8 Haziran 2022

Yalnızlık üstüne çeşitlemeler

Yazıya başlarken nasıl bir yalnızlıktan söz edeceğimi bilemiyorum. İnsanın kendisiyle baş başa kalmayı sevdiği, kimi zaman yüzleştiği, kimi zaman mutlu olduğu bir yalnızlık değil söz edeceğim. Aslında zor olanı soluk alıp soluk verdiğin ülkende yoğun bir kalabalık içinde kendini sürekli yalnız duyumsamak. Üç beş dostu saymazsanız kitaplar ve müzik dışında sizi rahatlatan herhangi bir olgu yok. Televizyon seyretmiyorum artık, haber de izlemiyorum. İnternet üzerinden göz attığım haberler yetiyor şimdilik. O denli saçmalık var ki medyada, artık derinlemesine okumaya, izlemeye sabrım yetmiyor.

Bir ülkede iktidar eğer zengin ülkelere yaslanarak halklarını yönetmeye kalkıyorsa vay o ülkenin haline. Yurttaşları yoksulluk çekerken, insanlar çarşıda pazarda torbasını doldurmaktan yoksun kalıyorsa, işçisi, dar gelirlisi, memuru, emeklisi geçinmekte, çocuklarını okutmakta sıkıntı yaşıyorsa o ülkede bir yönetilme zaafı vardır. Yirmi yıldan bu yana ekonominin yükünü yurttaşların omuzuna yükleyerek sürdürüyor günümüz iktidarı. Bir tek ekonomi mi? Hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik. İnsanlara tehdit, şiddet artık yaşantımızın bir parçası oldu. Kendi yalnızlığımdan söz ederken başkalarının yalnızlıkları da gözümün önüne geliyor. Bazen sokakta, caddede bazen çarşı pazarda. Sahi, dikkat ettiniz mi ne kadar çok kendi kendine konuşan yurttaşımız var. Belki de yokluklardan, acılardan şikayetlerini içlerine akıtıyorlar. Yalnızlığı kendi iç sesleriyle konuşarak karşılamaya çalışıyorlar. Pandeminin bu durumla ilgisi var mı diye düşünüyorum. Toplum ruhsal bir çöküntü yaşıyor. Ama kimin umurunda. Kanımca iktidarı oluşturan siyasetçiler de bu ruh halini taşıyorlar. Yoksa yönetenin yönettiklerine küfür etmesi rejimin adı ne olursa olsun kolay rastlanacak bir olay değil. Yani toplumun ruhsal bozukluğu iktidar kanadını da sarmışsa vay geldi başımıza.

Benimki ise bir başka çeşit yalnızlık. İçinde özlem var. İçinde yitirdiğim kocaman bir sevgi var. Yüreğimde dostça söyleşilerin hasreti var. İçimde artık kimseyle rahatça paylaşamadığım kocaman bir acı var. Acaba diyorum. Daha dingin insanların yaşam sürdüğü bir ülkede hayatımı sürdürseydim nasıl olurdu? Her bireyin birbirine saygı duyduğu, birbirini sevdiği, paylaşımcı bir toplum, müziğin, dansın, resmin başat olduğu, doğaya aşık insanların sıkça güldüğü, kahkaha attığı bir ülke olsa. Ütopya mı söylediklerim. Günümüz için galiba öyle. Ama hayal etmek de güzel. Hayali bile yalnızlığını unutturuyor insana…

Yazıyı Melih Cevdet Anday’ın bir şiiriyle bitirelim. “Çok Güzel Şey” hiç değilse içimize umut kırıntıları dökülsün:

YAŞAMAK güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan

Evrensel'i Takip Et