26 Mayıs 2022 08:20

Türkiye’de sığınmacı, göçmen, mülteci olmak

Kucağında bebeklerle mülteci kadınlar

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Türkiye’deki siyasi partilerden CHP, milliyetçi ayrımcı söylemlerle, insan hakları standartlarını hiçe sayarak, Suriyeli sığınmacı, göçmen, mültecilerle ilgili söylemlerde bulunuyor. Aynı söylemi Afganlarla ve Doğu ve Ortadoğu’dan, Afrika’dan Türkiye’ye gelenlerle ilgili olarak da sürdürüyor.

AK Parti’nin CHP’den farkı yok standartlara yaklaşım bakımından. O da bu insanların Türkiye’de bulunmalarını misafirlik ve ensarlık gibi kavramlarla açıklıyor.

Her iki partinin söyleminde de insan hakları hukuku ve bu konudaki standartlar bulunmuyor.

Peki nedir bu konudaki standartlar?

İlki, 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 14. maddesinde yazar:

- Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.

İkincisi, 1951 tarihli BM Sığınanların Statüsüne İlişkin Sözleşme’dir. Ayrımcılık yasağı 3. maddede düzenlenir:

- Sözleşmeci devletler, bu Sözleşme hükümlerini, ırk, din ya da ülke ayrımı gözetmeksizin uygular.

Sözleşme’ye göre, sığınmacıların, evliliklerine ilişkin saygı görme (m. 12), taşınır ve taşınmazlara sahip olma (m.13), sanatsal hakları ve ticari mülkiyete dair hakları (m.14), dernek, sendika kurma (m.15), mahkemeye başvurma (m.16), ücretli işlerde çalışma (m.17), kendi işini kurma (m.18), serbest mesleğini icra etme (m.19), öğretim (m.22), sosyal yardımlardan yararlanma (m.23) hakları var. Sözleşme’de sığınmış insanları sınır dışı etme yasağı (m.32) var.

Herkes bu haklara -bu haklar insan haklarıdır- saygı göstermek zorunda…

Geri gönderme konusunda da yasal düzenleme var: 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (11 Nisan 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı, esas hükümleri 11.04.2014 tarihinde yürürlüğe girdi) hükümleri de, 4. maddesinde “geri gönderme yasağı”nı, 61, 62 ve 63. maddelerde de mültecileri, şartlı mültecileri tanımlıyor. Geri gönderme yasağı, Kanun’un 4. maddesinde şöyle düzenlenmiş:

- Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.

Mesela siyasi partilerden ve söz gelimi ittifak olarak hareket eden iktidar adayı oluşumlardan şu beklenirdi: 1951 tarihli Sözleşme’ye konulan Avrupa ülkeleri dışından gelenlerin mülteci olarak kabul edilmeyeceği şeklindeki çekinceyi kaldırma; 6458 sayılı Kanun’un 61. maddesindeki mülteci tanımını değiştirme ve hangi coğrafyadan olursa olsun zulüm altında Türkiye’ye sığınanlara, şartları oluştuğunda mülteci statüsü tanıma taahhüdü.

Ülkemize sığınan herkese, insan onuruna uygun koşulları sağlama taahhüdü…

Türkiye’ye zulüm altında bulunduğu batı dışı ülkelerden gelenlerin hiçbir güvencesi yoktur.  Cenevre Sözleşmesi’nin mültecilere tanıdığı haklardan yoksundurlar. Bir diğer temel konu da bu durumdaki kişiler hâlâ statüden yoksundur. Misafir muamelesi görüyorlar. Devleti yönetenler ve ana muhalefet hak eksenli yaklaşmıyor ve söylemde bulunmuyor.

Türkiye, söylediğimiz gibi, bu konulara uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinden değil, misafirlik, muhacirlik, ensarlık, din kardeşliği, ırkdaşlık, tarihdaşlık ve benzeri nedenlere dayalı ve objektif kriterlere dayanmayan, yasal güvenceler içermeyen bakışla yaklaşmaktadır. Bu yaklaşımlar hukuksal bir kıymet ifade etmez ve zulüm altındaki insanlar için bir güvence oluşturmazlar.

Türkiye gerçekte tanımadığı mülteci hakkı konusunda 2013 yılında, 6458 sayılı Kanun’da, 1951 tarihli Cenevre sözleşmelerindeki coğrafi çekincelerinden bir adım evet sadece bir adım geri atmış ve batı ile Avrupa Konseyi üyeliğinin anlaşılmasını sağlayacak şekilde düzenleme yapmıştır.

Mülteci ve şartlı mülteci tanımları yasanın 61 ve 62. maddelerinde yapılmıştır.

61 ve 62. maddelerinde belirtilen “Avrupa ülkeleri” nitelemesinin, “tanımlar” başlıklı 3. maddede Avrupa Konseyi üyesi ülkeler olarak anlaşılması gerektiği yazılıdır. Madde şöyledir:

“Tanımlar

MADDE 3- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;

b) Avrupa ülkeleri: Avrupa Konseyi üyesi olan ülkeler ile Bakanlar Kurulunca belirlenecek diğer ülkeleri, (…) ifade eder.”

Biz, sınırlar konusunda, hâlâ ve daima, Vaclav Havel gibi düşünüyoruz: “İnsanlar sınırlardan önemlidir.”

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa