Kaftancıoğlu’na verilen ceza, ‘benzemezlerin temas hali’ne kesilmiştir
Fotoğraf: Mehmet Murat Önel/AA
Gündem malum; CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezası Yargıtay’da onaylandı ve kendisine ‘siyaset yasağı’ konuldu. Gezi davası kararları vesilesiyle vurguladığımızı tekrar edersek, “bundan sonrası için gözdağı” falan değil bu. Böyle yönetiyorlar. ‘Gözdağı’ aşaması çoktan geçildi. İktidarın olağan hali, kurumsallaşmış bir sorumsuzluk ve sınırsızlık... Başka türlü davranması mümkün değil.
Ve yine, dokuz yıl önce atılmış twitlerin gerekçe gösterildiği bir kararı ne hukuk ne de yasalar çerçevesinde tartışmanın da manası yok. Tamamen siyasidir. Muhalefeti baskılayıp ezme sürecine eklenmiş yeni bir halkadır. Ama yine de Kaftancıoğlu’nun ‘özel’ bir hedef olduğunu vurgulamak gerekiyor. Demokrat ve mücadeleci kişiliği değil sadece onu ‘hedef’ haline getiren. Bunun için, tekçi rejimin inşasının bizzat yarattığı ve ‘benzemezlerin etkileşimi’ diye tanımlanabilecek sürece değinmek gerekiyor. Kaftancıoğlu profili (tıpkı Demirtaş gibi) tam da bu süreç içinde ‘tehlikeli’ ve ‘katlanılamaz’ oluyor.
Son yerel seçimlerde büyük şehirlerde yaşanan bozgunda bu ‘profil’in önemli etkisi vardı, affedilemezdi. Gereği yapılmaktadır!
***
MHP ortaklı Saray rejiminin, varlık koşulu olarak dayattığı ‘aparatlık’ ilişkisinin dışında kalmak geleneksel siyasal çizgileri de (görece de olsa) değişime zorladı. Kimse çakılı olduğu koordinatların dışına çıkmama lüksüne sahip değildi artık. “Devletin kurucu partisi” diye övünen ve ama gelinen noktada devletten dışlanan CHP de bunu yaşamak zorundaydı. İçinde gerilim ve çelişkiler de barındıran CHP’deki bu görece değişim sürecinin rejim açısından “en tehlikeli” temsilcilerinden oldu Canan Kaftancıoğlu.
CHP’lilerin Kürt dinamiği HDP de dahil demokrasi güçleriyle yakınlaşıp temas etmesidir bu tehlikenin kaynağı. Gezi günlerinde uç vererek 7 Haziran’a yansıyan ve özellikle seçim dönemlerinde belirginleşen bu taban mobilizasyonunu koşullayan belirleyici etken yeni rejimin inşasıydı, yani nesneldi. Benzemezleri yanyana gelip temaslanmaya zorlayan bu ‘kendiliğinden’ durumun bilinçli bir siyasal tutum haline getirilmesinin pratiği içinde oldu Kaftancıoğlu. Bir başka boyutta, Demirtaş da öyleydi. Kürt siyasetini Batı’yla buluşturan, Kürdün ‘batı’yla birlikteliğini simgeleyen figürdü. Canan Kaftancıoğlu da CHP’lilerin diğer demokrasi dinamikleriyle yanyana gelebilme ihtimali ve imkânının simgelerindendi. Demirtaş'ın rolüne benzer bir işlev görüyordu. Temas ettirici yani. Rahatsız eden, katlanılamaz bulunan Kaftancıoğlu şahsında bu ‘temas’tır aslında. Bugün onaylanmış cezalar ise 31 Mart ve 24 Haziran’daki seçim bozgunlarına yol açan söz konusu ‘temas’ın cezalandırılmasıdır.
***
Demokrasi mücadelesinin ortak bir kulvarda daha sistematik ve istikrarlı bir niteliğe kavuşması, rejim açısından en istenmez olandır. CHP’lilerin, emek güçlerinin, sosyalistlerin, Kürtlerin, demokratların yanyana gelebilme imkânının en görünür simalarından olduğu için cezalandırılmıştır Kaftancıoğlu.
