30 Nisan 2022 23:29

Yeşilçam’ın azınlık ‘öteki’leri

Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı | Fotoğraf: Wikimedia Commons 

PAZAR
Paylaş

Geçen hafta Ermeni oyuncu Kenan Pars (Kirkor Cezveciyan) ve annesi Ermeni olan Süha Doğan’ı yazmıştım. Bu hafta da etnik kökenlerden, farklı dinsel aidiyetlerden ülkede ve sinemada “azınlık” kabul edilen eski deyimle ekalliyetten oyuncularımızdan söz etmeyi sürdüreceğiz.

Azınlık sözcüğü “bir toplulukta herhangi bir nitelik yönünden ayrı ve ötekilerden sayıca az olanlar (TDK) anlamında kullanılıyor. Sözcüğün toplumbilim terimi olarak karşılığı da; “Bir ülkede, o ülkenin yurttaşı olmakla birlikte soyu, dili ve dini yönünden ülkenin sayıca baskın öğesi olan halktan az olan topluluk”ları ifade ediyor.

Türkiye’de sinemanın başlangıcı, ilk çekilen filmler de azınlıktan sinemacılar eliyle gerçekleştirilir.

Sinemamızın kabul gören sembolik doğum tarihi 14 Kasım 1914. Bu tarihte çekildiği söylenen ilk “Türk filmi”, “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” filmini çektiği ve “ilk Türk filmi”ne imza attığı söylenen kişi ise Fuat Uzkınay.

1876-1877 yıllarında yaşanan ve 93 Harbi olarak anılan Osmanlı-Rus Savaşı’nda yaşanan yenilgiden sonra, Ruslar Ayastefanos’a (bugünkü Yeşilköy) bir “zafer anıtı” yaparlar.

“Ayastefanos Rus Abidesi, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ölen Rus askerlerinin anısına ve Rus Devletine savaş tazminatı olarak yapılmıştır.” 1914 yılında Almanya ile ittifak yaparak 1. Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı İmparatorluğu, “milli duygular”dan yararlanmak, desteği artırabilmek için anıtı yıktırır.

İddiaya göre o tarihte yedek subay olan ve öncesinde Sigmund Weinberg’in yanında sinema aygıtlarını kullanmayı öğrenmiş olan Fuat Uzkınay, anıtın yıkılışını filme alır. Böylece 14 Kasım 1914’de Fuat Uzkınay tarafından çekildiği söylenen “Ayastefanos’daki Rus Abidesinin Yıkılışı” adlı 150 metrelik belge film, ilk “Türk filmi” olarak tarihe geçer. Fakat bu filmi bugüne dek gören olmamıştır. Filmin çekilemediği ya da çekildikten sonra yandığı, kaybolduğu yönünde kuşkular vardır.

MİLLİLEŞTİRİLMİŞ DOĞUM GÜNÜ

Bu konuda, sinema tarihçisi Nijat Özön’ün ve Burçak Evren’in değerli araştırmaları, katkıları olmuştur. Nijat Özön “İlk Türk Sinemacısı Fuat Uzkınay” (TSD Yayınları, 1970 İstanbul) adlı kitabında bu kuşkuları dile getirmiştir. Konuyla ilgili birçok makale yayınlayan, araştırmalarını kitaplaştıran Burçak Evren de kuşkularını ve öncesinde çekildiği söylenen filmlere yönelik belgelerini bu kitaplarda kaleme alır. Yeni belgeler sinemamızın “sembolik” doğum tarihini değiştirmese de bilinmezliklerin, belirsizliklerin aydınlanması açısından önemlidir.

Burçak Evren sözü edilen filmin ilk Türk filmi olmadığını, filmi, döneminde de (bugün aramızda olmayan onlarca kişiyle yapılan söyleşiler sonucu) hiçbir kimsenin görmediği belirtiliyor. Burçak Evren’e göre “En önemlisi; bu film çekilmiş olsa bile ilk film sayılmayacağıdır. Manaki Kardeşler’i yaşadıkları dönem içinde değerlendirip Osmanlı tebaasından oldukları gerçeği düşünülürse, onları Türk sinemasının öncülerinden saymak mümkün olmaktadır. Bu gerçekten yola çıkarak onların 1905’te ilk çektikleri filmi de (Yün Eğiren Kadınlar) Türk sinemasının başlangıcı olarak kabul etmek olasıdır.”

