‘Spor kenti’ yaratmanın adresi olimpiyat değil
Ekrem İmamoğlu | Fotoğraf: DHA
2003-2018 arasında 11 kentte, yöneticilerin “olimpiyat” hayali suya düştü. Hamburg, Münih, Davos ve Sion’da halk oylamaları; Boston, Budapeşte ve Graz’da olimpiyat karşıtı muhalefetin gündeme getirdiği halk oylaması önerileri; Krakov, Oslo, Roma ve Stockholm’de ise kent yöneticilerine yönelik oluşturulan politik baskı olimpiyat ev sahipliği ihtirasının kısa sürmesine yol açtı. Olimpiyat karşıtı hareketin tarihinde kritik bir dönemeç olan bu 15 yılda referandumlar aktivistlerin deyimiyle “Olimpik vampirin kalbine saplanacak tahta bir kazık” haline geldi ve ciddi bir politik müdahale aracı oldu.
1972’de ev sahibi ilan edildikten sonra oyunları reddeden ilk kent olarak tarihe geçen Denver, haziran 2019’da bir ilke daha imza attı. Aktivistler, 2030 Olimpiyatları için olası bir adaylık girişimini savuşturduktan sonra gelecekteki olimpiyat adaylıkları için kamu kaynakları kullanılmadan önce seçmen onayını gerektiren bir önlemi oy pusulasına ekletti.
Aynı dönem, olimpiyatların “çiçek, böcek, spor”dan fazlası olduğunu, sosyal, ekonomik, çevresel çok sayıda yıkıcı sonucu beraberinde getirdiğini ortaya koyan akademik çalışmaların, kitapların, haberlerin, halk örgütlenmelerinin de dönemiydi. Maske düşerken IOC eskisi gibi devam edemeyeceğini anladı. Önce “Ajanda 2020” sonra “Yeni Norm” girişimleri IOC’nin de hızla çakılan olimpik imajın akıbetinden rahatsız olduğunu gösteren adımlardı. Esas hamle ise haziran 2019’da ev sahibi adaylığı için teklif verme sürecinin radikal biçimde değiştirilmesiyle yapıldı. Los Angeles 2028’deki metot izlenerek adaylık ve oyunlar arasındaki geleneksel 7 yıllık süre Olimpiyat Tüzüğü’nden çıkarıldı. IOC bunu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da dile getirdiği üzere “Kentler arası rekabeti önlemek”, “Adaylık maliyetini azaltmak” ve “Adaylık sürecinin çok fazla kaybeden yaratması” gibi gerekçelerle açıkladı. İmamoğlu şu anki modelde “Yarıştan çok dönüşüm ve gelişimin hedeflendiğini” iddia ediyor. Olimpiyat karşıtları ise esas niyetin son 20 yılda en az 11 kente geri adım attıran demokratik süreçleri es geçme çabası olduğunu düşünüyor. Eskiden kentler arası rekabetin geleneksel ritmi sayesinde olimpiyat karşıtı grupların daha düzenli bir takvim içerisinde örgütlenip iş birliği yapması mümkündü. Şimdiyse IOC, ev sahipliğini çok daha önceden belirleyerek bir kenti 10 yıllığına kendine bağlayabiliyor. Bu da olimpiyatlarla birlikte gündeme gelen her türlü yan etkinin daha uzun süreli olması anlamına geliyor.
Ekrem İmamoğlu, Sözcü’deki röportajında eleştirel olimpiyat külliyatından beslenen sorularla karşılaşmamanın da rahatlığıyla artık alıştığımız bir olimpik illüzyon tablosu çiziyor. “Barış misyonu”, “spor-kültür hareketi”, “olimpik kent” vurguları… Bu kadar klişenin bir de yerel kamuoyunu yakalayacak Lozan referansıyla birleşmesi IOC Başkanı Thomas Bach’ın hoşuna gitmiştir muhakkak. (Röportajın başlığı “Lozan’daki zaferimiz İstanbul’da taçlanmalı” idi)
“İrade beyanında bulunduğumuz andan itibaren aykırı bir ses duymadık” diyen İmamoğlu’nun iddiasının aksine olimpiyatların gerçek anlamına dair epey yazıp çizdik.* Bunların dikkate alınması için sokaktan güçlü bir ses gelmesi gerektiği aşikar. Tabii memleketin bunca derdinin arasında buna sıra gelir mi emin değilim. IOC’nin yeni ev sahibi belirleme takviminin bir başka avantajı da bu. Halk ne olduğunu anladığında artık her şey için çok geç oluyor. Bu, bizim gibi sayısız dertle boğuşan toplumlar için çok daha geçerli.
***
Son olarak İmamoğlu röportajda halka “Hangi koşulda olursanız olun spor yapın” diyor. Çok güzel bir temenni. Ancak o koşulları tanımlamak gerekiyor. Geçtim günde 12-13 saatini iş+yolda geçiren milyonlarca İstanbullu yetişkini, kaç mahallede çocuklar spor yapabilecekleri alanlara sahip? Hedef gerçekten “spor kenti” yaratmaksa yapılacak şey gittiği her yerde milyonlarca dolarlık kamu kaynağını yutan olimpiyatlara ev sahipliği yapmak değil, o kamu kaynağını her mahalleyi ücretsiz, erişilebilir spor alanlarına kavuşturmada kullanmaktır.
* Bkz: “Olimpiyatlara neden hayır diyoruz” yazı dizisi.
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25