Darbeciler ve muhalifler

“Allah’ın lütfu” sayılan darbe teşebbüsü nelere yol açmadı ki…

Darbecileri ve muhalifleri, devletten arındırdı siyasi otorite. İddiası bu.

En az 125 bin kamu görevlisini “Devletten arındırdı.” Çıkardığı 32 kanun hükmünde kararname (KHK) ile 150’den fazla yasada 1200’den fazla maddede değişiklikler yaptı. Yanlış anlaşılmasın. Hakları ve özgürlükleri genişleten, geliştiren, hakları ve özgürlükleri tanıyan, koruyan değişiklikler değildi bunlar.

Arındırma yasalarıydı çoğu… Mesela 675 sayılı KHK ile, kamu görevlisi olarak kalmasında devlet için  çok büyük tehlike arzeden kamu görevlilerinden arındırıldı devletimiz!

Devlet içinde kalması çok tehlikeli kamu görevlileri kimlermiş? Ben, okudum, saydım, yazdım tek tek,  bakalım mı?

İşte o tehlikeliler!

“Garson, sıvacı, memur, yasama uzmanı, teknisyen, koruma memuru, ilave yardımcı personel, zabıt katibi, yazı işleri müdürü, denetçi, uzman denetçi, mütercim, basın müşaviri, redaktör, bankacılık uzmanı, imam hatip, müezzin, cezaevi vaizi, şoför, hazine uzmanı, mühendis, mimar, işçi, adli tıp uzmanı, aşçı, avukat, bekçi, bilgisayar işletmeni, biyolog, diyetisyen, hizmetli, icra müdürü, idare memuru, infaz ve koruma memuru, kaloriferci, kimyager, mübaşir, öğretmen, sosyolog, şef, şoför, tekniker, baş araştırmacı, şehir plancısı, hemşire, ambar memuru, muayene memuru, istatistikçi, heykeltıraş, müze müdürü, memur, uzman tabip, ebe, sağlık memuru...”

Hiçbirisi tanka, topa, tüfeğe, uçağa hükmetmiyor ve hiçbirisi silahlı insanlara, askeri birliklere,  topluluklara… Hiçbiri hakkında soruşturma, kovuşturma, dava yok. Hiçbiri hakkında bir yargılama sonucu verilmiş ve kesinleşmiş yargı kararı yok.

İrtibat, iltisak diyerek keyfi kararlarla kamu görevlerinden uzaklaştırıldılar.

En kabadayısı, yasal bir örgütlenme ile selam alıp/verme ilişkisi kurmuş olabilir. Suç mu?

“Garson” kardeşim çay ikram etmiş olabilir. Suç mu? Mübalağa etmiyorum, yasal kuruluşlara bankalara, yurtlara, dershanelere, okullara merhaba demek suç sayıldı.

Darbe teşebbüsü falan da değil suçlama. Ne olduğu belli olmayan, irtibat/iltisak!

İsim isim sayılarak, teşhir edilerek, yargısız infaz edilerek, devletin Resmi Gazetesi’nde ilan edilerek…

Sonuçta insanların hayatları karartıldı.

Daha genel ve bütüncül bir ifade ile “Hangi hak ve özgürlükler ihlal edildi, OHAL döneminde?​” diye soracak olursak kendimize, şöyle cevap vermemizde bir yanlışlık olmaz.

Konu bakımından, ihlal edilen ilgili insan haklarını, hukukun üstünlüğü ilkesi, adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı, İLO 158 No’lu Hizmet İlişkisine Son Verilmesi Sözleşmesi, iş ve meslekte ayırımcılık yasağı (111 sayılı İLO Sözleşmesi), çalışma hakkı, eğitim hakkı, örgütlenme özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, suçsuzluk karinesi (masumiyet karinesi), yargıç teminatı, akademik özgürlük, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma ve savunma hakkı, avukatın hukuksal yardımından yararlanma hakkı olarak belirtebiliriz.

2016-2018 OHAL döneminde çıkarılan KHK’ler ile, Anayasa’nın 10, 11, 20, 23, 24, 25, 34, 35, 36, 40, 49, 50, 51, 53, 121, 125, 129, 130, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6, 7, 8, 9, 10, 11,13,14, Uluslararası  Çalışma Örgütünün (İLO) 111, 158, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 7. ve BM Ekonomik ,Sosyal ve Kültürel Haklar  Komitesinin 18 No’lu Genel Yorum Kararları ihlal edilmiştir.

Tek tek sayılabilir ve bu sayılar, ihlaller, insanları ifade ediyor. İnsan acılarını.

Bu acıların çoğunun dinmesi artık mümkün değil. Ortalıkta, bu acıları dindireceğini ifade eden güçlü bir siyasi irade de, ne yazık,  görülmüyor.