23 Nisan, 23 ret

Bir 23 Nisan günü, 23 ayrı yerden çıkıp 23 ayrı yoldan geçen 23 çocuk bir araya gelmişler. Oturup 23 Nisan nedir, ne değildir, enine boyuna, doğrusu doğrusuna konuşmuşlar. 23 çocuk özgürce bir araya geldiğinde, güzelce kafa kafaya verdiğinde ne olur? Gümbür gümbür, dobra dobra gerçekler konuşulmuş.

Bu böyle olmaz!” demiş, biri. “Bence de!” demiş, hemen yanındaki. 23 ağızdan 23 türlü ses, 23 ağızdan 23 türden ret çıkmış. Çocukların görüşünün alınmadığı çocuk bayramı? Çocukların ciddiye alınmadığı çocuk bayramı? Üniformalı çocuk bayramı? Tümüyle sahte, tümüyle saçma koltuğa çocuk oturtma mizansenli çocuk bayramı? Satış bayramı? Militarizm bayramı? Polis bayramı? Gerekçeler, itirazlar, örnekler sıralandıkça sıralanmış.

Hiç utanmıyorlar, sıkılmıyorlar, durmuyorlar!” demiş biri. “23 Nisan bir kılıf, içine tüketime alıştırma dolduruyorlar!” demiş bir diğeri. Meğer başkentte 6000 metrekarelik alana yayılacak büyük “bir aile çocuk eğlence merkezi” kurulmuş ve 23 Nisan kılıfıyla açılışı yapılacakmış. Nerede? Elbette bir alışveriş merkezinde. Duyurulara, “Anadolu’nun en zengin eğlence merkezi” yazmışlar. Yazmışlar da, yazmışlar. Yok, “hem çocukların hem de ailelerin ilk adresi olacakmış,” yok, “büyük küçük her misafirine maksimum eğlence yaşatacakmış.” Duyurulardaki abartılı ve basmakalıp pazarlama dili çocukları çok rahatsız etmiş. Her yerinden sahtelik ve aldatmaca akan duyurular çocukların tepesini attırmış.

Bir çocuk, “Ne eğlence, ne eğlence!” demiş. “Eğlenmek mi?” demiş, bir başkası: “Ölü çocuklar eğlenemez ki!”. Bir çocuk biraz önce gönderilen bir e-postayı görünce dayanamamış, patlamış: “23 Nisan’da neşe doluyuz!” Yani, hemen şimdi, çocuklara internetten oyuncak satın alın! Çocuklar hep bir ağızdan, kocaman bir “Yuh!” çekmişler.

Sonra bir sessizlik çökmüş. Derin ve ağır bir sessizlik. “Efe!” demiş, bir çocuk. “Efe Tektekin!” demiş bir başkası. Çocuklar militarizmin renklerini taşıyan bir aracın çarptığı 5 yaşındaki Efe Tektekin’i de, kullandığı zırhlı aracı taşıdığı nefretle bir çocuğun üzerine sürmekten çekinmeyen polisin beraat ettiğini de biliyorlarmış. Efe gibi koca koca zırhlı araçlarla öldürülen çocukların adları bir bir sıralanmış. “Hani çocuklar geleceğinizdi?” diye bağırmış bir çocuk.

Neşenin hafiflettiği değil, acının ağırlaştırdığı bir ses, “Berkin” demiş. Diğer sesler, ağır sesler gerisini getirmiş. Ceylan, Uğur, Veysel, Canan, Oğuzcan, Enes, Mahsum... Liste uzadıkça çocukların sesleri daha da ağırlaşmış. Eğlence merkezi açanlara, oyuncak satanlara, koltuklarına çocuk oturtup fotoğraflar çektirenlere, her yıl aynı kalıplarla 23 Nisan haberleri yapan büyük medya kuruluşlarına inat edercesine, öldürülen çocukların adlarını birer birer okumuşlar.

Bir 23 Nisan günü, 23 ayrı yerden yola çıkan, 23 ayrı yoldan geçip bir araya gelen 23 çocuk, bitmek bilmeyen çocuk bayramı aldatmacasını reddetmişler. Ret gerekçelerini de sıralamışlar. Çocuk hakları sürekli çiğnenirken, ne bayramı? Yaşama hakkı, korunma hakkı, gelişme hakkı, katılım hakkı laftayken, ne neşesi? Haksızlık, acımasızlık, adaletsizlik, sömürü, ayrımcılık, milliyetçilik, ırkçılık, dincilik, türcülük, militarizm, kapitalizm, kayyum, cezasızlık, savaş, işgal varken; doğa yok olur, iklim değişikliği sürer, dünyanın sonu gelirken, çocuklar neyi kutlasınlar?

23 ayrı ağızdan 23 kez söylemek gerekse de, söylemişler: Çocuklar bir çocuk bayramı aldatmacası değil; dürüstçe, adilce ve barış içinde yaşanabilir bir dünya hak ediyorlar.

Evrensel'i Takip Et