27 Mayıs 2022 01:12

Merkez Bankası şaşırtmadı

Fotoğraf: Ali Balıkçı/AA

Paylaş

Merkez Bankası Para Politikası (PPK) Kurulu toplantılarının giderek önemini yitirdiği bir dönemden geçiyoruz. Herkes biliyor ki eğer politika faizinde bir değişikliğe gidilecekse bu karar ancak Cumhurbaşkanının inisiyatifiyle gerçekleşebilir. Ve görünen o ki, Erdoğan henüz burada geri adım atmaya hazır değil.

Son toplantısıyla PPK, politika faizini bir kez daha yüzde 14 seviyesinde sabit bıraktı. Enflasyonun yüzde 70’e dayandığı, Fed başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının sıkılaşma adımlarını hızlandırdığı bir süreçte sergilenen bu kayıtsız duruş hükümetin ve MB’nın ekonominin gerçekleriyle bağını büyük ölçüde yitirdiği yönündeki kanaati daha da pekiştirdi. Kararın geçtiğimiz haftadan itibaren piyasa aktörleri tarafından önemli ölçüde fiyatlanmış olması nedeniyle kurda sert bir dalgalanma yaratmadı.

Hükümetin kurdaki tırmanışı kur korumalı mevduat (KKM) ve vergi istisnaları ile Hazine sırtından kaynak transferi ile aşma çabasının çok geçmeden ekonomiyi daha büyük bir sorunlar sarmalıyla karşı karşıya bırakacağını belirtmiştik. Öyle de oldu. Yılın ilk iki ayında Merkez Bankasından Hazineye aktarılan miktarın da etkisiyle bütçe dengesi fazla vermişti. Mart ve nisan aylarında ise bütçe toplam 119 milyar TL açık verdi. 2022 yılı bütçe açığı hedefi 278 milyar TL idi. İki ayda toplam hedefin yarısına yakın bir açığın oluşması önümüzdeki aylara ilişkin endişeleri arttırarak döviz kurunu bir kez daha hareketlendirdi.

KKM hamlesinin açmazı da burada. KKM mevduatının mevcut seviyesinde dolar kurunda bir  TL’lik artış Hazineye 53 milyar TL’lik ek yük anlamına geliyor. Kur tırmandıkça hazineye daha fazla yük bindirecek. Bütçe açığı büyüdükçe kur tırmanacak.

Hükümetin kurdaki tırmanışın önünü kesmek için yeni hamlesi ise enflasyona endeksli tahvil/bono olacak. Yatırımcı tarafında ağırlıklı olarak kısa vadeli bono beklentisi dile getirilmekle birlikte, hükümetin geri ödemesi seçim sonrasına kalacak tahvil seçeneğine yönelmesi daha akla yatkın geliyor. Amaç bir kez daha aynı. Seçime kadar hazineye yüklenerek bu krizi ertelemek.

Bankalar cephesinde ise endişe hakim. Zira bu yeni hamlenin ne şekilde uygulanırsa uygulansın bankaların mevduat maliyetlerini belirgin şekilde yukarı çekeceği görülüyor. Bu da kamu sırtından verilen kur garantisi ile ucuz mevduat topladıkları ve rekor kârlar elde ettikleri sürecin kısmen de olsa sona ermesi anlamına geliyor. Uygulamanın kredi maliyetlerini arttıracağı uyarısıyla hükümetten ek kolaylıklar koparmak isteyeceklerdir. 

Öte yandan faiz inadını sürdüren hükümetin seçim stratejisini anlamlandırmak da giderek zorlaşıyor. Gerilemek bir yana, hız kazanan enflasyon karşısında halkın alım gücü  günden güne eriyor. Yakın zamana değin hükümeti överken geçmiş krizleri örnek veren orta yaş üstü kesimler dahi benzersiz bir yoksullaşma yaşadıklarını vurguluyorlar. Hükümet ise aldığı tedbirlerle halkın sırtından varlıklı kesimlere kaynak transferini sürdürüyor. Asgari ücrete temmuz ayında düzeltme yapılmadığı takdirde yıl sonu itibarıyla çalışanların alım gücününün çok daha fazla daraldığını göreceğiz.

Büyük sermaye  ve finans çevreleri ile sürtüşmekten olabildiğince kaçınan, buna karşılık halkın yaşadığı mağduriyete önemli ölçüde kulaklarını tıkamış bir ekonomi yönetimi ile karşı karşıyayız. Oysa ekonomik koşullardaki seyrin seçmen tercihleri üzerinde oynadığı belirleyici rolü birçok kez gördük. Bu açıdan bakıldığında hükümet seçime hazırlanan bir hükümet profili çizmiyor. İşin son dönemeçte toparlanacağı beklentisi hakim ise geçmiş enflasyon tecrübelerine bir kez daha yakından bakmalarında fayda var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa