Çimento tozu değil zeytin yeşili

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Muğla Menteşe’nin Bayır Bucak’ına yaklaşık 500 metre uzaklıktaki bir zeytinliğin içinde, dallarından kırmızı-pembe çiçekler fışkıran bir nar ağacı var. İncecik gövdesi böceklere karşı kirece bulanmış. Dalları, yaprakları komşusu zerdali ağacı ile iç içe geçmiş. Zerdaliler sanki nar çiçeklerini kıskanmış gibi bir ucundan kızarmaya başlamışlar.
İki ağacın iki dalına bir pankart asılmış. “Siz yokken burada olan ağaçlar, siz giderken direnenlere selam duracak” yazıyor. Ağaçlardan 5-6 metre ötede, Bayır Bucak yönünde, uzun bir orta direğin desteklediği geniş, koyu yeşil bezden gölgeliğin altına ahşap malzemeden bir ayvan yapılmış. Gölgeliğin altı kilit taşları döşeli, yan taraflarında kırılmayı bekleyen kuru odunlar yığılı. Az ötede, altında kuru odunların yavaş yavaş yandığı bir semaver var. Üzerine ağzından dumanlar çıkan bir çaydanlık konulmuş.
Çevredeki ağaçlara, naylondan yapılmış tek odalı kulübeye, sedirin önüne, masanın yanına, sandalyenin arkasına her yere bir şeyler yazılmış. Bir su damacanasını güneşten korumak için üzerine geçirilen yeşil örtünün üzerinde “çimento tozu değil zeytin yeşili” yazıyor. Tek gözlü naylon odanın duvarındaki pankartlarda “İklimi değil sistemi değiştir”, “Çimento fabrikasına karşıyız” yazıları okunuyor. Pankartların hemen yanında ise çimento fabrikasının yerinin, coğrafi durumunun ve çevresindeki köylere, göllere, akarsulara uzaklığının işaretlendiği haritalar var.
Aylardır çimento fabrikasına karşı mücadele eden Bayır, Deştin, Menteşeli yurttaşların nöbet tuttukları yer burası. Zeytinliğin sahibi Bekir Kaymak, direnişi canlı tutmak için bir nöbet alanı oluşturma düşüncesi ortaya çıkınca hemen kendi zeytinliğini açmış direnişçilere. Kendisi de zaten 30 yıldır çimento fabrikasına karşı mücadele edenlerden biri.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi eş sözcülerinden Mustafa Tuncaelli ile çimento fabrikası inşaatının birkaç yüz metre uzağındaki, ormanların içinde bir yerde bulunan ilk nöbet alanını da gördük. Orman yolları ile ulaşılabilen, cep telefonlarının çekmediği ve lojistik olanağının son derece sıkıntılı olduğu bu yerde sadece bir iki gün kurulmuş direniş çadırı. Uygun olmadığı anlaşılınca yeni yer, Bekir Bey’in zeytinliği olmuş.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
"KOLTUK İNSANI DEĞİŞTİRİYOR!"
Zeytinlik içindeki nöbet alanında su, tuvalet, geniş bir çadır, ocaklık, oturmak için hazırlanmış eyvanlar, dallarında taze meyveler, ne ararsanız var. Gündüz Bayır’dan Deştin Çevre Platformu üyeleri, gece ise Deştin köyünden gelen köylüler nöbet tutuyorlar.
Bekir Kaymak, çimento fabrikasına karşı 30 yılı bulan mücadelelerini anlatırken eskiden fabrikaya karşı çıkan, bunun için birçok belgeye imza atan şimdiki belediye başkanının fabrikayı desteklemesine olan tepkisini gizlemiyor. “Geçmişte fabrikaya karşı çıkan öğretmen arkadaşımız zamanla belediye başkanı oldu ve şimdi fabrikanın gizli ÇED’ine imza atanlardan birisi. Koltuk insanı değiştiriyor” diye anlatıyor mücadelenin dününü bugününü.
