01 Haziran 2022 04:56

Kitle korkusunun tezahürü olarak konser yasakları

Melike Mosso, Apolas Lermi, Aynur Doğan, Niyazi Koyuncu, Mikail Aslan, Metin-Kemal Kahraman fotoğrafları

Melike Mosso, Apolas Lermi ve Aynur Doğan fotoğrafları: Kişisel arşiv. Niyazi Koyuncu, Mikail Aslan, Metin-Kemal Kahraman fotoğrafları: Evrensel

Paylaş

Özgürlük talep ettiğimiz Gezi günlerinin üzerinden tam dokuz yıl geçtiği şu günlerde iyice yasaklar içinde boğulmuş durumdayız ve sürekli iktidarın yasaklarından konuşuyoruz. Özgürlük hayalimizi yasaklar kuşatmış durumda. Gül ektiğimiz yerde dikenler bitmiş. Gelecek tahayyülümüz sislerle kaplanmış, gülmeyi unutmuşuz, yaşam sevincimiz elimizden alınmış. Yarın ne olacağımızı bilmeden, umutsuz ve neşesiz yaşıyoruz. Her ne kadar umudumuzu canlı tutma isteğimizi, geleceği birlikte inşa etme arzumuzu korumaya çalışsak da durumumuz maalesef bu.

Bu karanlıktan çıkacak ve bir şeyleri değiştireceksek şayet, önce birlikte gülmeyi, duygu ortaklığını, birlikte gelecek tasavvur etmeyi yeniden öğrenmek ve başarmakla başlayacak her şey. “Gülmeyi bilen çocuklar geldi tükenme” diyerek.

Her şey duygularımızı, gülüşümüzü, neşemizi geri almakla başlayacağı içindir ki bugünlerde iktidar o alanları da kapatmak için özel bir mesai harcıyor. Ardı ardına konserleri, etkinlikleri yasaklıyor. Kolektif olana bir de oradan vuruyor. Önce eylemlerdeki, sokaktaki kolektifliğimizi hedef almıştı, şimdi sanattakini, eğlencedekini, konserdekini hedefine yerleştirdi. Önce kültürel alanda kendi yandaşını ayrıştırdı, şimdilerde yandaş olmayanı yok etme derdinde. “Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman, Melek Mosso yassak, ben size bir Seda Sayan vereyim” diyor yıllar içinde hazırlamış olduğu listesine bakıp. “Eylem yok, sokak yok, konser yok! Sadece benim çağrımla yapılan eylemler, solistini benim belirlediğim konserler mümkün” diyor!

Sadece eylemden değil, konser kalabalığından da çok korkuyor iktidar. Kontrol edememekten korkuyor. Kalabalıkların isyana dönüşmesinden korkuyor. Gustave Le Bon geleneği bu. Le Bon Kitle Psikolojisi kitabında kalabalık içindeki bireyin akli melekelerini yitirdiğini, idrak kapasitesinden yoksun olduğunu ve duygularıyla hareket ettiğini yazmıştı. Zira kalabalıkları sapkınlık hali olarak görüyor, kalabalıktan tiksiniyor ve korkuyordu. Kalabalıkları vahşi hayvanla, asla güvenilmeyecek(!) kadınla, bulaşıcı hastalıkla eş değer görüyordu. Düşünceleri faşizme de esin kaynağı olmuştu.

Kolektif hareketlerinizi de duygularınızı da ben kontrol ederim, ancak ben belirlerim diyor iktidar. Kiminle gülüp kiminle dans edeceğinize, kiminle kederlenip kiminle kültürünüzü şekillendireceğinize ben karar veririm, zira ben muktedirim diyor.

Benim listemde kim varsa onunla yetinin, “tek tip insan, tek tip hayat tarzı” ve dindar nesil diyor. Dindar nesil için ahlak polisliğine soyunuyor. Ahlak polisliği yapmayı II. Abdülhamid’den, Humeyni’den, Pinochet’den öğrendim diyor. Gitarını çalamasın diye Victor Jara’nın ellerini kıranlardan…

İktidar bir de “Ben seçim kampanyamı konserlerle şölenlerle yürüteceğim, benden olmayan bu repertuvarı kullanamaz” diyor sanırım. Kendine yakın olmayan, yandaşlaştıramadığı her sanatçının konserini karşı kampanya olarak algılıyor ve yasaklamak istiyor. Size seçim kampanyası yaptırmayacağım diyor konserler üzerinden…

Diyor da diyor. Onun dedikleri karşısında bize düşen de inadına şarkı söylemek, gülüşümüze, duygularımıza, geleceğimize ve sanata sahip çıkıp sanatla karşı koymak.

Suavi’nin dizelerinde dediği gibi, “TÜKENME”!

Kapkara geçiyor günler
Hesabı yok
Ekmeğin az
Tuzun tadı yok
Çocuklar
Şimdi gülmüyor
Sana yepyeni türküler verdim
Uzak dağların ötesinden gelen
Sana yepyeni çiçekler verdim
Kapıyı aç bulutlar girsin
Gülmeyi bilen çocuklar geldi tükenme
Sana yepyeni türküler verdim
Uzak dağların ötesinden gelen
Sana yepyeni çiçekler verdim
Kapıyı aç bulutlar girsin
Gülmeyi bilen çocuklar geldi tükenme

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa