1 Haziran 2022

Erdoğan-AKP iktidarının halkla hesaplaşma davaları: Gezi ve Kobanê!

Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

Dün, Gezi direnişi’nin 9‘uncu yıl dönümüydü.

Gezi direnişi, 9 yıl önce İstanbul’da Gezi Parkı’na “Tarihi Topçu Kışlası yapılmak” amacıyla parktaki ağaçların sökülmeye başlanmasına tepki olarak başlamış, 79 ile yayılmıştı. Türkiye tarihinin en kitlesel eylemi olan ve bir ayı aşkın bir süre devam eden direnişe polis kayıtlarına göre 2.5 milyondan fazla kişi katılmış, tamamı direnişe katılanlardan olmak üzere 7 kişi hayatını kaybetmiş binlerce kişi de yaralanmıştı.

Yine önceki gün, çeşitli yönleriyle Gezi direnişiyle benzeşen Kobanê davasının 13’üncü duruşması (9 gün süreceği belirtilen) başladı.

6-8 Ekim 2014 günleri, IŞİD çetelerinin Kobanê’yi kuşatarak bir katliam için yığınak yaptığı koşullarda Erdoğan’ın, bir yandan Kobanê’ye yardım edilmesi içini yapılan girişimleri; sınırı kapatarak engellerken öte yandan da “Kobanê düştü düşecek” diye adeta IŞİD’in zaferini müjdeleyen tutumu karşısında halk sokaklara dökülmüştü. Erdoğan ve iktidarının bu tutumu karşısında, Kobanê’ye yardım için sınırın açılması talebiyle, bölgedeki 17 ilde sokaklara çıkan on binlerce kişi Erdoğan ve hükümetinin tutumunu protesto etmişti. Üç gün süren eylemler sırasında 38 kişi hayatını kaybetmişti. Hayatını kaybeden 38 kişinin 34’ü protesto eylemine katılanlardandı!

HER İKİ DAVANIN ORTAK YANLARI DİKKAT ÇEKİCİ VE ÇOK ÖNEMLİ

İlk bakışta bu iki eylem arasında 16 aydan fazla zaman vardı. Gezi direnişi halkın, iktidarın yaşam tarzına müdahale başta olmak üzere özgürlükleri sınırlama amaçlı girişimlere, yani iktidarın iç politikasına tepkiyken Kobanê direnişi, iktidarın yeni Osmanlıcı, yayılmacı, IŞİD gibi cihatist terörist örgütlerle iş tutan dış politikasının bölgeye yansıması karşısında halk direnişini ifade ediyordu.

Her iki direnişin elbette ki farklı yönleri de vardır. Ama 8-9 yıl öncesine bugünden bakıldığında aslında bu iki direnişin farklılıklarının tali, benzerliklerinin hatta “aynılıkları”nın esas olduğunu görüyoruz.

Bu iki direnişin benzerliklerini ise şöyle sıralayabiliriz:

1) Her iki eylem de halkın geniş kesimlerinin katıldığı eylemlerdi: Her iki eylem de, şu ya da bu çevrenin çağrısıyla ortaya çıkmadığı gibi, “Halkın da şu ya da bu kesimi katıldı” denemeyecek kadar geniş kesimlerinin katıldığı eylemler olması bakımından birbirine çok benziyordu. Çünkü her iki eyleme de farklı siyasi kesimlerden farklı inançlardan, farklı sınıf ve toplumsal tabakalardan büyük kalabalıkların, ortak talepleri etrafında sokağa çıkarak siyasete müdahale etmesi bu iki direnişin ortak yanlarıydı. Ki, iktidarın o günden bugüne aklından çıkmayan da budur!

2) İktidarın iç ve dış politikasına açık ve güçlü bir itirazdı: Gezi direnişi iktidarın iç politikasına Kobanê direnişi de dış politikasına, ülkemizdeki iktidarların pek alışık olmadığı biçimde açık, güçlü, kitlesel bir itirazdı. Bu eylemlerle halkın geniş kesimlerinin iktidarın politikalarına karşı açık bir karşı çıkış olması yanında sonraki yıllarda da sürecek mücadeleye de mesajlar iletmesi bakımından da birbirine çok benzeyen eylemlerdi.

3) Her iki direnişe karşı açılan davlar hukuki değil siyasi davalar oldu: Her iki direnişe de iktidar tarafından çeşitli suçlamalarla davalar açıldı.

