Dört duvar

Fotoğraf: Pixabay
PERDELEME
Gökyüzüne perde çekiliyor, yükseldikçe gökdelenler. Büyüdükçe gölgeleri, örtüyor beton kaldırımları. Altında ezilmiş otçuklarla kır çiçekleri.
ACI KAHVE
Kahve fincanlarını gümüşten zarflarında dıştan ışıl ışıl parlatsan da içindeki kahvenin acısı değişmez.
KUŞLARLA
Gökyüzüne bakınca ufku göremezsin gökdelenlerden, bulutları delerek uçup duran uçaklarla helikopterlerden. Gidip geldikçe savaş alanlarına. Kuşlar olmadıkça…
İNİŞ
Yokuşu inince denizi göreceksin. Açılsın diye ufkun. Denize inen sokaklardan denize inen insanlarla.
YÜZSÜZLER
Yüzü olmayan, burunsuz köpekler gibiler. Saldırdıklarında saldırmıyormuş gibi yüzsüz, burunsuz dikilerek karşımızda.
DÜŞ EV
Bir ev kur, penceresinden gökyüzünün eksilmediği bir ev. Gündüzleri güneşin sarışınlığında. Geceleri ay ışığında süzülüyorcasına bir kayıkta. Düşlerle sarmaş dolaş.
DÖRT DUVAR
Ne yapsan duvarlar kesiyor önünü, ne söylesen duvarlara çarpıyor. Dört duvar nereye baksan. Ne kapısı var, ne penceresi uçan kuşları gören.
GÜNEŞ AÇACAK
Gecenin soğuyan elleriyle sarılırsak birbirimize, güneş açacak aydınlıklar içinde. Hem gökyüzü, hem denizle…
AYDINLIK KOŞUSU
Karanlığı fişek gibi delen metroların olduğu kente bir pınardan kana kana içercesine aydınlığa uyanacaksın. Sıyrılırken karabasanlardan koştukça aydınlığa…
Evrensel'i Takip Et