18 Nisan 2022 00:40

Bir araştırmanın satır araları

İstiklal Caddesi'nde yürüyen insanlar, kalabalık

Fotoğraf: Hasan Yıldırım/DHA

Paylaş

Pek çok kamuoyu araştırmasının sonuçları yorumlanırken, ortak mesaj arama eğilimi baskındır. Sanki araştırmaya katılanlar yekpare bir kitleymiş gibi, ‘Şu mesajı verdi’ denilerek belli başlı sonuçlar haber başlıklarına taşınır. Oysa o araştırmalar satır aralarıyla birlikte okunduğunda birçok farklı gerçekliğe ilişkin fikir verir.

 “The German Marshall Fund”ın (GMF) Türkiye, Avrupa ve Küresel Konular Programı kapsamında gerçekleştirdiği “Avrupa Birliği Algıları” araştırmasının geçtiğimiz hafta yayımlanan sonuçları da böyle yansıdı. Araştırmanın en çarpıcı bulgusunun, Türkiye’de gençler arasında Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefine desteğin yüzde 75 gibi yüksek bir oranda çıkmış olduğu, hem bu araştırmanın sunumuna dair haber metninde, hem de araştırmaya dair haber ve yazılarda öne çıkan yön oldu.

Peki bu yanlış mı? Değil. Ama bu ‘Türkiye’de gençler başta olmak üzere, AB’den yana olanlar demokratik değerleri onaylıyor’ biçiminde okunursa bu genelleme araştırmanın ortaya koyduğu diğer sonuçlarla birlikte açılmaya muhtaç haline geliyor. Türkiye’de kendisine bir gelecek göremeyen gençlerin bir gelişmişlik düzeyi olarak AB’yi bir umut olarak gördükleri belki daha gerçekçi bir sonuç olarak kabul edilebilir.

Nedenine gelince. ‘Türkiye’nin AB İçin Yaptığı Değişiklikleri Onaylama’ başlığı altında ‘Onaylıyorum’ diyenlerin neden onayladıklarına dair geçtiğimiz yıl ve bu yılın oranlarıyla birlikte ortaya konulan veriler ilginç. 27 ilde 2 bin 180 kişiyle, bu yılın mart ayında yüz yüze yapılan görüşmeler üzerinden gerçekleştirilen bu araştırmada “Düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğü için gerekli koşulların oluşturulmasını” seçeneğini onaylayanlar yüzde 43.4. Bu oran geçtiğimiz yıl yüzde 47’ymiş.

Ama ‘milli hassasiyetler’ bakımından daha ayrıntılara inildiğinde bu oranlardaki farklılaşma dikkat çekici. Örneğin, “Vatandaşların ana dillerinde öğrenim görmelerini engelleyen yasaların kaldırılmasını” onaylayanlar geçen yıl yüzde 41.7 düzeyinde iken bu yıl yüzde 38.3. ‘Vatandaşların ana dillerinde radyo ve televizyon yayını yapmalarını engelleyen yasaların kaldırılması’nı onaylayanlar ise geçtiğimiz yıl yüzde 39.9 iken bu yıl yüzde 37.6.

‘İdam cezasının her suç ve herkes için kaldırılmasını’ onaylar ise geçtiğimiz yıl yüzde 27.9 iken bu yıl yüzde 30.4 olarak çıkmış. Türkiye’de devlet ve devlet eksenli medyanın propaganda söylemindeki sinir uçlarına doğru devam edelim. ‘Yunanistan’la olan sorunların karşılıklı tavizler verme yoluyla çözümlenmesini’ onaylayanlar geçen yıl yüzde 20.9 iken, bu yıl yüzde 18.7. ‘Kıbrıs’taki mevcut sorunların karşılıklı tavizler verme yoluyla çözümlenmesini’ olumlu bulanlar geçtiğimiz yıl yüzde 19.7 iken, bu yıl yüzde 17.7.

Diğer yandan, ‘Türkiye’nin Avrupa İle İlişkileri’ başlığı altındaki seçeneklere verilen yanıtlar da, araştırmanın sonuçlarını doğru okumak bakımından önemli veriler sunuyor. ‘Avrupa Türkiye’de PKK gibi bölücü örgütlerin güçlenmesine yardım etmiştir’ seçeneğini onaylayanlar yüzde 69.9, bu yıl 62.1. ‘Avrupalı devletler, geçmişte Osmanlı devletini bölüp

parçaladıkları gibi, şimdi de Türkiye’yi bölüp parçalamak istemektedirler.’ seçeneğini onaylayanların oranı ise geçtiğimiz yıl yüzde 62.4 iken bu yıl yüzde 51.8.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali döneminde yapılan bu araştırmanın sonuçları Türkiye’de Rusya’ya dair bu savaş öncesindeki görece olumlu bakışın daha olumsuza doğru evrildiğini ve Rusya’nın Türkiye için tehdit sıralamasında ön sıralarda görüldüğünü ortaya koyuyor.

Verilerden anlaşıldığı kadarıyla iktidar ve iktidar eksenli medyanın AB’ye dair olumsuz propaganda yürüttüğü dönemlerde AB’ye dair kuşkuları ortaya koyan oranlar daha yüksek çıkarken, sınırdaki savaş nedeniyle gözlerin Rusya’ya çevrildiği ve AB ile ilişkilerde görece daha olumlu söylemlerin kullanıldığı bu dönemde AB’ye ilişkin veriler daha olumlu çıkıyor.

Kuşkusuz gençlere dair verilerde, daha önce başka araştırmaların da ortaya koyduğu gibi geleceğini Türkiye’de karanlık görme ve Avrupa’yı bir umut olarak algılama eğilimi yüksek. Ancak genel açısından düşünüldüğünde Türkiye’nin AB için yaptığı değişikleri onaylama eğilimi yüksek çıkarken, idam cezasının kaldırılmasına karşı çıkma eğilimi ondan da yüksek çıkıyor. Ya da Yunanistan ve Kıbrıs konularında resmi referanslar ve milli söylem baskın geliyor.

Tüm bunlarla birlikte değerlendirdiğimizde AB’yi daha çok ekonomik zenginlikler bağlamında bir nefes alma kapısı olarak görme eğiliminin temel bir referans noktası olduğunu görüyoruz. Bu aslında uzun yıllardır Almanya’da ya da başka AB ülkelerinde yaşayan Türkiyeli kökenliler içinde Türkiye’nin ‘milli’ meselelerine dair konularda Türkiye’deki resmi söylemi destekleme eğiliminin güçlü olmasını da açıklıyor.

Bu köşenin sınırları içinde şimdi burada duralım. Ve biterken son bir söz: Pek çok araştırmada satır aralarındaki gerçekler, bütünü anlamak bakımında kritik düzeyde önem taşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa