13 Mayıs 2022 23:50

CHP'nin İstanbul mitingi 1 Mayıs bileşenlerinin faşizme karşı ortak duruş azminin gösterisine dönüştürülemez mi?

Canan Kaftancıoğlu

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Neyse ki idam kaldırılmıştı da...

Osman Kavala ipten döndü:

“Ağırlaştırılmış müebbet”i reva gördü… (O)

Mücella Yapıcı’dan Can Atalay’a…

Gezi’den arkadaşlarımıza 18 yıl verdi… (O)

‘O’ kim/ne-re?..

Mahkeme (mi?) …

Koro:

“Mahkemenin kararına saygı duyulmalı…”

Solo (Erdoğan):

“Yargımız benzer niyetleri taşıyanlara da hukuk ve adalet dersi vermiştir.” (27 Nisan 2022)

***

Önceki gün tebliğ etti… (O)

Canan Kaftancıoğlu 4 yıl 11 ay hapis verdi… (O)

Yetmedi:

Siyaset yasağı getirdi… (O)

O kim/ne-re?..

Mahkeme (mi?) …

Koro:

“Mahkemenin kararına saygı duyulmalı…”

Solo (AKP Sözcüsü):

Hukukçular tartışsın (12 Mayıs 2022)

(“Hukukçular çıksın görüşlerini söylesinler.”)

***

Sırada?

Kim(ler) ne(ler)?

Bekliyoruz o tiradı:

“Mahkemenin kararına saygı duyulmalı.”

Mahkeme demek, her daim adalet ve hakkaniyet; demokrasi mi demek?

Ya da şöyle sorayım:

Mahkemeler demokrasiye mahsus müesseseler mi?

Hukuk tarihi:

‘MOĞOL DEVLETİNDE [DE] MAHKEME VARDI.’

Der ve ilave eder:  

“Fakat sonunda bu mahkeme de hanın emrine göre hükmederdi.”

Misal de verir:

Cengiz Han, kızdığı Cebe için ‘Onu mahkemeye verip idam ettireceğim’ demiştir.”*

İdam ettirecek ama kararı mahkemeye verdirmek suretiyle... (Buna da ‘devletlerde devamlılık vardır’ prensibi yakıştırsak, uyar mı?)    

Prof. Ahmet Mumcu’dan naklettim yukarıdaki anekdotu...

Daha sonra kitap olarak bastırdığı, hukuk tarihi doktora tezinden:

Osmanlı Devletinde Siyaseten Katl *

Ne demek siyaseten katl?

Hoca kitabının ‘Giriş’ine şu cümle ile başlar:

“Egemenliğin mutlak şekilde tek elde toplandığı devletlerde, hükümdarın kudretinin son sınırı, kendi takdir hakkını kullanarak ölüm cezası verebilmesidir.”

Hemen devamında:

“Türk-İslam devlet nazariyesi, hükümdarın bu yetkisine bağlı olarak gelişen kuruma ‘siyaseten katl’ adını vermiştir.” **

Hoca’ya dayanarak hülasa edeyim:

- Siyaseten katl esaslı bir iktidar aracıdır:
 Siyaseten katl, “Nizam-ı Alem”in / “kamu selameti”nin (Devletin ‘beka’sı dersem daha anlaşılır herhalde) tehlikeye düştüğü tespitiyle, tehlikeyi yarattığına inanılanların canları alınarak bertaraf edilmesinin müesseseleşmiş hali…

Niye buralara daldık?

Okuma notlarımı paylaşmak değil niyetim…

Nasıldı o laf; tarih dünden bugüne bakar, yarını görür, müydü?

Yoksa tersi miydi?

Her ne ise; siz anladınız… O hesap:

Kabul, epey dolambaçlı olsa da son olan bitene getirmek istiyorum sözü…

Muradım önünüze şu soruya koymak: 

BERTARAF ETME STRATEJİSİNDE SİYASETEN KATL’İN ZAMANE TERCÜMESİ: SİYASETEN HUKUK (MU?)

‘Siyaseten hukuk’un kastı:

Hukuku muhaliflerin halline teksif etmek üzere siyasetin emrine amade etmek…

Tabii “Türkiye’nin bekası” kodlu…

Siyasetin ihtiyaçlarına göre yargıyı dizayn ederek mahkeme kararlarını tayin etmek:

Merkel’e Deniz Yücel’i…

Trump’a Rahip Brunson’ı…

Riyad’ın Kralı’na katlettikleri Kaşıkçı dosyasını (kapattırmak üzere) göndermek, mesela…

Ve mesela:

Bilhassa Osman Kavala’nın başına örülen çoraplar

Ve mesela “Benzer niyetlere ders olsun” niyetiyle ibretlik olduğu saklan(a)mayan o ‘Gezi’ cezaları…

Son dalgada 9 yıl evvelinin tivit mesajları gerekçesiyle Canan Kaftancıoğlu’na kesilen ceza…

Offf… değil mi?..

Haklısınız bunları biliyor ekseriyetimiz…

Yeni olan ne?

Kafamı kurcalayan şu soru:

Hayır, neden hep Gezi tutsakları misali, kendi sahalarında isim yapmış, dikkat çeken isimlere sardılar?

Neden sıradan “militan profiller” ile başlamadılar “almaya”? sualini sormayacağım…

“Onlara bile…” dedirtmek istedikleri “tehtidi”nin aşikar olduğuna hep işaret edilegeliyor isabetle..

Benim cevabını aradığım o soru şu:

Anketler şayet doğru ise…

YÜZDE 30’LARDAN AŞAĞI SÜPÜRÜLEMEYEN AKP’NİN DİNDAR TABANI, NEDEN HASSAS OLMASI BEKLENEN ‘KUL HAKKI’ MESELESİNDE İKTİDARIN SERT FAULLERİNİ SİNEYE ÇEKİYOR?

