23 Nisan 2022

Çekici hep aynı çiviye

TSK’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırları içindeki Metina, Zap, Avasin bölgesine yönelik operasyonu, bölgeye daha önce yapılanlardan farklı iç ve dış koşullarda gerçekleştiriliyor olsa da bu operasyondan murat edilen sonuç genel olarak aynı. Eldeki çekici hep aynı çiviye vurmaktan ibaret refleks, iktidarı bu zahmetsiz yöntemi her koşulda kullanmaya yöneltiyor. Hesapların bölgenin ve Avrupa’nın değişen koşullarında ortaya çıkan fırsatlardan yararlanmaya ayarlandığı her dönüm noktasında sınır ötesi harekatların olması rastlantı değil.  

Öte yandan şurada seçimlere bir yıl kadar kalmışken artık günübirlik çözümlerle ertelenemez hale gelen ekonomik sorunlar, göze sokulan şatafat, yatsıdan önce ortaya çıkan yalanlar iktidar ve ortağının kitlesindeki erimeyi hızlandırmış durumda. Bu tablo içinde oyları yükselen 6’lının masasını farklı ittifak seçenekleriyle bölen yeni yasa hazırlığı ile, seçim şartlarının, göz göre göre iktidarı avantajlı çıkaracak biçimde düzenlenmesi Millet ittifakından herhangi bir tepkiye yol açmadı. Tersine yeni duruma kolaylıkla uyum sağlanmış görünüyor. Tekerrürü mümkün kılan da bu iktidar muhataplarının değişmeyen refleksi.

İkincisi; toplumu HDP bıçağıyla bölmek için partinin suç odağı olarak gösterilmeye devam edilmesi, siyasetçilerin tutuklanması, provokasyonlar ve baskınlara konu olması, cezaevlerindeki tutuklulara kötü muamele- işkence ve tabii partinin kapatılmasıyla ilgili sayısız girişim ile tansiyon yükseltiliyor. Millet İttifakının en milliyetçi unsurlarını, pozisyonlarını savunamaz hale getirmek ya da tereddüde düşürmek için iktidar, elindeki devlet gücü ve olanaklarını kullanıyor. Bu böyle devam edecek. Çünkü iktidarın bekası biraz da bu bölünmeye bağlı. Sadece iç siyaset açısından değil uluslararası koşullar bakımından da.

Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuğa soyunan Türkiye yönetimi Rusya ile benzer güvenlik gerekçeleriyle ve şu meşhur “uluslararası toplum”la dalga geçer gibi NATO’nun 5. Maddesini dayanak alarak bu operasyona kalkıştı. Yani gerektiğinde NATO desteğini bile talep etmeye hak görerek. Operasyon için bölgesel yönetim ile iş birliği yapan Türkiye’nin güttüğü hesaplardan NATO’nun dümenindeki ABD’nin muhtemelen bilgisi vardı! Ancak Erdoğan’ın Türkiye ile iş birliği yaptığı imasında bulunduğu Irak merkezi yönetiminin bundan haberi yoktu ve açıklamayı yalanladı. Önceki günkü Evrensel’de Yusuf Karadaş gelişmeleri ve harekatın uluslararası/bölgesel saiklerini enine boyuna yazdığı için burada tekrarlamaya gerek yok.

Ancak dünyanın bir kıvılcımın yangınlara yol açacağı bir noktaya hızla ilerlediğini hiç unutmamakta yarar var. Gerilmiş fay hatlarının yoğunlaştığı Türkiye, siyasi iktidarın kontrol edilemez hırsı sayesinde çabuk tutuşacak alanlardan biri zaten. Operasyonun hemen arkasında Bursa’da cezaevi aracına kurulan bombalı tuzak ve bunu takip eden iki açıklama da bunu bir kez daha teyit eder nitelikte.

PKK üst düzey yetkilileri Duran Kalkan ve Murat Karayılan’ın yaptıkları açıklama ve çağrılar dikkat çekici ama beklenmedik değil. İktidarın, sonuçlarını beğenmediği için iptal ettiği 7 Haziran seçimi ile 1 Kasım arasındaki kısa sürede AKP’yi tek başına iktidara gelmesini kolaylaştıran provokasyon ortamı o zaman da bu türden açıklama ve eylemleri kışkırtmıştı. Devreye kontrol edilemeyen güçler, kontra tertipler, intihar bombacıları, bazı ‘derin’ ve adı sanı duyulmamış örgütler girdi. 20 Temmuz Suruç katliamına karşı 22 Temmuz 2015’te iki polis memurunun öldürülmesi bugün hala bir misilleme olarak biliniyor. İki eylemin failleri ise hala bilinmiyor. Ardından yaşanan diğer olaylar da yakın tarihi karanlık bir tünel haline getirdi.  

Şimdi Duran Kalkan savaşı şehirlere yaymaktan bahsediyor: “Savaşı yayacağız. Bakur’da olacak; Türkiye’de olacak bu savaş, metropollerde çok daha etkili bir savaş durumu gelişecek. Kentlerde gelişecek, ovada gelişecek, dağda gelişecek.” 7 Haziran 1 Kasım arasında büyük kentlerde patlayan bombaların, hendek mazeretiyle sokağa çıkma yasağı uygulanan kentlerde olan bitenin yol açtığı toplumsal travma ne Fırat’ın doğusunda ne batısında atlatılabilmiş değil.

Eldeki çekici her koşulda aynı çiviye vuran sadece devlet değil ama bunun en hafif deyimle sakıncaları var. Provokasyonlara açık kışkırtılmaya müsait ortamlar demokrasi güçlerini, Kürt sorununun demokratik çözümünü için mücadele eden kesimleri hem geriye itiyor hem görünmezleştiriyor. Bu çözümün ”toplumsallaştırılması” için uğraşanlar iğneyle kazdıkları mevzilerini kaybediyorlar.

Doğrusu, bu ülkenin demokrasi güçlerinin; işçilerin, kent ve kır yoksullarının, gençlerin, sendika ve meslek örgütlerinin, demokrasi için mücadele eden partilerinin demokratik reflekslerinin açtığı alanları genişletmek, kitleselleşmektir. Bunları erozyona uğratmak değil. Çok ağır baskı koşullarında manevra yapmak için olağanüstü efor saf etmek zorunda kalsalar da ülkenin talihini bu güçlerden başkası değiştiremez.

Provokasyona gelmemek de olağanüstü bir çaba gerektiriyor. O da her zamanki gibi demokrasi güçlerine düşüyor. Düşsün ki tarih tekerrür etmesin. Halkın güvenli tek operasyonu demokrasi olsun.

Evrensel'i Takip Et