23 Nisan 2022 00:46

Bugün 23 Nisan

Batman’da kağıt toplayıcısı bir çocuk, 23 Nisan kutlamasını oturduğu el arabasının üzerinden izlerken görüntülendi | Fotoğraf: MA

Paylaş

Bugün 23 Nisan;

Neşe doluyor insan!

Öyle mi; 23 Nisan dolayısıyla insanımız neşe doluyor mu? Neredeyse bölünmüş bir toplumda, adaletin sarsıldığı, insanların geleceğinden emin olamadığı, ülkenin nüfus bileşeninin hızla değiştirildiği bir ülkeye ulaşmak için mi ecdadımız canı ve kanı pahasıyla bu ülkeyi bize bıraktı da, biz de şimdilerde, dış güçlere gerek kalmamacasına, ülkeyi nüfus olarak, toprak olarak, ekonomi olarak, eğitim olarak, kısacası her alanda lime lime ediyoruz.

Ulusal egemenlik uluslararası ilişkilerde mutlak egemenlik anlamına gelmez. Zira her ulus alacağı her kararında diğer ulus ve ulusların karşı tavrını dikkate alır ve hareketini ona göre ayarlar. Bu ilişki bir tür piyasa ilişkisi gibidir. Ancak, bir ülkenin seçilmiş başkanı, bir egemen ülkenin bir bölgedeki eş-başkanı olamaz! Özgür bir ülke bu durumu kabullenemez! Hele de egemene sunulan bu servis sanki öz iradeden geliyormuş gibi, çevre ülkeleri üzerinde kullanılarak, uluslararası düzeyde ülkenin itibarı sarsılamaz, anlamsız girişimler sonucunda ülke ekonomisi hazinesi ancak ülkeyi zora sokacak borçlarla doldurulabilecek düzeye indirilemez.

Ulusal egemenlik lafla değil, ancak ve sadece güçlü ekonomi ile idame ettirilir. Güçlü ekonomi ise insan ve maddi kaynaklarla kaimdir. IMF’yi elinin tersi ile ittiğini ifade eden siyasiler farkında değil mi ki, iktidarlarının ilk döneminde ülke halkını müslümanlaştırmak safsataları ile iktidara tutunmaya çalışırken, ekonomiyi gayrimüslim dünyasının bol parası ile inşaata boğarak bugün medeniyetten uzak petrol şeyhlerinin dizi dibine yatılıyor. Ülkeyi ilk on ekonomi arasına sokma kandırmacası ile yürütülen iktidar, ekonomi bilimi içinde önemli bir yeri olan borç yönetimi konusunda tam anlamı ile sınıfta kalmıştır. Ne var ki, hayat sınavlarında, hele de bu sınav ülke çapında ise hiç telafi şansı yoktur, maliyet ise hata yapana değil, hata yapanı başına geçirenlere yıkılır.

Bu siyasi kadronun 23 Nisan’ları, 19 Mayıs’ları ve 29 Ekim’leri anma ya da kutlama lüksü olamaz. Olamaz, çünkü Batı’nın bol kaynağını anlamsız betona gömerken, fatura bedelini hesap edemeyen ya da bu hesabı yapmış olarak ülkeyi bugünlere sürükleyen bir iktidarın geçmişin kan ve alın teri ile yaratılan bu ülkede at koşturma şansı olmamalıydı. Bu  şansı yaratan halkın da 23 Nisan’ı kutlama lüksü olamaz. “Yetmez, ama evet” aymaz aydın müsveddelerinin mantıksız mantıklarında görüldüğü üzere, toplumsal-siyasal süreçlerde yürüyüş hattının yönü ve belirleyicileri dikkate alınmadan hiçbir olay dönemsel yapay parlaklığı ile değerlendirilemez. Hele de, kişisel ya da ailesel hırs veya kin toplumsal konularda karar sürecinde asla yer alamaz. Felsefeden yoksun böyle bir kargaşanın, kimilerinin kakafoni dediği böyle bir cümbüşün ülkeyi getirdiği durum işte budur!

Ülkeyi bu duruma getiren siyasi kadro seçime gider mi? Bilemiyorum; ülkede nüfus bileşeni değişirken, milyonlara ulaşan emekli ve EYT zulmü mağdurları boş bekleyişlerini sürdürürken, devlete sırtını dayayarak milyarlık beton işine giren ve bugün Merkez Bankası kasalarını boşaltan iç ve dış sömürücü sermaye akbaba gibi tepemizde tur atarken, önümüzdeki yıllarda Nobel adayı olabilecek iktisat teorileri geliştirilip, uygulanırken seçim nasıl olacak ya da olacak mı, bilemiyorum!

Diyelim ki, ulusumuza yaraşır, kimi aymazların savunduğu demokratikleşen siyasetin meşrebine uygun bir seçim yapıldı. Bu durumda dahi, yaşanan vahim kutuplaşma nasıl halledilecek; bozulan eğitim sistemi nasıl düzeltilecek; tüm kademeleri ile bozulan ve adeta kemikleşen yargı sistemi nasıl hiç değilse kapitalist sisteme yaraşır makul işleyişe dönüştürülecek ve yirmi yıllık parantezde fersude olmuş tüm sosyal kurumlar nasıl normalleştirilecek? Sanırım, var olan siyasi kadronun tarihine geçecek muhteşem gurur tablosu, yirmi yıllık muazzam emeğin birkaç yirmili yıllarda dahi normale dönüştürülemeyeceği efsane çöküş olacaktır!

Emperyalizm, Truva Atı’nı kullanarak, dünyanın çok önemli merkezi olan Ortadoğu’da gölgesini, hatta eserini yaratmıştır. Bu eser, felsefeden ve geleceği algılamadan yoksunlaştırılacak şekilde hamasi ve içi boşaltılmış kutsallıklar afyonu ile uyutularak hizmete sokulmuştur. Bugün gençlerimizin beyin göçü olarak ülkeyi terk etmesi, daha gerçekçi bakarsak siyasetin politikaları ile ülkenin gençlerini kovması bir beşeri sermaye erimesidir. Siyasi yapı bu ortamı yaratırken durumdan rahatsızlık duymadığı gibi, aklına göre böylece siyaseten seçmen tabanını şekillendirmeye çalışırken, emperyalistler lehine ülkenin geleceğini yıktığını algılayamıyorsa, durum vahim demektir.

Kimilerinin yücelterek dağlara sığdıramadığı ekonomi politikaları ile bugün geldiğimiz durumda lütfen farkında olalım ki, yaygınlaşan yoksulluk orta gelir katmanını yoksulluğa doğru sürüklerken salt burjuva demokrasisi tabanını eritmekle kalmamakta, aynı zamanda da gelecek nesillerin potansiyel fikri gelişme ve algılama düzeyini de eritmektedir. Şu hale göre, beyin göçü ülkede anlık beyinsel yoksunluk yaratırken, yanlış ve eksik beslenme ise ülkeyi zaman içinde beyinsel ve bünyesel yoksunluğa sürüklemektedir. Bugün yaşadığımız durum salt beslediğimiz iktidarın bugün oluşturduğu bir sonuç olmayıp, aynı zamanda bu iktidarı değiştirebilsek dahi, gelecekte peşimizi bırakmayacak bedenî ve aklî yoksunluklardır.

İşte, değerli okuyucularım 23 Nisan’ı bu manzara içinde kutluyoruz; kutlu olsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa