‘Gazetecilik hapishanesi’ bir ülkede pupa yelken bir sınıf gemisi: Evrensel

Görsel: Evrensel
7 Haziran günü Evrensel 27’nci yaşını tamamlayacak.
Bu süre içinde Evrensel üç kez kapatıldı. Her kapatıldığında da yaklaşık bir hafta içinde yeniden yayına başladı. Dolasıyla Evrensel pratikte, aralıksız olarak 27 yıl boyunca her gün her sabah bayilerde oldu.
Evrensel şu anda dünyada çıkan tek günlük işçi gazetesi olduğu gibi aynı zamanda ülkemizde de en uzun ömürlü kesintisiz çıkan sosyalist günlük gazete de oldu.
Bir günlük gazete için 27 yıl demek; 9 bin 862 gün demek. Bundan üç kez kapatıldığı için çıkamadığı yaklaşık 25 günü çıkarırsak geriye 9 bin 837 gün kalır. Yani Evrensel 27 yıl içinde 9 bin 837 gün her gün;
Ülkenin her yanındaki bayilerde, fabrika servislerinin duraklarında, hakları için mücadele eden işçilerin grev ve direniş alanlarında, işçi ve emekçilerin aralarında haberleşmelerini sağlayıp deneyimlerini, mücadeleden çıkardıkları dersleri paylaştıkları ellerindeki birbiriyle haberleştikleri, düşüncelerini, yaşadıkları sorunları ve çözümlerini paylaştıkları gazete oldu.
HER GÜN ‘İŞTE TÜRKİYE GERÇEĞİ’ DEDİ AMA YETİNMEDİ
7 Haziran 1995’te çıkan ilk sayımızın manşeti “İşte Türkiye gerçeği”ydi.
Bu ilk sayısından itibaren her gün, gününün somut gelişmeleri içinde “İşte Türkiye gerçeği” demeye devam ederek “Türkiye gerçeği”nin çeşitli yönlerini ortaya koydu. Ama elbette ki sadece “Türkiye gerçeği”nin ne olduğunu ortaya koymaya çalışmakla da yetinmedi. Asıl olanın “Türkiye gerçeği” olarak görünen sömürü ve zulüm düzenini değiştirerek sömürüsüz ve barış içinde bir insanlık dünyasının kurulabileceğini, burada işçi sınıfına düşen tarihsel sorumluluğun ne olduğunu, bu sorumluluğun bugün laik ve demokratik Türkiye mücadelesiyle nasıl bir bağlantı içinde olduğunu göstermeye çalıştı. Bunlara dair tartışma platformu ve kolektif örgütlenme aracı olmaya çalıştı.
Evrensel böyle bir işçi gazetesi olmayı tercih etti. İşçi sınıfının mücadele tarihindeki gazetecilik deneyimlerinden yararlanarak; sermaye gazeteciliğinin ofislere sıkışmış, belirli sayıda elit gazeteci tarafından çıkarılan çok özel bir iş olarak organize edilen bir gazete olmayı reddetti. Muhabiri, dağıtıcısı, okuyucusu işçiler, emekçiler olan bir gazete olmayı amaçladı Evrensel.
EVRENSEL SADECE BİR GAZETE DEĞİL BİR GAZETECİLİK EKOLÜDÜR!
Evrensel’in işçi sınıfı gazeteciliği anlayışının “Gerçeğin peşinde koşan Metin Göktepe gazeteciliği” olarak genç gazeteciler arasında özel bir öneme sahip olması; “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri”yle(*) her medya organından gerçeğin peşinden koşan gazetecilerin teşvik edilmesi; Evrensel’i sadece bir gazete olmanın ötesinde bir gazetecilik ekolü olarak da önemli kılmaktadır.
Holding gazeteciliğinin tek adam yönetiminin devlet zoru da kullanılarak çökertildiği ve “yandaş gazeteciliğin” de “dibin dibine vurduğu” koşullarda Evrensel’in “Gerçeğin peşinde koşan gazetecilik” anlayışı etrafındaki tutumu, ülkemiz gazetecilik mesleği açısında da bir can suyu; gazeteciliği gerçeğin üstündeki örtüyü yırtma mesleği olarak gören gazeteciler için gazeteciliği yeniden ayağa kaldırmanın dayanağı olduğunu söylemek abartı olmaz.