Eşi Gülhanım Kaymak ise zeytinliğin içindeki ağaçların çimento fabrikasından zarar göreceğine kesin gözüyle bakıyor. “Onları çocuklarım gibi büyüttüm. Şimdi çimentonun tozu, kiri yapışacak üzerine. Zamanla hepsi ölecek. Ben bu kadın halimle dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyorum ama Bayır halkı uyuyor hâlâ”.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
BİR TÜRKİYE KLASİĞİ!
Mustafa Tuncaelli’nin anlattığı fabrikanın hukuksal süreci ise tam bir yılan hikayesi. Kazanılan davalar, iptal edilen ÇED dosyaları, herkesten habersiz yapılan gizli ÇED raporu, buna imza atan belediye başkanları, şirketin imar planlarını önce iptal edip arkasından onaylayan yerel yöneticiler, ad değiştirip yoluna devam eden şirketler…
Tam bir Türkiye klasiği aslında, tam bir hukuksuzluk örneği!
Nöbet yerinden geçtiğimiz Alaşar köyünde kadınlar bizi ağırladı. Etrafı türlü ağaçlarla çevrili koyu gölgeli bir çardakta çimento fabrikası ile ilgili konuşurlarken, köy muhtarına ateş püskürüyorlardı. Muhtarı hem köyü hem suyunu satmakla suçlayan kadınlar, “Şirket diyormuş ki bizim burası fazla yeşil değilmiş. Etrafınıza bir bakın, yeşil değil mi?” Zaten yeşilliklerin içinde kaybolmuş bir köydü Alaşar ve yaslandığı tepeler de tamamen çam ormanları ile çevriliydi.
Köyün genç kadınlarından Semiye Tutmaz ile birkaç ay önce çimento fabrikasının yapımının devam ettiği yerde tanışmıştık. Soğuk bir havada, ince bir yağmur altında, orman işçiliğinden gelen fosfor yeşili yelek giymiş kadınların ısınmak için yaktıkları ateşin başında konuşmuştuk.
Bu son görüşmemizde, çardak altındaki sohbetimizde şunları anlattı; “Üç üniversite bitirdim ama köyümdeyim gördüğünüz gibi. İş yok. Arada babama yardım için orman işçiliği yapıyorum, ekmeğimize katkı olsun diye. Yatağan’daki termik santralin külü dumanı bizi burada etkilerken, hemen tepemizde bir çimento fabrikası yapılırsa biz burada mümkünü yok yaşayamayız artık. İki fabrika arasında Alaşar ve diğer köyler yok olur gider”.
ARI KAYASI
Deştin köyü yemyeşil bir vadinin içinde. Tam ortasından şirin bir dere, etrafındaki büyük çınar ve söğüt ağaçlarının gölgelediği yatağında şırıl şırıl akıyor. Köylüler suyunun tertemiz olduğunu, eğilip içilebileceğini söylüyorlar. Harabe haline gelmiş köy ilkokulunun bahçesindeki asırlık bir çınar ağacının altında çimento fabrikasından duydukları endişeyi anlattılar. Biz, dalı ile koparıp getirdikleri her biri tavuk yumurtası iriliğindeki yeşil erikleri kütürdeterek yerken, arı kayası diye, köye 1 km uzaklıktaki sarp bir kayalıktan bahsettiler. Vaktimiz olmadığı için gidip göremedik kayayı. Dediklerine göre dümdüz kayalıktaki arı kovuklarına ulaşmak olanaksızmış.
Çam balının anavatanı sayılan Muğla’nın bu yayla köyünde, belki binlerce yıldır kimsenin dokunamadığı, çıkıp balından bir parmak tadamadığı bir arı kayası olduğunu öğrendik. “Bazen kayadaki kovuklarda oğul verip kaçan arıları tutarak kovanlara koyuyoruz” diyen köylüler, çimento fabrikasının arıcılığı da bitireceğini, işletmenin tam da arı kovanı kayasına doğru genişlediğini söylediler.
Bayır beldesi yakınında bir zeytin bahçesi var. İçi nar çiçekleri, güneşte kızaran zerdalilerle dolu. Nar çiçekleri, ballı zerdaliler ve Deştin köyünün arı kayası çimento tozuna belenmek üzere. Köylüler çimento tozuyla değil zeytin yeşili ile yaşamak istiyorlar...
Evrensel'i Takip Et