Haber alma hakkına yeni kelepçe
Fotoğraf: Pixabay
İktidarın, önde gelen basın örgütlerinin görüşüne başvurmadan basın alanına ilişkin düzenleme yapma girişimlerinin sonuncusunu AKP ve MHP tarafından Meclise sunulan “Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” başlıklı teklif oluşturuyor.
“Dezenformasyonla mücadele” bahanesiyle gündeme getirilen 40 maddelik kanun teklifi, Türkiye kritik bir seçime giderken, basın örgütlerinin de ifade ettikleri gibi, gazetecilik üzerindeki baskıyı daha da artıracak nitelikte.
Teklifin ‘genel gerekçe’ başlıklı giriş bölümünde internet ortamının olumsuzluklarla dolu bir alan haline geldiğine uzun uzun vurgu yapılması da yasanın ruhunun denetim odaklı yönünün göstergesi.
Bu teklif yasalaşırsa, iktidarın sorgulandığı haber ve yorumlara yer verdiğinizde, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” (madde 29-30) gibi her yöne eğilip bükülebilecek suçlamaların hedefi olabileceksiniz.
Güncel bir örnekle ilerleyelim. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesinin başında olduğu TÜRGEV ve Ensar vakıfları üzerinden ABD’deki, yine aynı aile üyelerinin yönetiminde olduğu TURKEN Vakfına para aktarıldığı iddiasını Twitter hesabından bir videoyla dile getirmişti. Ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu açıklamaya “yalan terörü” diyerek tepki gösterdi. Bu yasaya göre ana muhalefet partisi liderinin bu açıklamasına yer vermek, dezenformasyon olarak adlandırılıp suç muamelesi görebilir. Bu arada Yargıtayın, Kılıçdaroğlu’nun 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu, kardeşi, eniştesi, dünürü ve eski özel kalem müdürünün vergi cenneti olarak nitelenen Man Adası’ndaki offshore hesaplara 2011’de 18 milyon dolar gönderdiği iddiası sonrası hakkında açılan 3 ayrı tazminat davasının ikisine ‘ret’ kararı verilmesine, 3. davada ise tazminat miktarının düşürülmesi için bozma kararına hükmettiği unutulmasın. Yani iktidar sözcüleri öyle diyor diye bir haber dezenformasyon olmuyor.
Daha bu yasa çıkmadan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un konutu ile ilgili haber yapan Cumhuriyet’e 74 gün ilan kesme cezası, haberi yapan muhabirlerin haklarında açılan soruşturmada ifade vermelerini haber yaptığı için Evrensel’e 3 gün ilan kesme cezası verildiği hatırlanırsa, bu teklifin yasalaşmasıyla neler yaşayacağımızı düşünün.
Teklifin 29. maddesi de, “Bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde alenen yayma” gibi muğlak başka bir suçlama ile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası getiriyor. Örneğin iktidarın Suriye’deki cihatçı örgütlerle bağlantılarına dair haber yapmaya kalktığınızda önce sevdiklerinizle bir süreliğine vedalaşacaksınız.
Dünyadan da iki örnek. ABD’de 1972-1974 yılları arasında Başkan Richard Nixon yönetimini içeren Watergate skandalı, gazeteciler üzerine gitmeseydi Nixon’ın başkanlığının sona ermesiyle sonuçlanır mıydı? Malta’da “Panama Belgeleri”nin Malta ayağına dair yaptığı haberlerle Başbakan Muscat ve birçok ünlü politikacının yolsuzluklarını gündeme getiren Gazeteci Daphne Caruana Galizia iktidar tarafından dezenformasyonla suçlanmış ve 16 Ekim 2017’de evinin yakınında otomobiline yerleştirilen bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetmişti. Cinayet ile ilgili soruşturma sürecinde Başbakan istifa etmek durumunda kaldı.
Yeni kanunla, eleştirel nitelikte haber yapanlar için basın kartı almak daha da zor, kartın iptali de daha kolay hale geliyor. Bu konuda yeni kanun şöyle diyor: “Madde 16- ek 7. madde ile basın kartı sahibinin gerekli nitelikleri kaybettiğinin anlaşılması neticesinde basın kartının iptal edilmesi halinde iptal tarihinden itibaren bir yıl; basın ahlak esaslarına aykırı faaliyet ve davranışlarda bulunması neticesinde iptal edilmesi halinde ise beş yıl süre boyunca yeniden basın kartı düzenlenemeyeceği hüküm altına alınmıştır.”
Bu arada Evrensel çalışanlarının basın kartları yıllardır hukuksuz bir biçimde yenilenmiyor. Birçok başka meslektaşımızın da açtıkları davalarla kartlarını almaya hak kazandıklarını hatırlatalım.
Söz konusu kanun teklifi, iktidarın bilinen bir taktiğiyle gündeme getirildi. İnternet haber siteleri, Türkiye’de hem çalışanlarının basın kartı hem resmi ilan alabilmeleri ve başkaca hakları içeren bir statüye sahip değildi. Bu yeni düzenleme internet haber sitelerinin bu haklı taleplerini kabul eden bir içerikle başlıyor. Ancak ‘Statü tanıma’ karşılığında onları da yeni sansür düzenlemelerinin içine sokuyor. Eğer, yeni yasanın sınırlarını zorlarsanız bu hakları kaybediyorsunuz. Eğer bu adım yeni yasaya basın alanından gelecek tepkiler içinde bir bölünme yaratmayı esas almasaydı, bu kadar sınırlayıcı hüküm peşi sıra sıralanır mıydı?
Yeni kanuna son noktayı ise, son madde olan 40. madde’deki şu cümle koyuyor: “Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, ‘Gazetecinin Sorumluğu’ başlığı altında şöyle der: “Gazeteci, önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur. Bu sorumluluk kamu otoriteleri ve işverenine olan sorumluluklarından önce gelir.” Bu kanun bu tanıma şöyle bir ek yapmış oluyor: Cumhurbaşkanı hariç!
Bu bir giriş yazısı olsun. Bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00