06 Mayıs 2022 00:17

Bir mektup: 'Müesses Nizam'ın 'Eğitim'de kötülük konvensiyonu

İlkokul öğrencileri sırada oturuyor

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bugünkü yazının konusunu FETÖ üyeliği ve askeri-siyasi casusluk suçundan 23 yıl 4 ay hapis cezası alan Enver Altaylı’nın Fethullah Gülen’e yazdığı bir mektupta okulları nasıl ele geçirdikleri ile ilgili ifadeleri oluşturmaktadır ama önce “kötülüğün” eğitim olup olmadığı ile başlayalım.

İnsanın en büyük olanağı eğilip bükülebilirliğinin (plastisite) çok geniş düzeyde olmasıdır, bu bir yandan bilgi ve becerilerini geliştirme anlamında olumlu olanak iken aynı zamanda onu her tür kötülük yapabilir bir “kötü insana” dönüştürmeye de açık hale getirmektedir. Bilgi, beceri, güç, irade ve cesaret iyilik için de kötülük için de gerekmektedir. İyilik için olanı iyi yapı ve iyi eğitimle, kötülük için olanı kötü yapı ve kötü eğitimle gitmektedir.

Eğitim fikri “iyi” olmayı belirleyici özelliği saymakla birlikte, yani “kötü” olan kavram olarak eğitimden sayılmamakla birlikte “kimin için” sorusu yani zümre-sınıf-iktidar ilişkileri içindeki somutluğu başka talim terbiyeleri göstermektedir.

İNSANLIĞIN PARADOKSU: ‘İYİ’ EĞİTİM VEYA ‘KÖTÜ’ ARAÇSALLAŞTIRMA

Eğitim paradoksal bir olgudur, biçimlendirme hem ilerleticidir hem de çok şekillendirici ve tutucudur.

İnsan yavrusu diğer türlere göre daha uzun bir süre “annelik” veya sosyal bakıma ihtiyaç duymaktadır, bununla birlikte hiçbir kültürlenme olmasa da diğer memeliler düzeyinde yaşamda kalabilir miydi, ayılar veya orangutanlar kadar bir nüfusu sürdürebilirdi. Ömrü çok daha kısa ve bilgi-beceri düzeyi çok daha diğer türlere yakın olurdu. Lorenz’e göre ilk insan örnekleri uzun bir biyolojik evrime rağmen bugünkü insanın ancak 4 yaşlarına denk bir kafa kol becerisine sahipti.

Eğitim, asgari olarak biyolojik bakımın ötesine geçildiğinde başlar, at terbiyecisi pedagoğun atın başını okşaması veya ot vermesi değil bunları atı insana alıştırmak ve biniciye hazırlamak için yapmaya başlaması ile pedagojik düzeye geçilmiş olur. Annenin veya topluluğun doğrudan bebeği emzirmesinin (biyolojik bakımın) ötesinde besleme saatleri üzerinden ona zaman rutinlerini belletmesi artık bir pedagoji düzeyidir.

Pedagogluğun, talim terbiyenin hepsi “iyi” yani “eğitim” değildir, pek çok kötü alışkanlık da öğretilmektedir.

‘MÜESSES NİZAM’IN ‘KÖTÜLÜK’ ETMEDE KONVENSİYONU

FETÖ üyeliği ve askeri-siyasi casusluk suçundan 23 yıl 4 ay hapis cezası alan Enver Altaylı’nın dava dosyasında Fethullah Gülen’e yazdığı bir mektup da yer alıyor. Mektupta şu ibareler de yer alıyor: “Yapmak istediğim ‘Fethullah Hoca Efendi’yi sevenlerin Güneydoğu vilayetlerimizde yürütecekleri ve yürüttükleri eğitim faaliyetlerinin PKK terörü üzerindeki etkileri konusundaki objektif bir değerlendirmeyi Milli Güvenlik Kurulu gündemine aldırmaktır. Bunun için izlenmesi gereken yol şu şekilde olmalıdır diye düşünüyorum. Biz kendimiz (izninizle şahsım) perde arkasında kalarak Genelkurmay Başkanlığının sempatisine ve bu kurumla iyi  ilişkilere sahip siyaset bilimci, sosyolog, terör uzmanı hukukçu bazı kimselere böyle bir ilmi çalışma yaptıralım (bizim kontrolümüzde). Şu anda Genelkurmay İstihbarat Başkanlığında görevli bazı arkadaşları da işin  içine katmak mümkündür. Ben bunları büyük ölçüde hazırlamış bulunuyorum. Rapor gerçekten mükemmel olmalıdır. Bunu bir şekilde kurul üyelerine ulaştıralım, ve konuyu toplantılardan birisinin gündemine aldıralım ve kurulun ‘Güneydoğu vilayetlerinde gösterecek eğitim faaliyetlerinin devlet tarafından desteklenmesi gerektiği’ şeklinde bir tavsiye kararı, almasını sağlamaya çalışalım.” (Basından).

“Müesses nizam” nasıl bir koalisyona dayanıyor, “eğitim”i nasıl araçsallaştırarak kötülük aracı haline getiriyor, bunun için nasıl ordu, bürokrasi, burjuvazi, AKP, cemaatler iş birliği yapıyor, bu mektup bir kez daha bunun açık bir örneğini oluşturuyor. Eğitimi eğitim olmaktan çıkaran bu konvensiyon (uzlaşım) aynı zamanda “müesses nizam”ın konvensiyonalizme (Yerleşik güç etrafında bloklar oluşturmaya) dayandığını gösteriyor, konvensiyonalizm (Yerleşik düzene uyarlanma eğilimi) faşizmin esasını oluşturuyor.

İYİ EĞİTİMİN ‘ÖZGÜRLÜKÇÜ’ KARAKTERİ

Soru dönüp dolaşıp “iyi eğitim” mümkün değil mi, sorusuna geliyor. Eğitim zaten “iyi” olmak zorunda ama pratikte araçsallaştırma/metalaşma eğitimin yerine geçiriliyor. “İyi” eğitimin asgari sınırını veya ayırıcı özelliğini talim terbiyenin a)İnsan türünün bir üyesi olarak insanın/kişinin, b)İnsan türünün misali olarak toplumun ve c) Yaşamın kaynağı olarak doğanın varoluşuna/gelişimine katkı sağlaması oluşturuyor. “İyi” eğitimin tanımı erekseldir, “fikir, irfan ve vicdan özgürlüğü” asgari şartıdır, iyiyi seçme ve gerçekleştirme bilgi, beceri ve irade özgürlüğüne bağlıdır. Ölçütü ise pratiktir, hayattır, hayata katkısı varsa, “insan, toplum ve doğa yararına” ise yapılan eğitimdir.

FETÖ’cü, dinci, iktidarcı, metacı, genel olarak araçsallaştırıcı talim terbiyeler eğitim değil kötülüklerdir.

1940, 50, 60, 70, 80, 90’larda veya 2000’lerde “müesses nizam” adına Atsızları, FETÖcüleri ve daha nicesi emperyalizme aracılık etmiş ve etmekte ve bundan nemalanmaktadır. “Müesses nizam” en çok da “özgürlüklere” ve iyiliği karakteri olması gereken eğitime düşman kesilmekte, en başta eğitimi-okulları-yurtları, YÖK’ü, MEB’i, askeri akademi ve okulları ele geçirmekte; özetle eğitimi eğitim olmaktan çıkarıp kendi diktasyon aracı haline getirmektedir.

Araçsallaştırıcı metalaştırıcı terbiyenin karşıtı insan, toplum ve doğa yararına yani yaşamdan yana eleştirel özgürlükçü eğitimdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa