7 Mayıs 2022

Gezi, sokak ve hegemonya

Gezi davasında verilen karar sonrası İstanbul'da yapılan basın açıklaması | Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel

Biliyorsunuz resmi muhalefetin ısrarcı olduğu bir konu var. Sokağa çıkmayacaksınız. Eğer çıkarsanız iç savaşa sürükleniriz. Hem on milyon kişi bile sokağa çıksa ne değişir ki? Bakın, Gezi’de çıktınız, her şey daha kötüye gitti.

Bu argümanlara karşı sokağı savunanlar, ayaklanmanın Gezi Parkı’nı kurtararak ve beş benzemezi demokrasi fikri etrafında birleştirerek zafer elde ettiğini iddia ediyorlar.

Bunu bir körler sağırlar diyaloğuna çevirmemek için, bir noktayı hatırlamakta fayda var. Ayaklanma günlerinde, ve bunu takip eden aylarda, Gezi’den sonra hükümetin gideceğine, ardından da demokrasi geleceğine dair genel bir beklenti vardı. Hatta hatırlayalım, bu umudu resmi muhalefetin tabanı da paylaşıyordu.

Neydi bu umudu temelsiz kılan?

Ne kadar büyük olursa olsun, tek bir ayaklanmaya böyle bir misyon yüklemek, AKP iktidarının niteliğini kavrayamamaktan kaynaklanıyordu.

AKP, bazılarının zannettiği gibi sadece bulgur ve makarna dağıtarak oy toplayan bir parti değildi. İtalyan düşünür Gramsci’nin tabiriyle, hegemonik bir partiydi. Yani, grevcilere, çevrecilere, yer yer Kürt hareketine karşı uyguladığı zorun yanında, geniş kesimlerin aktif rızasına da dayanıyordu. AKP’den önce Türkiye’de hegemonya yoktu demek yanlış olur. Ancak bu hegemonya daha ziyade zora ve edilgen bir rızaya dayanıyordu. AKP’nin başarısı, eskiden piyasacı ilişkilere ve ulus-devlete şüpheyle yaklaşan kesimleri, düzenle bütünleştirmesiydi.

Böyle bir iktidara karşı girişilen bir ayaklanma birçok şey başarabilir. Ama bütün dengeleri bir gecede değiştiremez. Neler başarılabilirdi ve nerelerde tıkanıldı, hepsini tartışmak bir yazıya sığmaz. Sadece bir tanesine bakalım. Önceleri sınırlı sayıda çevrecinin, bilim insanının ve sosyalistin derdi olan “iki ağaç,” birden Türkiye’nin temel gündemi oldu. “İki ağaç” metaforik bir anlatım. Kente ve doğaya yapılan saldırıların, muhalefetin büyük bir kısmı ve hükümet tarafından teferruata indirgenmesinin anlatımı. Tam da bir iki ağacı koruyan doğa militanlarına yapılan polis saldırısının bir halk ayaklanmasına yol açması, ekolojinin yeni bir yarılma hattı olması ihtimalini doğurdu. Ancak kısa bir zaman içinde, ayaklanmanın bu boyutu arka plana atıldı. Hükümet karşıtlığının gölgesinde bırakıldı.

İşte bu, ayaklanmayı hükümetin istediği yere çekti. AKP’nin benimsetmek istediği mesaj şuydu: “Bize ağaçları yok ettiğimiz için değil, biz olduğumuz için saldırıyorlar.” Yani, “Müslüman” ve “milli” olduğumuz için. Hükümet bu mesajı verirken bir sürü hileye ve yalana da başvurdu. Ama sanılanın aksine, bunlar ikincildi. Bu yalanlar olmadan da ayaklanmanın odağı kayacaktı, kayıyordu.

Daha genelleyerek söyleyecek olursak... Hegemonya kurulan yerde, iktidara yapılan itirazlar çoğunlukla iktidarın kendini yeniden üretmesiyle sonuçlanır. Hegemonik siyasi-toplumsal formasyonlarda, ayaklanmaların getirebileceği en iyi sonuç, iktidarın ertesi gün değişmesi değil. Fay hatlarının tekrar tanımlanması. Birkaç gün süren zihniyet ve gündelik pratik değişikliklerinin kalıcı hale gelmesi. Bu yeni zihniyeti ve pratikleri taşıyacak kurumların, hatta öz yönetim organlarının oluşması.

“O halde resmi muhalefet haklı değil mi? Gezi gibi, bundan sonraki sokağa çıkışlar da beyhude demek ki!” Söylediklerim yanlış anlaşılırsa bu sonuca varılabilir... Özellikle de alternatifler dikkatlice gözden geçirilmezse. Nedir ana alternatif? Seçimleri beklemek. Fakat, seçimlerin nasıl maniple edileceğini herkes konuşuyor zaten. Ve tüm kontrollere rağmen, istenilen sonuç çıkmazsa, hükümetin ne yapacağı haziran 2015 seçimlerinden sonra yaptıklarından belli.

Üstelik bunlar hegemonya dediğimiz buz dağının sadece görünen kısmı. Asıl mesele, resmi muhalefetin bütün ufkunun AKP’nin çizdiği çerçevelerle sınırlı olması. Özlemini duydukları ekonomi mesela, AKP’nin ilk on yılında uyguladıkları. Üstelik bunları tekrar yürürlüğe koymanın küresel koşulları ortadan kalkmışken.

Başka bir örnek. Resmi muhalefetin bir önderi, AKP’yi AKP yapan gazetecilerle mutluluk fotoğrafı çektirdi yeni. Yaptığı, hegemonyayı yeniden üretmekten ibaret.

Daha da kötüsü var. Resmi muhalefeti yönetenler, mültecilere karşı sokağı işaret eden odaklara aynı panikle “aman dikkat” uyarıları yapmayarak, uykularını asıl kaçıranın sokak değil, düzenin değişmesi olduğunu teyit ediyorlar.

Başka bir deyişle, sokaktan ürkerek sandığa sarılan resmi muhalefet, aslında korktuğu dinamiklere hizmet ediyor.

Bu dar kulvarlardan tek çıkış: Sokağı da sandığı da fetişleştirmeden, ikisini de yeni yarılmaların olası mecraları olarak değerlendirmek. Doğa, özgürlükler ve emek taraftarı yeni bir cephe oluşmazsa, her seçim ve her ayaklanma ya AKP’nin ya da yerleştirdiği zihin ve pratiklerin kemikleşmesiyle sonuçlanır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et