08 Haziran 2022 05:00

Birlikte başarabilir miyiz?

Birbirini kavramış iki el

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Yeşil Sol Parti bir süredir “Birlikte Başaracağız” buluşmaları düzenliyor. 4 Haziran’da İstanbul’da düzenlenen buluşmanın üç panelistinden biri de bendim. Rıza Türmen ve Bekir Ağırdır ile birlikte. Bu toplantı için yaptığım muhakemelerden bazılarını bu köşenin okurlarıyla da paylaşmak isterim.

Gerçekten de birlikte başarabilir miyiz? Elbette başarabiliriz. Ancak bunun için bazı koşulların sağlanması lazım. En başta da kelimenin tam anlamıyla birlikte hareket edebilmemiz, kolektifi -yeniden- inşa edebilmemiz gerek. Fiziken aynı ortamda bulunan bireyler eğer amaçta ortaklaşmıyorlarsa, ortak çıkarlar etrafında bir araya gelmiyorlarsa o insan topluluğu sadece bir kalabalıktır, herhangi bir kolektif inşa olmamış demektir. Birlikte yapabilmek için öncelikle kolektifin inşası ve amaç birliği gerekir.

Bazen ortak amaç mevcuttur. Örneğin seçimlerde iktidarı değiştirmek, bir yasa tasarısını geri çektirmek, barış talep etmek gibi, ancak yine de birlikte hareket etmek mümkün olmaz. Ya da amaçta ortaklaşan milyonlarca kişi olduğu halde sadece küçük bir grup birlikte hareket edebilir. İşte böyle bir durumda da “Neden birlikte hareket edemiyoruz?​” sorusu önem kazanır.

Devlet baskı ve şiddetinin arttığı dönemlerde sadece devlet şiddetine maruz kalınmaz, aynı zamanda kendilerini muhalif, aktivist, vs. olarak tanımlayan toplumsal gruplar ve bireyler arasındaki ilişkiler de yıpranır. Zira siyasi aktivizmin bedeli ağırdır ve bu bedel eşit paylaşılmaz. Var olan toplumsal eşitsizlikler ödenen bedellerde adeta yeniden üretilir. Böyle bir ortamda da ortaklaşma ve birlikte hareket etme sorunu ortaya çıkar. Türkiye’de özellikle son altı yedi yılda katmerlenerek yaşanan kırılmalarda olduğu gibi. Dolayısıyla da siyaseten karşıt olanla mücadele etmeden önce birlikte başarılacaklarla/mücadele yürütüleceklerle olan ilişkileri onarmak, ortaklaşmak (ve hatta barışmak) başarıya giden yolun önemli bir bölümünü katetmek anlamına gelir.

Birlikte hareket edebilmenin önündeki bir diğer engel de demokrasiyi içselleştirememe sorunu olarak karşımıza çıkar. Elbette iktidar cephesiyle aramızda önemli nüanslar var, ancak bizim de demokrasiyi çok içselleştirebildiğimiz söylenemez. Dinlemekten çok konuşma meziyetimizin aşırı gelişmiş olmasından tutun da, sözün eşit dağılımına dair duyarlılığımızın gelişmemiş olmasına, tek adamlık (nadiren kadınlık) hastalığından kurtulamamamıza kadar çok sayıda “geleneksel(!)” antidemokratik özelliğimiz olduğunu sanırım kimse inkar etmeyecektir. Bu “hastalıklar” maalesef toplumda ciddi güven ve samimiyet sorunu yaratıyor.

Birlikte başarabilmenin yolu sadece makro düzeyde olup bitene takılıp kalmamaktan, mikro (birey düzeyinde) ve mezzo (örgütlerde) düzeyde yaşananlara da dikkat kesilmekten geçiyor. Birlikte hareket edebilmek için bugün bazı yapısal koşulların oluştuğu aşikar. Ağır bir ekonomik kriz, demokrasinin ve hukuk devletinin tamamen tersi yönünde ilerleyen bir iktidar, kaynakları hızla tüketilen bir dünya var. Bütün bunlarla ancak birlikte mücadele edilir. Ancak bu sorunların olması birlikte mücadeleyi otomatik olarak beraberinde getirmiyor. Neden getirmediğinin yanıtı da işte o mikro ve mezzo dediğim düzeylerdeki durumla yakından bağlantılı. Dolayısıyla oralardaki sorunları çözmek için adımlar atmadan birlikte başarmak da zor.

Nasıl bir ortaklaşma? Nasıl bir örgütlenme? Nasıl bir mücadele? Rasyonelliğini yitirmiş bir iktidar karşısında nasıl bir eylem repertuvarı? Birlikte başarabilmek için, mücadelenin içinde şekillenen, ortaklaşmış, sebatla verilmiş yanıtlara ihtiyacımız var. Hayatı ilmek ilmek yeniden örebilmek için…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa