsanız kendinizi hapiste bilin.
Yine bu hafta içinde CİMER’e gelen şikayetleri değerlendiren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 2010 yılından bu yana faaliyet yürüten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hakkında kapatma davası açtı. Kapatma davasının gerekçesi “Kadın haklarını savunmak kisvesi altında aile mefhumunu yok sayarak aile yapısını parçalamak.” Platformun Genel Sekreteri Fidan Ataselim haklı olarak, “Somut hiçbir olguya dayanmayan başvuruların kuvvetli suç şüphesi oluşturmasının kabul edilemez olduğunu” söylüyor.
Gerçekten de bir platformun, ‘sivil toplum örgütü’nün aile mefhumunu yok saydığı ve aile yapısını parçaladığı savcılık makamınca nasıl iddia edilir ya da nasıl kanıtlanabilir? Aile parçalama fiiline kadın hakları kisvesi nasıl giydirilir? Hiçbir somut yanı yok bu iddianın. Bu durumda iddia makamının kendisini gülünç duruma düşürmek gibi bir kaygısı yok mudur? Hayır. Çünkü artık bundan rahatsız olan yok.
Rahatsızlık yaratan konu sadece şu: 2010 yılından bu yana kadın cinayetleriyle ilgili veri yayımlayan oluşumun hazırladığı raporların kadın cinayetlerinde gelinen tahammül edilemez düzeyi alenileştirmesi. Ataselim “Devlet de birkaç yıldan bu yana veri yayımlamaya başladı ancak şüpheli kadın ölümleri ile ilgili veriler yayımlanmıyor” diyor. Çünkü neyin cinayet neyin olmadığı artık çoktan beri tek başına hukuk sisteminin karar verdiği bir şey değil. Burada yeni bir mefhum ve yeni bir içtihat oluştu.
Devam edelim. Sol’a söyleşi veren İSİG (İşçi Sağlığı İş Güvenliği) Meclisi Gönüllüsü Av. Balım İdil Deniz hayatını kaybeden işçilerin sayılara indirgenemeyeceğinin altını çiziyor ama gerçek sayılara ulaşamamanın da en önemli sorunlardan biri olduğunu söylüyor. Bunun sistemle ilgili pek çok sebebi var ama bir sebebi de verilerin gizlenmesi ve yine karşımıza çıkan “mefhum” sorunu. İş cinayetinin hangi durumda iş cinayeti sayılacağı patronlar meclisi ve yönergeleri tarafından belirlendiği sürece İSİG’in raporlarında hayatını kaybeden işçilerin sayısı ‘en az şu kadar kişi’ rezerviyle kapsanmaya devam edecek.
Kısacası veri toplama ve sayma işi her an her saniye bir siyasi mücadele konusu haline geldi. Enflasyon verileri ücret ve maaşların olması gereken düzeyini, iş ve kadın cinayetlerinde ölenlerin, işsizlerin sayısı ise güvenlik ve insanca yaşam sorununun çözümünü bir talep haline getirdiği ölçüde istatistik de bir kavga alanı.
Sayılar bunlar iktidarın yalanı, mağdurun ise kalkanı.
- Serenay'a kayyım atansın olsun bitsin! 17 Ocak 2025 04:35
- Okulun ebedi paydos zili 10 Ocak 2025 04:54
- Metinler daima yaşar 08 Ocak 2025 04:34
- Dünyayı uyandırmak değil, uyutmak için miting 03 Ocak 2025 04:58
- Türk-iş toplu sözleşme masasını devirirken kime sordu? 27 Aralık 2024 06:40
- Çakma halk devrimi, imitasyon Che Guevera 20 Aralık 2024 05:33
- Suriye'de bitmedi, sürüyor, sürecek o kaos... 13 Aralık 2024 05:00
- Aile hekimliği yönetmeliğinin yakın sonucu güvencesizlik, şiddet ve çeteleşmedir 06 Aralık 2024 06:10
- 28 Şubat yaşıyor, yaşatılıyor! 01 Aralık 2024 04:58
- Gerisi gözaltı, yasak 29 Kasım 2024 06:25
- Ya bendensin ya da her şey kötü olacak 22 Kasım 2024 06:27
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48