Bu kadar bariz hale gelen adaletsiz yargı pratiklerine rağmen neden sesini çıkarmıyor, AKP’nin mümin seçmeni?

O Moğollar’dan Siyaseten katl’e uzanan yukarıdaki tarih bahsimize bağlarsak:

Bilhassa kapalı devre ilişki ağlarında ümmetin bekası ve İslamcılığın selameti propagandası ile mi rıza üretiliyor bunca haksız hukuksuz melanetlere?

Dindar ruhlarda böyle mi meşru kılınıyor, ekranlarda göğsünü gere gere savunulamayan mahkeme kararları?

Pekiyi pekiyi, uzatmıyorum…

Yazarken sıkıldım ben de hep tahlil hep tahlil… durum tespiti peşinde koşmaktan…

Neyin teşhiri kaldıysa yapılmamış bu yer gök arasında?

Zira anlaşılması gereken her bir şey...

Hele ki ‘yapmak’ için lüzumlu olduğu kadarıyla her bir şey yeterince biliniyor… biliyoruz…

ESAS DERT ‘FİİLİYAT’TA VESSELAM…

Virajını da alarak selametle, başlığa bağlanalım son demde:

Kılıçdaroğlu’nun Canan Kaftancıoğlu’na sahip çıkma refleksi, doğrusu gelecek için umutlandırdı...

Keza 21 Mayıs Bursa Mitingi’nin İstanbul’a alınmasını da mühimsedim…

Tabii temennimiz hakikatin üstünü örtmüyorsa:

Basından izlediğimiz kadarıyla şahit olduğumuz emareler, CHP yönetiminin kuvvetli/hareketli bir karşı duruşa duyulan ihtiyacın farkında olduğunu işaret ediyor… (gibi)

Umulan bu hamlelerin ‘gaz’ almaya dönük palyatif çıkışlar, gönül almaca manevraları olarak kalmaması…

Saman alevi gibi parladığı hızla sönmemesi…

UÇ VEREN SON TEPKİLERİN DE MİTİNG SONRASI SANDIĞA HAVALE EDİLEREK KALABALIKLARA TRİBÜN İSTİKAMETİ VERİLMEMESİ, MUHALEFETİN SARAY İLE LİDERLERİN DÜELLOSUNA İNDİRGENMEMESİ GEREKİR…

Bilakis…

Beklenen; farklılıklarıyla beraber tüm muhalefetin ortak mukavemetini örgütlemek:

Gezi’den Kaftancıoğlu kararlarına…

Ve asla ihmal edilmemesi icap eden HDP’ye yönelik saldırılara filan karşı şahsen hayalim şu:

TOPLUMU SARAN HAKSIZLIKLARA, ADALETSİZ YARGI PRATİKLERİNE, ‘BEŞLİ ÇETE’ İŞ BİRLİKÇİLİĞİNE KARŞI TÜM MUHALEFETİN AYRIKSI DURUŞ VE KİMLİKLERİNİ MUHAFAZA ETMESİNE SAYGI DUYARAK ORTAK DİRENÇ AĞINI ÖRMEK…

CHP mitingini böyle bir çabanın sonucu olarak tasarlamak; keşke bu yapılabilse…

CHP “Altılı Masa”sını…

1 Mayıs meydanı bileşenleri tıpkı 1 Mayıs’ta olduğu gibi o şekil, kendi seslerini farklılıklarını taşıyarak...

MUHALEFET TABANININ BÜYÜK BULUŞMASI OLARAK HAZIRLANILSA 21 MAYIS, fena mı olur?

E tabii bunun için en başta CHP’nin iktidardan gelecek mesela HDP’den uzak tutma tazyikine teslim olmaktan vazgeçmesi gerekiyor…

Öyle değil mi?

------

* Dr. Ahmet Mumcu, Osmanlı Devletinde Siyaseten Katl, Ajans Türk Matbaası, 1963, s. 24, abç.

** Aynı eser, (s. 1)

 

İMAMOĞLU OTOBÜSÜ DEVİRDİ 2 YOK, ÇÜNKÜ…

Sevgili okur,

Takip edenler hatırlar:

İmamoğlu otobüsü devirdi, üst başlıklı yazımızda, geçen salı günü, Ekrem Bey’in Karadeniz seyahatini değerlendirmiştim...

Ertuğrul Özkök ve Nagehan Alçı’nın muteber gazeteci muamelesi ile geziye davetlerine odaklanarak, İmamoğlu’nun kimi tavırlarını eleştirmiş, yönelimlerini sorgulamıştım…

Özkök ve Alçı’ya dair menfi hükümlerimi taşıyan başlıklar açıp anonslayarak, “Cumartesi devam edeceğim” demiş, randevu kesmiştik...

Lakin çarşı karıştı…

Perşembe günü Canan Kaftancıoğlu hakkında malum mahkeme kararını öğrendik…

Akabindeki reaksiyon ve gelişmeleri izledik…

Kaftancıoğlu ve (bence onun şahsında) CHP’nin nispi diri duruşu hedefteyken, dikkatleri -cirmi kadar da olsa- İmamoğlu/CHP eleştirisine çekmeyi doğru bulmadım…

Bu nedenle İmamoğlu otobüsü devirdi 2’nin yayımını tehir etmeye karar verdim…

Katılır katılmazsınız; içime sinecek ahlaki tutum benim açımdan bu idi...

Hiç değilse yadırgamayacağınızı umuyorum…

Gündem müsaade eder ve gazetemizin vaziyeti elverirse, salı günü, olmadı cumartesi sayfasında buluşmak ümidiyle…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa