Demokrasi mücadelesi
Fotoğraf: Evrensel
Son zamanlarda ülkenin gerçek gündeminin ne olduğuna ilişkin bir tartışmanın yürütüldüğü hatırlardadır. Ülkenin gerçek gündemin ekonomi olduğu, iktidarın attığı gerici politik adımların hedef saptırmaya yönelik olduğu gibi bir düşünce, özellikle bazı muhalefet partileri ve çevreler tarafından ileri sürülüyordu. Bu köşede ekonomi ve politikanın birbirinden ayrılamayacağını, ekonomik mücadele ile siyasi demokrasi mücadelesinin, özgürlükleri elde etme mücadelesinin birlikte yürütülmesi gerektiğini vurgulamaya çalıştık.
1 Mayıs’a gidilirken şu günlere damgasını vuran gelişmeler ekonomik ve politik mücadelenin birlikte yürütülmesi gerektiğini, bunların birbirinden ayrılamayacağını açıkça ortaya koydu. Kurmaca mahkemenin Gezi kararı, demokrasi ve özgürlükler için verilmesi gereken mücadelenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hepimize hatırlattı. Verilen cezalar sadece muhalefete göz dağı vermeyi değil, bütün emekçi halka korku salma, mücadele yolunu tutanların başlarına neler geleceğini göstermeyi hedefliyordu. Ama yaygın protesto gösterileri, sergilenen tepkiler iktidarın gerici, faşist saldırılarına boyun eğilmeyeceğini yeniden kanıtladı.
Demokrasi kuşkusuz kendi başına yanlış anlaşılmaya müsait bir kavram ve her sınıfın kendine özgü bir demokrasi tarifi var. Siyasi demokrasi, öz olarak burjuva demokrasisinin içeriğini tanımlayan bir kavramdır ve burjuvazinin sınıf hakimiyeti sisteminin yönetim biçimini ifade eder. Buna sermaye egemenliğinin -diktatörlüğünün- vücut bulmuş hali de diyebiliriz. Tekelci dönemde sınıf egemenliği tekellerin hakimiyetine doğru daralmış olmakla birlikte, kitlelerin kazanımlarını koruma mücadelesi siyasi demokrasinin güdük ve budanmışta olsa devam etmesini sağlamıştır.
Ancak hatırlatmak gerekir ki burjuva demokrasisi, burjuvazinin kitlelere bahşettiği bir yönetim biçimi değildir. İşçi ve emekçi halk kitleleri bu demokrasi için, özgürlükler için, politik haklar için can ve kan pahasına büyük mücadeleler vermişlerdir. Tekeller ve emperyalizm çağında, özellikle birinci paylaşım savaşından sonra ortaya çıkan faşizm, burjuva demokrasisin, demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yöneldi. Tekelci sermayenin en gerici ve saldırgan yönetim biçimini ifade eden faşizme karşı demokrasiyi koruma mücadelesi, özellikle ikinci paylaşım savaşından önce önem kazandı.
İşçi sınıfı ve onun partileri böyle bir durumda sermaye egemenliği ile, işçi sınıfı egemenliği arasında değil, burjuva demokrasisi ile faşizm arasında bir tercihte bulunmak zorunda kaldı. Bunun nedeni açıktı; burjuva demokrasisinin korunması işçi sınıfının sosyalizm mücadelesi için olanaklarını geliştiren bir işlev görüyordu. Bu dönemin ardından işçi sınıfının bazı partilerinin geçmişte uygulanan taktiklerden yola çıkarak sınıf işbirliğine yönelmesi, belli tarihsel koşullarda faşizme karşı uygulanan taktiklerin yanlış olduğunun bir kanıtı değildir. Onlar sınıf mücadelesini terketme, sınıf işbirliğine yönelme ve burjuvaziyle uzlaşma yoluna girmişlerdir.
Bütün bunları neden yeniden hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz? Tek adam yönetiminin faşist eğilimleri ve uygulamaları ortadadır. İşçi ve emekçi halka karşı ekonomik ve politik saldırılar tek merkezden yöneltilirken, muhalif ve mücadeleci kesimlerde susturulmak ve sindirilmek isteniyor. Bu durum olanaklı olabilecek en geniş demokrasi cephesinin kurulmasını, demokrasi mücadelesinin yaygın bir şekilde verilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılması, barış ve özgürlük mücadelesinin başarıya ulaşması, işçi ve emekçi kitlelere dayanan bir mücadele ile olanaklı olacaktır.
Bu mücadelenin işçi ve emekçi halk kitlelerine dayanması, onların fabrikalardaki, iş yerlerindeki, sokaklardaki, mahallelerdeki vb. örgütlenmesi ve mücadelesi üzerinde gelişmesi hem demokratik hak ve özgürlüklerin içeriğini genişletecek, ona halkçı bir karakter kazandıracak, hem de uyanmış, diri işçi ve emekçi kitlelerin daha ileriye gitmesinin yolunu açacaktır. Zorlu bir yolda yürünecektir. Bu yolun bazı bölümlerinde burjuva muhalefetinin bir kısmıyla yan yana yürümek devrimci partilerin amaçlarını kirletmez, yeter ki onlar kendi amaçları konusunda sarsılmaz bir inanca, işçi ve emekçi kitlelerle amaç birliği konusunda yaygın bağlara sahip olmayı başarabilsinler. Böylesi bir durumda taktiklerini uygulayabilecek esnekliğe ve iradeye sahip olacaklardır. Şu günlerde bu yönde gösterilen çabaların başarıya ulaşması için olağanüstü bir enerji ile çalışmak gerekiyor. İşçi ve emekçilerin kitlesel olarak katılacağı bir 1 Mayıs, önlerindeki zorlu görevi başarmak için emek ve halk güçlerine güçlü bir moral, olağanüstü bir enerji kazandıracaktır.
- Bir yoldaşa mektup-1 31 Ocak 2025 05:00
- Gelişmelerin kısa özeti 17 Ocak 2025 05:12
- 13 Ocak güçlendirilmeli 10 Ocak 2025 04:24
- Değişimin zorunluluğu 03 Ocak 2025 07:15
- 'Zaferden' işçiye düşen 27 Aralık 2024 05:25
- Seyredecek misiniz? 20 Aralık 2024 05:42
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13