Geleneksel CHP çizgisiyle de uyuşmayan bu birliktelik eğilimini kırmak ve cezalandırmak açısından da ‘isabetli’ hedeftir. ‘Kırmızı çizgili’ CHP ekseni bakımından ‘dışsal’ olduğu için, bu çevrelerin de hep hedefi oldu Kaftancıoğlu. Son örneğini bir süre önce partiden ayrılan üç milletvekilinin (yazılı olmayan) istifa gerekçelerinde görmüştük. CHP’nin HDP’yle ilişkisinden rahatsızlıklarını dile getiren istifacılar, Kılıçdaroğlu’yla son görüşmelerinde İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun görevden alınmasını istemişlerdi. İktidar mahfillerinin hedefi olmuş, hapis cezalarıyla yargılanıyor olan Kaftancıoğlu’nu CHP’ye “uygun bulmadıklarını” söylemişlerdi.
Doğruydu aslında, dondurulmuş CHP çizgisine uygun değildi. Ama koşullar değişmişti işte, ya o dondurucuda kalınarak iktidarın aparatı olunacak ya da rejim karşısındaki diğer güçlerle bir şekilde temasta bulunulacaktı. İstifacılar gitti sonuçta, şimdi neyle iştigal ettiklerini kimse bilmiyor ama Kaftancıoğlu’na verilen ceza ‘benzemezlerin temasını’ daha da tetikleyecek tepkilere yol açıyor.
Özetle; tekçi-otoriter rejim kendi inşa süreciyle birlikte başka dinamikleri de değişime zorlamaktadır. Örnek olsun, Perinçek tayfası nasıl Saray’a eklenti olabilmişse, karşı yönde de farklı yanyana gelişlerin olması kaçınılmazdır. Demirtaş’ın hapsedilmesi nasıl bu değişimi engelleyemediyse Canan Kaftancıoğlu’nun cezalandırılması da farklı bir sonuç üretmeyecektir. İhtiyaç, bu süreci kendiliğindenciliğe terketmemek, hızlandırmaktır. Mesele, CHP yönetiminin en az Kaftancıoğlu kadar açık, net ve cesur olabilmesindedir.
Siyaset yasağına gelince... İktidarın bu güdük yasal çerçevelere bile uymayan, yani özgün bir ‘illegalite’ üzerinden yürüttüğü yönetme tarzı, siyasetin yasal zorunluluklara sığma zorunluluğu olmadığını ilk elden göstermiyor mu zaten?! Kendi yasalarına bile uymayan bir iktidarın kararlarıyla dayatılan ‘ayar’lar ikna edici de değildir, meşru da değildir. Uygulanabilirliği de yoktur. Bu türden ‘boş beleş’ çabalar daha güçlü geri dönüşlerin vesilesi olabilir ancak...
- 1 Mayıs, 10 Not 05 Mayıs 2024 04:46
- İstanbul seçimi, sazan sarmalı ve Zana’nın trajedisi! 29 Mart 2024 19:51
- Solun ayarını seçimler mi bozuyor, yoksa ayarlar bozuk mu zaten? 09 Temmuz 2023 04:40
- Sosyalistlerin muaf olma hali ya da kaybeden sadece "Burjuva muhalefeti" mi?! 25 Haziran 2023 01:55
- Yenilmek de direnerek olsun, teslim olarak değil! 21 Mayıs 2023 04:40
- 1 Mayıs notları ve 14 Mayıs imkânı 07 Mayıs 2023 02:19
- Tarihi seçimler ve solda sekterlik halleri 30 Nisan 2023 04:17
- ‘Ayşe Teyze’ler, Mahirler varken, seccade konsolidasyonu yeter mi? 09 Nisan 2023 04:56
- Ayhan Bilgen’in ‘yapıcı muhalifliği’ ve bir tür ‘itirafçılık’ hali! 02 Nisan 2023 04:48
- Şapkadan çıkan Erbakan ile ‘bize pusu kurdular’ diyen pusucu nereye koşuyor? 26 Mart 2023 04:40
- 20 Mart’a denk düşen ‘tesadüfler’ ve bir zorunluluk 22 Mart 2023 04:49
- Değişim enerjisi, kuyudaki Akşener ve ‘kazanacak aday’a ilişmek! 12 Mart 2023 10:16