EVRENSEL ÖNÜNE ÇIKARILAN ENGELLERLE MÜCADELE EDEREK İLERLEDİ
Evrensel’in daha çıkmadan en çok bilinen şeyle, hele de1990’ların “karanlık yılları” diye bugün de söylenen koşulları dikkate alındığında, Evrensel’in yasal ve yasal olmayan sayısız engelle karşılaşacağıydı. Nitekim daha ilk sayısında, bayilere çıkmasının üstünden sekiz saat geçemeden Evrensel, savcılığın “toplatma kararı” ile karşı karşıya kaldı! Gerekçe “Saraylara savaş kulübelere barış” başlıklı köşe yazısıydı! Toplatma kararları sonraki sayılarda da neredeyse rutin haline geldi. Ve yayın hayatına başladıktan sonraki üç yıl içinde Evrensel üç kez kapatıldı.
Ama baskılar sadece kapatmayla sınırlı da değildi.
Bu ilk yıllar boyunca basın açıklamalarını, mitingleri, toplumsal olayları izleyen muhabirlerimizin her vesileyle polis şiddetine maruz kalması, gözaltına alınmasına, Metin Göktepe arkadaşımızın 8 Ocak 1996’da gözaltında polisler tarafından katledilmesine kadar vardı!
Evrensel üstündeki emniyet ve mahkemeler üstünden yapılan baskılar ülkedeki siyasi konjonktüre göre değişse de sansüre dönüşen para ve hapis cezaları, emniyetin, bürokrasinin muhabirlerimizin habere ulaşmasını engelleme çabaları, diğer gazetelerin serbestçe girebildiği devlet dairelerine ve kimi sivil mekanlara Evrensel’in sokulmasına engel çıkarılması, sendika bürokrasisinin ve patronların işyerlerinde Evrensel’in girmemesi ve yazılmaması için özel araştırmalar yapması, gazete dağıtımcılarımızın yer yer saldırıya uğramaları…27 yıl içinde konjonktüre göre artıp azalarak bugüne kadar geldi. Bugün de bu baskılar bazen azalarak bazen de çoğalarak sürüyor.
Son yıllarda bu yasaklar ve cezalandırmalara haberle, gazetecilikle bir ilişkisi olmaması gereken Basın İlan Kurumu (BİK) de katıldı. BİK Evrensel’e 34 aydır ilan vermiyor ama yapılan habere “cezalar” vermeye de devam ediyor.
EVRENSEL ZORLUKLARI OKURLARIYLA DAYANIŞARAK AŞACAKTIR!
Ancak bütün bu açık ve örtülü baskılar, cezalar, yasaklara karşın Evrensel ilk sayısında ilan ettiği ilkelere sıkı sıkıya sarılarak yoluna devam etti. Bugün de kararlılığını daha da artırmış olarak yolunda yürümeye devam ediyor.
21. yüzyılın ilk çeyreğine yaklaştığımız şu yıllarda Türkiye dünyanın en büyük siyasetçi hapishanesi olduğu gibi aynı zamanda “Dünyanın ikinci büyük gazetecilik hapishanesi”dir de!
Tek adam yönetiminin, gerçeğin peşindeki gazeteciliği her yolla baskı altına alma amaçlı çabaları; görsel ve yazılı medyanın yüzde 90’ından fazlasını kontrol altına almasına, sosyal medyayı zapturapt altına almak için girişimlerde bulunmasına, Basın İlan Kurumu (BİK) ve Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üstünden yapılan otosansür ve sansürün yanı sıra ekonomik bakımdan çökertme hamlelerine varmış bulunmaktadır. Burada Evrensel’i özellikle BİK üstünden yapılan kuşatmayla mali bakımdan çökerterek susturmayı amaçladığını söylemek hiç de abartı olmaz.
Bu çerçevede Evrensel’in önüne yeni engeller çıkarıldığı, daha da çıkarılmak istendiği apaçıktır. Evrensel, önüne çıkarılan engelleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da muhabirlerin ve editörlerin gayretli çalışmalarıyla, okuyucularının, dağıtıcılarının daha ileriden bir dayanışma sergilemesiyle, gerçeğin ortaya çıkarılmasını isteyen her kesimden halkın dayanışmasıyla aşacaktır.
(*)Metin Göktepe’nin doğum günü olan 10 Nisan 1998’de verilmeye başlanan “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri”nin bu yıl 25’incisi verildi.
Evrensel'i Takip Et