Dokuz yıl sonra: Gezi artık bir kavram ve fikir
Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
Gezi olmayabilir miydi, olduktan sonra artık gerçek, olmayabilirdi diyemeyiz olduktan sonra, artık bir realite. O halde Gezi nedendir öncelikle, nedenler Gezi’yi hazırladı.
Ama Gezi ne o gün ne bugün neden olduğundun dolayı önem ve ağırlığını korumuyor, nedenler esas olmuş olsaydı Gezi Haziran 2013’te olup biterdi.
O halde Gezi nedenselden öte ereksel bir durum.
Gezi 2013 Haziran’ında da bugün de erekselliği ile anlaşılabilir. Ereksel olduğundan bu hafta, 9 yıl sonra bazı kişiler 18’er yıl, Kavala müebbet ceza aldı.
Demek ki müebbet hapislikle cezalandırıldığına göre artık Gezi ilelebet sürecek.
O halde Gezi nedensellik veya erekselliğin ötesinde aynı zamanda bir olgu ve kavrama dönüştü.
2013 NİSAN’INA DAİR BİR NOT: SOYLU’YA BAĞLI TROLLER ORDUSU
14.06.2013’te AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Ar-Ge Başkanı Süleyman Soylu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sosyal medyada daha etkin yer almak için nisan (2013) sonunda bir çalışma başlattıklarını belirterek, "Ancak bu çalışmamızın Gezi Parkı olaylarıyla aynı döneme denk gelmesi tamamen bir tesadüf" dedi. Siyaset Akademisi programlarında da sosyal medya konusunun işlendiğini ifade eden Soylu, teşkilatlara yönelik eğitimlere önceki gün İstanbul'da başladıklarını, dün de Ankara'da gerçekleştirilen eğitimin yarın da İzmir'de yapılacağını kaydetti. Soylu, bu eğitim programlarının, kısa sürede 81 ilde verileceğini ifade etti. "9 milyon üyemiz, 6 buçuk milyon twitter kullanıcısı var." (AA).
“MÜTAŞERİK” OTORİTERLEŞMEYE SPONTAN TOPLUMSAL UYARI
Gezi salt Taksim’de ağaç kesme ve buna gösterilen tepki değildi. AKP’nin-Soylu’nun oluşturduğu düzenin, toplam 10 yıllık AKP-FETÖ yönetiminin otoriterleşmeye dönüştüğünün hissedilmesiydi.
Eğitimde dincileşmeye, yaşam biçimlerine saldırıya, hukuk sisteminde olanlara, çalışma hayatında yaşananlara, Suriye’de yaşananlara, insan ve doğanın yok sayılmasına, çevre katliamlara, Ergenekon ve Balyoz’a, ihalelere, TOKİ’lere, kısaca MÜTAŞERİK (müteahhit, taşeron, tarikat, şeriatçı şerikliğine dayalı) otoriterleşmeye karşı, AKP-FETÖ düzenine karşı yükselen bir spontan toplumsal demokratik çok insanı bir uyarıydı.
2013’TE VE BUGÜN AKP-ERDOĞAN REJİMİNE DÖRT KARŞITLIK
5 Eylül 2013’te Adana TTB ile birlikte yaptığımız Gezi değerlendirmesinde şu notları düşmüşüm: “AKP politikalarının dayandığı iki ayağı;1) Ekonomik liberalizm, küreselleşme, onun yarattığı sosyal ve ekonomik eşitsizlikler;2) Kültürel-kimliksel politikalar veya İslâmi muhafazakârlık (din ve etnisite, kadın, kimlik, Müslümanlık). Bunlar iç içe süreçler mi yoksa birbirinden özerk iki boyut mu? Tepki bunlardan daha çok hangisine karşı veya ikisine de mi karşı?3) Başka bir sav da esas tepkinin bu temel politikaların ikisine de karşı değil de AKP ve özellikle de Erdoğan’ın yönetme-hitap tarzına karşı olduğudur (aynı şeyler Bush, Sarkozy, Berlusconi örneklerinde de “liderin tarzına” kişiselleştirilebilir).4) Eylemliliklerin, halkın içsel durumundan, özellikle de gençlerin değişim arayışından, uzun süreli yerleşikleşen otoritelere karşı spontan bir reaksiyondan kaynaklandığı da söylenebilir.”
DİNİ DAYATMA VE İSTİBDADA KARŞI VAROLUŞSAL PATLAMA
2013’te Gezi sürecinin “ayaklanma değil, hareket değil”, dini dayatma ve istibdatlaşmaya karşı “varoluşsal duygusal bir patlama” olduğunu -yaşananların bir direniş olduğu ve direnişin “devrim” veya “hareket” kuramlarıyla kapsayıcı olarak açıklanamayacağı, ancak devrim ve hareketlerle ilişkili olduğunu- not etmiştim.
Dokuz yıl önce, “halk direnişi ile iktidar baskısı arasında pata pat bir durum oluşursa, kamplaşmanın ve çatışma potansiyelinin sertleşeceğini” öngörmüştüm: “Türkiye için yüzde 40-60 ortada olmak üzere yüzde 20-30’a yüzde 20-30 şeklinde bu risk fazlasıyla bulunmaktadır. Umarım demokratik yollar zorlanarak çatışmanın farklı görünümlere geçmesi engellenebilir.”
Bir başka sav da “artık Gezi öncesine dönüşün mümkün olmadığı” idi. “Dönüşüm nasıl olacaktır, henüz net değil, ancak sancılı olacaktır.”
Gezi otoriterleşmeye karşı o gün ciddi bir direnç ve uyarı işlevini gördü, bugün de ereğine katkı oluşturmaya devam ediyor.
Dahası Gezi artık bir olgu, kavram ve fikir oldu. İnsanlar hapsedilebilir ama düşünce ve fikirler asla.
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15