Hekimler hak arayışında yalnız değil
Türk Tabipleri Birliği 29 Mayıs günü bir kampanya başlatıyor.
“Sağlığımız için hekimlere kulak verin” diyor. Bir toplumsal sorumluluk düşüncesiyle sağlık sistemine dair sözlerini söylüyorlar. 10 maddede söylüyorlar sözlerini. Her bir maddenin ilk cümlesini alıyoruz yazımıza. Sonra, biz de söyleyeceklerimizi söyleyeceğiz. Elbette hekimlere desteğimizi ifade edeceğiz.
“Türk Tabipleri Birliği olarak, memleketimizin sağlık sisteminin toplum yararına değiştirilmesi, hekimlerin yaşama, çalışma ve ekonomik koşullarının düzeltilmesi için, yurttaşlarımızı ve kurumlarımızı aşağıda yer alan 10 acil talebimize destek vermeye davet ediyoruz.
1. Sağlık sisteminin temelini koruyucu sağlık hizmetleri oluşturmalıdır!
2. Beş dakikada sağlık olmaz!
3. Şehir-şirket hastaneleri politikasından vazgeçilmelidir!
4. Sağlığa ayrılan bütçe artırılmalıdır!
5. Etkili bir sağlıkta şiddet yasası çıkarılmalıdır!
6. COVID-19 meslek hastalığı sayılmalıdır!
7. Sağlık sisteminin eksikliklerinin sorumluluğu sağlık çalışanlarına yıkılamaz!
8. Hekimler üzerindeki baskılara son verilmelidir!
9. Tıp ve tıpta uzmanlık eğitiminde nitelik öncelikli olmalıdır!
10. Hekimlerin örgütlenmesi ve haklarını savunmasının önündeki engeller kalkmalı!
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi”
Çok açık, net ifadelerle dile getiriyorlar düşüncelerini. Meseleye insan hakları açısından bakıyorlar, haklı olarak. Biz de hatırlayalım:
Hem ulusalüstü insan hakları belgelerinde yaşam hakkı ve sağlık hakkı konusundaki düzenlemelerin olduğunu biliyoruz hem de iç hukukta en üst belge olan Anayasa’da sağlık hakkının yer aldığını… Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerinden olan 2. maddede devletin “sosyal devlet” olma temel özelliğine vurgu yapılıyor. Anayasa’nın 56. maddesinde sağlık hakkı ile ilgili düzenleme yer alıyor. Yaşam hakkı ile bağlantılı sağlık hakkı, sağlığın korunması konularındaki ulusalüstü insan hakları belgelerine kısaca bir göz atalım isterseniz:
BM insan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 3. maddesinde “Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır” hükmü yer alır.
Bildirinin 25. maddesi de yaşam hakkı bağlamında herkesin ailesiyle birlikte sağlık hakkını düzenler. Sağlık hakkına yaşama standartlarıyla birlikte yaklaşır. Standartlar dahilinde yaşamak!
Bu standartlar da tek tek sayılıdır. Bunlar, insan haklarının bölünmezliği, bütünselliği dairesinde anlaşılmalıdır. Tümü bugün artık sosyal haklar olarak nitelenmektedir. Bu hakları tanıyan ve uygulayan devletlere de sosyal devlet denmektedir. Madde şöyledir:
“1. Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.
2. Anne ve çocukların özel bakım ve yardıma hakları vardır. Tüm çocuklar, evlilik içi ya da dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın, aynı toplumsal korumadan yararlanır.”
1966 tarihli BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin de (Türkiye bakımından onay tarihi 2003’tür), 12. maddesinde “sağlık standardı hakkı” yer alır. Biliniyor, sözleşmeler hukuk açısından, teknik olarak bağlayıcı metinlerdir.
Sağlık hakkı, Avrupa Sosyal Şartı’nın 11. maddesinde, “Sağlığın korunması hakkı” başlığı altında yer alır. BM Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme 5. madde, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 24. maddesi, Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılmasına Dair Sözleşmesi’nin 11 ve 12. maddeleri, Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı’nın 16. maddesi sağlık hakkını düzenleyen ulusalüstü insan hakları belgeleridir.
Devletlerin sağlık hakkı konusunda pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük önlem alma yükümlülüğüdür.
TTB Merkez Konseyi tarafından dile getirilen talepler devlete yapılan bir hatırlatmadır. Önlem alma pozitif yükümlülüğünün hatırlatılması…
Evrensel'i Takip Et