Cezanın da cezası var

Görsel: Pixabay
FIŞKIRMA
Yol kenarıyla asfaltın ziftinden kurtulmuş bir karış toprakta her zaman bir çiçek biter. Beton kaldırımları delerek taşların arasından fışkırır.
TOKLARIN ETTİĞİ
Onların sofraları nice donanırsa senin sofran onca azalır. Sen ne kadar aç kalırsan onlar onca doyar. Açlıktan ölene/öldürülene kadar sen!
HAVA KARARIYOR
Hava kararıyor gittikçe. Uzadıkça gökdelenlerin gölgeleri, örtülüyor güneşin bahçeleri.
HEP KARANLIK
Sabahın ilk ışıklarıyla aydınlansa da ortalık üst üste yığılan binaların gölgelendirdiği karanlık. Sabahı, öğlesi, akşamı yok. Gün, duran bir saat artık. Hep karanlık.
GÖREN YOK
Maskelerin arkasında hem ağladık, hem güldük. Kimse görmeden. Maskeler düştü dondu yüzlerimiz. Ağlayanı da, güleni de göstermeyen.
BEKLEMEDE
Ağlar gibi gülüyoruz. Düşsüz bir uykunun karanlığında. Sabahı bekleyerek.
MEMLEKET ÖYKÜCÜSÜ
Ahmet Say, bir memleket öykücüsüydü. Dağ bayır dolaşarak ezilenlerin öyküsünü yazdı. Ezilen bir karınca da olsa.
SABAH ŞARKILARI
Bizi ışıltılı sabahlara ulaştıran şarkılardır. Geceler boyu hep bir ağızdan söylenen. Göz gözü görmeyen karanlığı aydınlatarak geceyi susturan.
CEZANIN DA CEZASI VAR
Halkı düşünce, söz ve yazı özgürlüklerini serbestçe kullanmaktan yoksun bırakmak temel insan hak ve özgürlüklerini de elinden almak demektir. Yasak üstüne yasak koyunca cezanın da cezası olur.
Evrensel'i Takip Et