Paragözlerin ucube yasası
Görsel: Daniel Reche/Pixabay
Sporun gündeminde, iktidarın hazırladığı yeni spor yasası tasarısı var.
İktidarın, konunun uzmanı spor hukukçularını, avukatları, spor yüksek okulu mezunu yöneticilerini hiç işin içine karıştırmadan her zamanki “Ben yaptım oldu” kibriyle hazırladığı yasa tasarısının bazı kritik maddeleri, içerdiği muğlak ve çelişkili ifadeler nedeniyle konunun uzmanlarınca dahi farklı şekillerde algılanırken, herkes iktidarın bu yasayı, sporun yönetimini tamamen kendi kontrolüne alma kaygısıyla hazırladığı konusunda hemfikir.
Spor bakanlığının, federasyonlar ve kulüpler üzerinde mutlak hakimiyet kuracak kadar geniş yetkilerle donatılması, yasanın özündeki amacı ortaya koyuyor.
Hiç kimse bu yasanın, sporun geliştirilmesi ve insan-spor ilişkisinin daha sağlıklı bir düzen içinde yürütülmesi hedefiyle hazırlandığına inanmıyor. İnanmak için de zaten ortada herhangi bir sebep yok.
Bakanlığın, federasyonların ve onlara bağlı hukuk, denetim, disiplin kurullarının belirlenmesinde tek yetkili olmasının yanı sıra, genel kurullara, yönetim kurullarına istediği gibi müdahale etme hakkına sahip olması, siyasi iradenin sporu en ufak boşluk bırakmamacasına kontrolünde tutma arzusunun en bariz göstergesi…
Spor kulüplerinin şirketleşmeye zorlanması yasanın en çok dikkat çeken bir diğer maddesi.
Serbest piyasa düzeni ve onun baş icraatı özelleştirmelerin, ekonomik kalkınmanın ve gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmenin tek yolu olduğunu savunan aymaz paragözler, benzer biçimde -çoğu- borca batık durumdaki spor kulüplerinin de ancak şirketleşip alınır satılır hale getirilerek düze çıkacağını zannediyorlar.
Sporu temelde sağlık, oyun, eğlence aracı değil rant hedefli ticari bir faaliyet alanı olarak gören zihniyetin hazırladığı yasada, şirketleşmenin kurtuluş reçetesi olarak dayatılması sürpriz sayılmaz elbette.
Altyapılardaki sporcular başta olmak üzere, diğer tüm sporcuları, yöneticileri, medyayı ve taraftarları kapsayan yaygın ve yoğun bir zihinsel, kültürel gelişme programını hayata geçirmeden, yani kısacası başka hiçbir şey yapmadan, salt şirketleşme sayesinde sporun bütün sorunlarından kurtulacağına ve gelişip seviye atlayabileceğine ancak, pusulası para ve rant olanlar inanır.
Bütçelerini denkleştirebilmek adına kulüplere para harcama sınırlaması getirilmesi ve harcamaların daha sıkı bir şekilde denetlenmesi doğru bir hamle gibi görünse de, toplam borcun 30 milyar lirayı geçmiş olması, böyle bir önlem almak için çok geç kalındığını adeta haykırıyor.
Yasadaki yaptırımlar, -daha öncekiler gibi- kağıt üzerinde kalmaya mahkum. Taraftar sayısıyla ve lobi gücüyle memleket sporunun lokomotifi kabul edilen kulüpleri cezalarla yola getirmek mümkün olabilir mi? Bunu da, bu kulüplere; vergi borcu affı, borç yapılandırılması, arsa tahsisi, vb. dolaylı, dolaysız pek çok kıyağı geçmeden önce düşünecektiniz.
Her şey bir yana, bütün bu reklam ve sponsorluk ilişkileri niye var zannediyorsunuz? Tabii ki bazı harcamaların kitabına uydurulmasını sağlamak için…
Sporda gelişmiş ülkelere öykünüyoruz. Onların uzun vadede kültürel altyapı üzerine inşa ettikleri sistemi, ciddi anlamda emek harcamadan kısa süre içinde kurabileceğimizi sanmak gibi bir yanılgı içindeyiz.
İşin kültürel kısmında bir arpa boyu bile yol katedememişken sporu ticari faaliyet temelli bir etkinliğe dönüştürmek, ortaya hiçbir tarafı dikiş tutmayan ucube bir yapı çıkmasına neden oluyor. Sonuçta spor, insana yapacağı zihinsel, bedensel ve psikolojik katkılardan tümüyle koparılıp rekabetin ve rant hesaplarının yozlaştırıcı etkisine mahkum ediliyor…
Spora kökten yanlış bakan bir anlayışın hazırladığı yasanın odağında elbette sporun, keyif ve zevk veren bir etkinlik olarak insanın sağlıklı, mutlu bir yaşam sürmesine katkıda bulunması gibi hedefler değil, ticari hesaplar ve çıkarlar yer alır.
Saha içinde ve saha dışında kazanmanın tek sportif değer olarak dayatılıp yüceltildiği bir ortamda “Dostlar alışverişte görsün” misali hazırlanan ve sporu tamamen endüstriyel bir faaliyete indirgeyen yasalarla hiçbir yapısal sorun aşılamaz…
- Hakemlere takık kafalar 02 Ocak 2025 04:28
- Sorun oyunda mı, oyuncu da mı? 26 Aralık 2024 04:50
- Kaybetmek kazandırabilir 19 Aralık 2024 04:20
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04