  • Gezi direnişine direnişin hemen ardından ilk dava, 2014 yılında açıldı, Dava beraatle sonuçlandı. 2019’da, “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlanmasıyla yeni bir dava açıldı. Bu ikinci dava da beraatle sonuçlandı. Üçüncü kez görülen Gezi davasında daha önce beraatle sonuçlanan “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”ten Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken 7 Gezi direnişçisine de 18’er yıl hapis cezaları verildi.
  • Kobanê Direnişi davası da tıpkı Gezi direnişi davaları gibi, eylemin hemen arkasından açılan iki dava beraatle sonuçlanırken, iktidarın en yukarısından yapılan müdahalelerle açılan 3’üncü dava ise her gün yeni bir hukuk skandalı denecek uygulamalarla sürmektedir. 3’üncü davanın baş sanığı olan HDP’nin Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş beş yıldan beri AİHM’den çıkan “tahliye” kararlarına karşın cezaevinde tutulmaya devam edilmektedir. Dahası Kobanê direnişi davası HDP’nin kapatılmasına dayanak teşkil etmesi için savunma hakkının kısıtlanmasına varan uygulamaların devreye sokulmasıyla sürdürülmektedir.

Bu iki davanın ortak önemli özelliklerinden birisi ise, bu iki davanın da yargılayanların yargılandığı davalar olmasıdır. Üstelik bu yargılama sadece mahkemelerde yargılananların yargılayanları suçlamasıyla sınırlı kalmayıp, Türkiye’nin halklarının vicdanında da sürmektedir!

4) Her iki davada da sokağa çıkan halk cezalandırılmak isteniyor: Her iki davada da mahkemelere çıkarılanlar belirli sayıdaki kişilerdir. Ama iktidarın bu davalardaki asıl amacı bu eylemlere katılan milyonlardır ve mahkemeye çıkarılanların şahsında milyonları yargılayıp cezalandırmaktır! Çünkü iktidar her iki eylemi de kendi iktidarını halk tarafından sınırlandırılması olarak görmektedir! Hele de artık tek adam yönetiminde olduğumuza göre ağzından çıkanın yasa olmasını isteyen tek adam böyle, halkın talepleri etrafında birleşerek siyasete doğrudan müdahale etmesini iktidarını sınırlayan bir tehdit olarak görmektedir. İktidarın bu iki direnişi de “unutamaması”nın, “affedememesi”nin ve “hazmedememesi”nin asıl nedeni de budur!

SEÇİMİ KAZANMANIN YOLU DA GEZİ VE KOBANÊ GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRMEKTEN GEÇİYOR

Gerek Gezi gerekse Kobanê direnişleri sadece tarihsel değil bugün pratik siyasi mücadele bakımından da yol gösterici bir öneme sahip. Bu yüzden bugün, Türkiye’nin halkları için de tarihsel bir öneme sahip bir seçime doğru gidilirken, Gezinin güçleriyle Kobanê direnişinin güçlerini birleştirmenin önemi elbette ki önem kazanmaktadır.

Bu yüzden de de “6’lı Masa”da oturanlardan örneğin Akşener’in Kobanê davası konusunda, bu davadaki haksız-hukuksuz uygulamaları sessizlikle geçiştirmek istemesi, hatta vücut diliyle davayı onaylayan tutumu, Gezi’ye hamasete varan övgüler dizilerek dengelenemezdir.

Önümüzdeki günlerde, eğer Suriye’ye bir askeri operasyon yapılırsa, “6’lı Masa”nın operasyona karşı bir tavır alıp almayacağı, HDP’nin kapatılıp kapatılmamasına karşı etkili bir tavır alınıp alınamayacağı, Gezi ve Kobanê güçlerinin seçim iş birliği düzeyine varacak bir iş birliğinin sağlanıp sağlanamayacağının da göstergesi olacak görünmektedir!

Çünkü bugün bırakalım gerçek bir demokrasinin elde edilmesi mücadelesini, Gezi güçleriyle Kobanê güçlerini birleştiremeyen bir seçim taktiğinin, iktidarda kalmak için elindeki her gücü kullanmaktan çekinmeyecek tek adam yönetimini iktidardan uzaklaştırmak olanaklı olmayacaktır.

Seçime hazırlanan her güç ve çevrenin bu gerçeği unutmaması gerekir!

Evrensel'i Takip Et