Testere rejiminin muhalefetle savaşı
Fotoğraf: Mehmet Murat Önel/AA
2016 yılının mart ayının sonuydu. Haberci olarak bulunduğumuz Cizre’de, İdil’de sokağa çıkma yasağının 04.30’da kaldırılacağını öğrendik. Sabah erkenden 6-7 gazeteci İdil’in girişindeyiz. Polisler önce girişimize izin vermedi ve bizi başka bir yere yönlendirdi. Uzun bir uğraştan sonra saat 08.00 civarında ilçeye girebildik.
İdil’in Turgut Özal ve Yeni Mahalle adlı iki mahallesinde operasyonlar yaşanmıştı. En büyük yıkım Turgut Özal Mahallesi’ndeydi. Görüntüler Cizre’yi çağrıştırıyordu. Zarar görmemiş bina yok gibiydi. Bir İdilli yeni döndüğü evine kederli ve şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. Kendisiyle birlikte evin içine girdik. Yerdeki fayanslar dahi patlamıştı. Tek bir eşya kalmamıştı. Turgut Özal Mahallesi’nde bir evin duvarındaki İngilizce yazı dikkatimizi çekti: ‘I want to play a game.’ Vizyona girdiği 2004 yılından itibaren kendisinden çok söz ettiren gerilim ve korku filmi Testere’nin bu ünlü repliğinin yanında da jandarma özel harekatı simgeleyen ‘JÖH’ ve polis özel harekatı simgeleyen ‘PÖH’ imzası vardı.
Politik bir icraatı şehvetli bir şiddet gösterisine dönüştüren bu iş görme biçimi Türkiye’nin yakın tarihi açısından devletin zirvesinden başlayarak bürokrasinin çeşitli kademelerini içererek yayılan bir yönteme dönüştü.
Parlamento-siyaset-medya ilişkileri bağlamında şekillenen Danimarka yapımı Borgen adlı diziyi izleyenler de bizimle benzerlikleri üzerine düşünmüştür muhtemelen. Dizide bir medya patronunun kumpas kurarak eşcinsel bir bakanın fotoğraflarını çektirip, bu fotoğraflarla kendisine şantaj yapmasının ardından bakanın intiharına tanıklık ediyoruz. Bu örneklerden sadece biri. Entrikanın politikanın doğal bir enstrümanı gibi sunulduğu başka bir sürü örnek var dizide.
Şimdi dönüp Türkiye’nin yakın tarihinde yaşadıklarımıza bakalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan hedef aldığı isimlerden Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala yıllardır cezaevinde. Daha önce Erdoğan’ın doğrudan hedef aldığı gazetecilerin cezaevi ve yargılama süreçlerine tanıklık ettik. Tüm bu yaşananlar karşısında şu soruyu soranlara sıkça rastlıyoruz: “Yahu buna niye taktı?” Erdoğan ve AKP bürokrasisi ile medyasının uzunca bir süredir hedefindeki isimlerden biri olan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen hapis cezasının Yargıtay tarafından onanması da, aynı sarmal içinde gerçekleşiyor. İktidar aygıtları kendileri açısından tehdit olarak gördükleri isimleri kurban seçip, ‘Testere’ repliğiyle “bir oyun oynamak istiyorum” diye başlıyorlar ve bu oyunun içine gazete manşetleri, senaryoya dayalı istihbarat raporları ve yargı kararlarına uzanan bir dizi enstrüman giriyor. İlke şu: “Biz bir savaş yapıyoruz ve savaş anında düşmana yöneltilen suçlamaların kanıtlanması gerekmez.” İlke bu olunca, deneyimli hukukçuların Kaftancıoğlu hakkında böyle bir karar verilemeyeceğini karşılaştırmalı örneklerle ve uluslararası hukuk standartları üzerinden anlatmaya çalışması umursanmıyor tabii.
Türk Polis Teşkilatı (Emniyet Genel Müdürlüğü) resmi Twitter hesabından Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a, Canan Kaftancıoğlu’na destek içerikli tweeti nedeniyle verdiği şu yanıta bakın: “İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış birisinin böyle bir AHLAKSIZLIĞI kabul edilemez.Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı”
Birçok kişi resmi bir kurumsal hesaptan böyle bir paylaşımın ‘bir ilk’ olduğunu ve kabul edilemeyeceğini belirtmiş. Bir Twitter kullanıcısı, “Hesaptan porno beğenseydiniz daha az utanırdık” diye yazmış, bir diğeri “Bu saatten sonra vatandaş Allah’a emanet. Hepimize geçmiş olsun” diye not düşmüş.
Ama işte o ‘testere’ oyununun içinde bunlar var. Muhtemelen -eğer yapılırsa ve zamanında yapılırsa- 2023 seçimlerine kadar giden süreçte üzerinde tartışılacak başka pek çok örnek göreceğiz.
Toplumsal muhalefeti sindirmek için icat edilen 3. Gezi davasında verilen mahkumiyet kararlarının ardından Canan Kaftancıoğlu’nun Gezi döneminin Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek verilen ceza, iktidar ve o iktidarı simgeleyen isim karşısında dik duran bir siyasetçi şahsında, iktidara karşı dik duran ve ona meydan okuyan herkese yönelik tehdit dolu bir ‘Testere’ davetidir.
Bu testerenin HDP’li politikacılar ve belediye başkanlarına yönelik çalıştığı süreçte, ona cesaret veren politik yanlışlar bugünkü cüretin önünü açtı. Kaftancıoğlu’nun hedef alınması hem muhalefete bir gözdağı hem de CHP’ye bir ayar verme girişimidir. ‘Biat sınırlarını aşmayan uslu politikacı istiyoruz’ deniliyor.
O testere burada da durmaz. Güçlü bir tepki verilmezse muhalefet açısından bir ölüm kapanına dönüşene kadar hükmünü icra etmeye niyetli bu ‘testere rejimi’ yaşayabilmek için artık daha makulünü yapamaz. Onun açısından da bir ölüm kalım savaşı bu.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00