Yanaki-Milton Manaki Kardeşler’in değil de Fuat Uzkınay’ın çektiği varsayılan filmin ilk “Türk Filmi” kabul edilmesiyle sinemayı millileştirme ve sembolleştirme çabası başarılı olur.

İLK GAYRİMÜSLİM KADIN OYUNCULAR

Cumhuriyet öncesi dönemde Müslüman Türk kadınlarının filmlerde oynaması yasaktı. Bu nedenle ilk dönem Türk filmlerinde Ermeni, Rum, Beyaz Rus gibi gayrimüslim azınlıklardan kadın oyuncular rol alır. 1916 yılında çekilen Himmet Ağa’nın İzdivacı filminde oynayan Rozali Benliyan ve Lusi Avuşyak, Sedat Simavi’nin çektiği ‘Pençe’(1917) filminde oynayan Eliza Binemeciyan bu oyuncuların ilklerindendir. Onları Matmazel Blanche (Binnaz, 1919), Lydia Ley (Koruyan Ölü, 1917), Madam Kalitea, Bayzar Fasülyeciyan (Mürebbiye, 1919), Madam Sarmatova, Anna Mariyeviç, Helena Antinova (Boğaziçi Esrarı, 1922) gibi isimler izler. Yine 1922 yılında Muhsin Ertuğrul’un yönettiği ‘İstanbul’da Bir Facia-ı Aşk’ filminin başrolünde Anna Mariyeviç oynar. Aynı filmde oynayan diğer kadın oyuncular da gayrimüslim azınlık oyuncularıdır. Roza Felekyan, Liane Console, Aznif Mınakyan, Siranuş Aleksenyan’dır bu oyuncular.

Ayrıca ilk dönem Türk filmlerinde sadece Ermeni, Rum gibi gayrimüslim azınlıklardan kadın oyuncular yer almaz; erkek oyuncular ve kameramanından yönetmenine, montajdan ses ekibine kadar birçok değerli ismin de emeği vardır Türk sinemasının oluşumunda.

Örneklersek görüntü yönetmeni ve yapımcı Yuvakim Filmeridis, kardeşi Manasis Filmeridis, birçok filmde kurgucu olarak yer alan, ses mühendisliği ve kameramanlık da yapan Diamandi Filmeridis, yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu Dr. Arşavir Alyanak…

Osmanlı’da ve cumhuriyetin ilk yıllarında tiyatro’da da çok önemli yerleri olan azınlıkları ayrı bir yazı ve araştırma konusu olarak ayrı tutarak sinemamızdaki azınlıklardan söz etmeyi sürdürelim.

1896 yılında Beyoğlu’nda Dimitris Alataris ve Dimitris Panusyan isimli iki Rum’un işlettikleri Sponek Birahanesi’nde halka açık ilk film gösterimi gerçekleştirilir. Batılı ülkelerden ithal edilen sinema cihazlarını ülkeye getiren ve işletmesini yapanlar da ya yabancı ülke vatandaşları ya da Osmanlı tebaasından azınlıklar olmuştur.

İstanbul’daki ilk sinema işletmecileri yine Avrupalı yabancılar ve Osmanlı vatandaşı azınlıklardan oluşmaktadır. Osmanlı Devleti’nde ilk yerleşik sinema salonunu 30 Ocak 1908’de İstanbul’da Pathe Sineması adıyla açan Polonya Yahudisi Sigmund Weinberg de bu sinemacılardan biridir.

“1920 yılına gelindiğinde, Amerikan rehberi Constantinople Today’in verdiği bilgi göz önünde tutulursa, sadece sinema alanı değil o zamanlar sinemanın da içine dahil edildiği eğlence sektörünün yüzde 83’ü Rumların kontrolündeydi. 1929 yılında Tüccar Naci Bey’in Siirt Milletvekili Mahmut Bey’e gönderdiği rapora göre de Türkiye’de film dağıtım işinde önde gelen kişilerin azınlık mensupları ve yabancı uyruklu kişiler olduğu açık bir şekilde görülmektedir.”(1)

Not: Haftaya “azınlıktan” sinemacılarımızı yazmayı sürdüreceğiz…
(1)Türk Sinemasında Azınlıklar. Yalçın Lüleci, Alparslan Nas. Düşünce ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi Sayı:2 Haziran, Yıl: 2020

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa